81"İtaat ederiz" derler. Fakat yanından ayrılınca içlerinden bir grup söylediklerinin aksine geceleyin plan kurarlar. Allah onların geceleyin kurdukları planlarını yazıyor. Artık yüz çevir onlardan ve Allah'a tevekkül et. Vekil olarak Allah yeter. Yüce Allah'ın: "İtaat ederiz, derler. Fakat yanından ayrılınca içlerinden bir grup (huzurundayken) söylediklerinin aksine geceleyin plan kurarlar" âyetinde yer alan "İtaat ederiz" âyetinin anlamı, İşimiz itaat etmektir, şeklindedir. Bunun mansub olarak “.....” şeklinde okunması da uygundur, Yani biz bir itaatte bulunuruz, demektir. Bu da Nasr b. Âsım ile el-Hasen'in ve el-Cahderi’nin kıraatidir. Bu âyet, müfessirlerin çoğunluğunun görüşüne göre münafıklar hakkındadır. Yani bu münafıklar senin yanında bulunduklarında: İşimiz itaat etmektir veya biz bir itaatte bulunuruz derler. Ancak onların bu sözlerinin bir faydası yoktur. Zira itaat etme gerektiğine inanmayan bir kimse gerçekte itaat eden bir kimse değildir. Çünkü yüce Allah, onların açığa vurduklarıyla gerçekten itaat ettiklerini kabul etmemektedir. Şayet buna dair inanç olmaksızın itaat mümkün olsaydı, onların gerçekten itaat ettiklerine hüküm verirdi. O halde itaatin fiilen var olmakla birlikte gereğine de inanılarak yapılması halinde itaat olduğu ortaya çıkmaktadır. "Fakat yanından ayrılınca" yanından çıkıp gittiklerinde "içlerinden bir grup söylediklerinin aksine geceleyin plân kurarlar." Burada "grup" (taife), kelimesini müzekker olarak kabul etmesi bunun bir takım erkekler anlamına geldiğinden dolayıdır. Kûfeliler (Sam di ) âyetindeki "te" ile "ti" harflerini birbirine idğam ile okurlar. Çünkü her ikisinin de mahreci birdir, Ancak Kisaî, fiilde böyle bir idğamın yapılmasını çirkin görmüştür, Basralılara göre ise bu çirkin değildir. “Geceleyin plan kurarlar âyeti, geceleyin uydururlar ve olmadık şekilde gösterirler, demektir. Bunun değiştirmek, tebdil etmek ve tahrif etmeli anlamında olduğu da söylenmiştir. Yani, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın kendilerine söylediği ve verdiği emirleri değiştirirler demektir. Buna göre tebyît, tebdil anlamındadır. Şair'in şu beyiti de bu kabildendir: "Geldiler bana, fakat ben onların yaptıkları değişikliği kabul etmedim. Onlar bana olmadık bir işi yapmak teklifi ile gelmişler Onların aralarında bekâr bulunanı Münir'e nikâhlıyayım diye (Sorarım size) hiç hür oğlu hür olan bir kişi, köleyi nikâhlar mı?" Bir başka şair de şöyle demektedir: "Abdulmelik sözümü tahrif etti Allah kahretsin onu, o nankör kulu." Bu kelime geceleyin düzenlemek, planlamak anlamına da gelir. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır; "Halbuki onlar, onun razı olmayacağı sözü geceleyin konuşup düzenledikleri zaman." (en-Nisa, 4/108) Araplarda bir iş sağlamca planlanıp kurulduğu zaman "Geceden hazırlanıp planlanmış bir iş" tabirini kullanırlar. Bunu anlatmak için özel olarak gece tabirinin kullanılması ise, geceleyin başka türlü meşguliyetlerin olmamasından dolayıdır. Şair der ki: "Geceleyin işlerini kararlaştırdılar. Sabahı ettiklerinde Savaştaymış gibi bağırıp çağırıyorlardı" Geceleyin oruç tutmaya niyet etmek için de bu kelimenin kullanılması