112Kim bir hata işler veya bir günah kazanırsa, sonra da onu bir suçsuzun üstüne atarsa, muhakkak büyük bir iftira ve apaçık bir günah yüklenmiş olur. Yüce Allah'ın: "Kim bir hata İşler veya bir günah kazanırsa" âyetine gelince; burada hatâ (hatîe) ile günah'ın (ism'in) aynı anlamda olduğu söylenmiştir. Lâfızlar farklı olduklarından dolayı te'kid olsun diye tekrarlanmışlardır, Taberî ise şöyle demektedir: Hatîe (hata) ile günahın (ism'in) ayrı ayrı zikredilmesinin sebebi şudur: Hatâ kistî de olabilir, kasıt dışı da olabilir. Günah ise, ancak kasten yapılır. Şöyle de denilmiştir: Hata, özel olarak kasıt güdülmediği sürece yapılan iştir. Hata yoluyla öldürmek gibi. Hata (hatîe)'nin küçük günah, günahın (ism) ise büyük günah olduğu da söylenmiştir. Bu âyet-i kerîme lâfzı ile umumidir. Bunun kapsamına bu âyetlerin inişine sebep teşkil eden olaya karışanlar da, başkaları da girmektedir. Yüce Allah'ın: "Sonrada onu bir suçsuzun üstüne atarsa" âyetine gelince; suçsuz (beri) ismine dair açıklamalar el-Bakara Sûresi'nde (2/54. âyetin tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır. "Onu" anlamındaki kelimenin sonundaki "he" zamiri günaha veya hataya racidir. Çünkü bunun anlamı o günahı suçsuza atarsa demektir. Aynı anda her ikisine de raci olabilir. Bunun kesb (kazanma) fiiline raci olduğu da söylenmiştir. İşte, kim böyle yaparsa "muhakkak büyük bir iftira ve apaçık bir günah yüklenmiş olur" demektir. Bu, bir benzetmedir. Zira günahlar bir yük ve bir ağırlıktır, O nedenle yüklenilip taşınılan şeyler gibidir. Bir başka yerde de yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Onlar, elbetteki kendi yüklerini de kendi yükleriyle birlikte diğerlerinin yüklerini de yükleneceklerdir." (el-Ankebût, 29/13) "İftira (el-Buhtan)" kelimesi ise, el-Beht'den gelmektedir. Bu ise, kendisi ile hiçbir ilgisi bulunmayan bir günahı işlediğini ileri sürerek kardeşine karşı çıkmandır. Müslim, Ebû Hüreyre'den Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ın şöyle buyurduğunu rivâyet etmektedir: "Gıybetin ne olduğunu bilir misiniz." Onlar: Allah ve Rasulü daha iyi bilir, dediler. Şöyle buyurdu: "Kardeşini hoşuna gitmeyecek şekilde sözkonusu etmendir." Bu sefer şöyle soruldu: Şayet söylediğim kardeşimde bulunuyorsa bunun hakkında ne dersin? Hazret-i Peygamber şöyle buyurdu; "Eğer dediğin onda varsa onun gıybetini yapmış olursun. Eğer dediğin onda yoksa, ona iftirada bulunmuş olursun (belit.)." Müslim, Birr 70; Ebû Dâvûd, Edeb 35; Tirmizî, Birr 23; Dârimî, Rikaak 6; Müsned II, 230, 384, 386, 458. İşte bu âyet, açık bir nasstır. Buna göre suçsuz bir kimseye (beri) iftirada bulunmak, ona bühtanda bulunmaktır. Bir kimse hakkında işlemediği bir şeyi işledi diye söyleyecek olursak o takdirde; kullanılır. İftirada bulunan kişiye; hakkında iftirada, bühtanda bulunulana da; denilir. Bir kimse dehşete düşüp şaşırdığı, hayret ettiği zaman da; denilir. "He" harfi ötreli de olursa aynıdır. Ancak, her ikisinden de daha fasihi olmak üzere şeklinde kullanılır. Nitekim yüce Allah şöyle buyurmuştur: "O kâfir kişi şaşırıp kaldı." (el-Bakara, 2/258) İftiraya uğrayana denilir. Ancak ve denilmez. Bu açıklamaları el-Kisâî yapmıştır. |
﴾ 112 ﴿