72

Hiç şüphesiz İçinizden pek ağır davranacak olanlar da var. Size bir musibet gelip çatarsa: "Onlarla beraber bulunmadığım için Allah nimetini bana lütfetti" der.

Yüce Allah'ın:

"Hiç şüphesiz içinizden pek ağır davranacak olanlar da var" âyeti ile münafıkları kastetmektedir. Ağır davranmak anlamına gelen “Gecikmek, geç kalmak demektir.

“Yanımıza geç gelmene sebep ne? ifadesinde bu fiil lazım (geçişsiz)'dır. Bununla birlikte "Filanı şu işe geç bıraktım" şeklinde bir kullanım da mümkündür. O takdirde bu fiil, müteaddi (geçişli) olur. Ayet-i kerimede her iki mana da kast edilmiştir. Müşrikler, hem Savaşa kendileri çıkmayıp oturuyor, hem başkalarının çıkmamasını, oturmasını sağlıyorlardı.

Âyetin manası şudur: Hiç şüphe yok ki, sizinle içli dışlı olan, sizin türünüzden ve size îman ettiğini izhar edenler arasından ağırdan alan kimseler vardır, demektir. Çünkü münafıklar, zahiri durumlarında, müslümanlara dair ahkâmın kendilerine de uygulanması dolayısıyla müslümanlar arasında sayılırlar,

“.....” "Şüphesiz kimseler" âyetindeki "lâm", tekid içindir Fiilin başına, gelen, ikinci "lâm" ise, kasem "lâm"ıdır, “Kimse" nasb mahallindedir. Bunun sılası ise "Pek ağır davranacakdır. Çünkü bunda da yemin manası vardır. Haberi ise “.....” içinizden... dır" âyetidir.

Mücahid, en-Nehaî ve el-Kelbî bu âyeti, “.....” diye "tı" harfini şeddesiz okumuşlardır, mana birdir.

Yüce Allah'ın:

"Şüphesiz içinizden pek ağır davaranacak olanlar da vardır" âyetinin, içinizden bazı mü’minleri ağırdan almaya itecek kimseler vardır, anlamında olduğu da söylenmiştir. Çünkü yüce Allah onlara:

"Hiç şüphesiz içinizden..." diye hitapta bulunmuş ve yüce Allah:

"Onlar sizden değildir" (et-Tevbe, 9/56.) âyeti ile, mü’minlerle münafıkların ayrı ayrı ve farklı olduklarım belirtmiştir.

Şu kadar var ki, böyle bir açıklama, ifadenin akışına ve zahirine uygun düşmemektedir. Bundan önce de açıklamış olduğumuz gibi yüce Allah'ın mü’minlerle münafıkları aynı hitapta bir arada zikretmesi, cins ve neseb bakımındandır. Yoksa îman cihetinden değildir. Cumhûrun görüşü budur, yüce Allah'ın izniyle sahih olan da budur. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır

Ayrıca buna yüce Allah'ın şu âyeti da delildir:

"Şayet size bir musibet" yani, öldürülme ve bozgun

"gelip çatarsa...Allah bana lütfetti der." Yani, ben Savaşa çıkmayıp oturmakla Allah'ın lutfuna mazhar oldum. Böyle bir ifadeyi ancak münafık olan bir kimse söyler. Bilhassa o şerefli zamanda bu böyleydi. Mü’min bir kimsenin bunu söylemesi oldukça uzak bir ihtimaldir.

Hadis İmâmlarının Ebû Hüreyre'den rivâyet ettikleri şu Hadîs-i şerîf de bu âyet-i kerimeyi andırmaktadır. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) münafıkların durumunu haber vererek şöyle buyurmaktadır:

"Onlar için en ağır gelen namaz, yatsı namazı ile sabah namazıdır Halbuki bu iki namazdaki hayıdan bilecek olsalardı, yüzüstü emekleyerek dahi olsa mutlaka o namazlara gelirlerdi." Buhârî, Ezân 34; Müslim, Mesacid 252; Ebû Dâvûd, Salât 47 (Ubeyy b. Kâ’b’dan); Nesâî, İmâmet 45; (Ubeyy b. Ka'b’dan); İbn Mâce, Mesâcid 18; Dârimî, Salât 53; Müsned, 11, 424, 466,472, 531.

Bir diğer rivâyette de şöyle denilmektedir: "Onlardan herhangi bir kimse, eğer yağlı bir kemik bulacağını bilseydi mutlaka o namazda bulunurdu." Buhârî, Ezan 29, Ahkâm 52; Nesâî, İmâmet 49; Dârimî, Salât 54; Muvatta’', Salatu'l-Cemaa, 3; Müsned, II, 244, 376, 479, 497, 531. Burada da kastettiği yatsı namazıdır. Şunu anlatmak istiyor: Eğer ellerine geçirecekleri bir dünyalığın ipuçlarını sezseler ve bunun varlığından kesin olarak emin olsalar, mutlaka bu işe gitmekten geri kalmazlardı.

72 ﴿