buradan gelmektedir. “.....” ise, üzerinden gece geçen su demektir. Yine bu kelime kişinin önemsediği ve üzerinde düşündüğü, gece boyunca hatırında tuttuğu iş anlamına da gelir. Şair el-Huzlî der ki: "Onun sözlerini kendim için bir azık yaparım Geceleyin beni düşündürecek içinden çıkılamaz işlerden çekindiğim vakit." Düşmanın geceleyin gelip baskın yapmasına da; “.....” denilir. Bir işi geceleyin yapmayı ifade etmek üzere de: “.....” tabiri kutlanılır. Nitekim gündüzün yapılan işi ifade etmek üzere de; “.....” tabiri kullanılır. Bir şeyi takdir etmek anlamında da kullanılır. Önce onların söyledikleri sözü zikredip sonra da: "İçlerinden bir gurup dediklerinin aksine geceleyin plan kurarlar" diye onlardan söz etmesinin hikmeti nedir, diye sorulacak olursa, şöyle cevap verilir: Burada yüce Allah, küfür ve münafıklığı üzere kalacağını bildiği kimselerin halini ifade etmekte, bir süre sonra döneceğini bildiği kimseleri de affetmiş bulunmaktadır, Şöyle de denilmiştir: Yüce Allah burada, hazır bulunup da ne yapacağını şaşıran kimselerin halini ifade etmiştir. Emri İşitip de sesini çıkarmayan itaat eden kimselerden ise gözetmemektedir. Doğrusunu en iyi bilen Allahtm Allah onların geceleyin kurdukları planlarını yazıyor." Yani, şanı yüce Allah bunu, karşılığında onları cezalandırmak üzere amel defterlerine tesbit etmektedir. ez-Zeccâc der ki: Bunun anlamı Kitab-ı Kerîminde bunu da sana inzal buyuruyor, şeklindedir. Bu âyet-i kerimede belirtmiş olduğumuz gibi mücerred söz söylemenin birşey ifade etmeyeceğine delil vardır. Çünkü onlar "itaat ederiz" deyip bunu sözlü olarak söyledikleri halde, Allah onların gerçekten itaal ettiklerini kabul etmemekte ve itaatlerinin doğru olduğu şeklinde lehlerine hüküm vermemektedir. Çünkü onlar, Hazret-i Peygambere itaat etme gerektiğine inanmıyorlardı. Böylelikle fiilen itaat etmekle birlikte itaatin gereğine inanılmadıkça itaat eden kimsenin itaat etmiş olmayacağı sabit olmaktadır. Yüce Allah'ın: "Artık yüzçevir onlardan ve Allah'a tevekkül et. Vekil olarak Allah yeter. Hâla onlar Kur'ânı gereği gibi düşünmeyecekler mi" âyetindeki: "Artık yüz çevir onlardan" âyeti, onların isimlerini bildirme, haber verme anlamındadır. Bu açıklama ed-Dahhak'tan nakledilmiştir ki, kastettiği kimseler de münafıklardır. Onları cezalandırma anlamında olduğu da söylenmiştir. Daha sonra yüce Allah, düşmanına karşı yardım ve zafer ihsan edeceği hususunda yalnızca kendisine tevekkül edip, yalnızca kendisine güvenmesini emr etmektedir. Denildiğine göre bu, yüce Allah'ın: "Ey Peygamber, kâfirlerle ve münafıklarla cihad et" (et-Tevbe, 9/83) âyeti ile nesh edilmiştir. Daha sonra yüce Allah, Kur'ân-ı Kerîm üzerinde dikkatle düşünmek, onun hakkında ve manaları üzerinde tefekkür etmekten yüz çevirdiklerinden dolayı münafıkları ayıplamaktadır. Birşey üzerinde tedebbür etmek, onun akıbeti 'üzerinde tefekkür edip düşünmek demektir. Hadîs-i şerîfte de (aynı kökten olmak üzere); “.....” diye buyurulmaktadır. Ki, birbirinize arkanızı dönmeyiniz, demektir. “.....” İşleri sonuna vardı, anlamındadır. Tedbîr ise, insanın âdeta akibetinin nereye varacağını görüyormuşçasına İşini düzenlemesi demektir. |
﴾ 81 ﴿