128Şayet bir kadın kocasının (kendisinden) yüz çevirmesinden yahut uzaklaşmasından korkarsa, barış yolu ile aralarını düzeltmelerinde kendileri için bir vebal yoktur. Barış daha hayırlıdır. Zaten nefislerde bir cimrilik vardır. Eğer iyi geçinir ve sakınırsanız, şüphe yok ki Allah yaptıklarınızdan haberdardır. Bu âyete dair açıklamalarımızı yedi başlık halinde sunacağız; 1- Âyetin Nüzul Sebebi ve Kıraat Farkları: Yüce Allah'ın: "Şayet bir kadın..." âyeti, daha sonra gelen fiilin tefsir ettiği mahzuf bir fiil takdiri ile merfu'dur. "Korkarsa" öyle bir şey beklerse anlamındadır. Buradaki "korkarsa" fiilinin böyle birşeyden kesinlikle emin olursa anlamında olduğunu söyleyenlerin sözü hatalıdır. ez-Zeccâc der ki: Âyetin anlamı şudur: Şayet bir kadın kocasının uzaklaşmasının devam etmesinden korkarsa şeklindedir. en-Nehhâs der ki: Âyet-i kerimede geçen nüşûz (korkmak) ile i'rad (yüz çevirmek) arasındaki fark şudur: Nüşûz, buradan uzaklaşmak, i'rad ise, onunla konuşmaması ve onunula sohbet etmemesi demektir. Âyet-i kerîme, Şevde bint Zem'a sebebiyle nâzil olmuştur. Tirmizî'nin rivâyetine göre İbn Abbâs şöyle demiştir: Hazret-i Şevde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın kendisini boşayacağından korktu ve bu sebeple şöyle dedi: Beni boşama, nikâhın altında tut ve bana ayırdığın gününü Âişe'ye ver. Hazret-i Peygamber de böyle yapınca bunun üzerine: "... Barış yoluyla aralarını düzeltmelerinde kendileri için bir vebal yoktur. Barış daha hayırlıdır." O sebepten aralarında sulh ile kabul ettikleri herhangi bir şey caizdir. (Tirmizî ) dedi ki: Bu, hasen garip bir hadistir. Tirmizî, Tefsir 4. süre 26; Ebû Dâvûd, Nikâh 38, ile İbn Mâce, Nikâh, 48'de Hazret-i Âişe'den. İbn üyeyne, ez-Zührî'den o, Said b. el-Müseyyeb'den rivâyet ettiğine göre, Muhammed b. Mesleme'nin kızı Havle, Rafi’ b. Hadîc'in nikâhı altında idi. Yaşlılığından veya başka bir durumdan kaynaklanan bir hususundan hoşlanmadı. Onu boşamak istedi. Hanımı: Beni boşama ve bana istediğin gibi pay ayır dedi. Bu şekilde sünnet cereyan etti ve: "Şayet bir kadın kocasının uzaklaşmasından yahut yüz çevirmesinden korkarsa" âyeti nâzil oldu. es-Suyûtî, ed-Dürru'l-Mensur, II, 711. Buhârî'nin de Âişe (radıyallahü anhnhâ)'dan rivâyet ettiğine göre "Şayet bir kadın kocasının uzaklaşmasından yahut yüz çevirmesinden korkarsa" âyeti hakkında o şöyle demiş; (Âyet-i kerîme) yanında fazla sevmediği, fazla düşüp kalkmadığı, bir hanımı bulunup da ondan ayrılmak İsteyen, buna karşılık hanımının da kendisine: Benim hakkımda (bana istediğin gibi pay ayırmanı) sana helal ediyorum, demesi üzerine bu âyet-i kerîme nâzil olmuştur. Buhârî, Mezâlim 11, Sulh 5, Tefsir 4. SÛRE 24, Nikâh 95; Müslim, Tefsir 13, 14. "Düzeltmelerinde" âyeti, genel olarak "barışmalarınında" anlamında; diye okunmuştur. Kûfelilerin çoğunluğu, bunu şeklinde okumuşlardır. el-Cahderi ve Osman el-Betti Cuilâ; diye okumuştur. Anlamı ise; Barışmalarında, şeklinde olup daha sonra "tı" harfi "sad" harfine idğam edilmiştir. 2. Kadının Kendi İsteğiyle Haklarından Feragat Etmesi: Bu âyet-i kerimedeki fıkhı inceliklerden birisi de, koca, kadının gençliğinin geçip gitmesinden ve yaşlanmasından sonra onun yerine bir başka kadın ile evlenmemesi gerektiği görüşünde bulunan kaba cahillerin kanaatlerini red etmesidir. İbn Ebi Muleyke der ki: Şevde bint Zem'a'nın yaşı ilerleyince Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onu boşamak istedi. Ancak of Hazret-i Peygamber ile birlikte kalmayı tercih edip, ona: Beni nikâhın altında tut ve bana ayırdığın gününü Âişe'ye tahsis et, dedi. Hazret-i Peygamber de böyle yaptı. Hazret-i Şevde de onun hanımlarından birisi olduğu halde vefat etti. Derim ki: Muhammed b. Mesleme'nin kızı da böyle yapmıştı. Mâlik, İbn Şihab'dan, o, Rafı' b. Hadîc'den rivâyet ettiğine göre Rafi", ensardan olan Muhammed b. Mesleme'nin kızı ile evlendi. Yaşlanıncaya kadar Rafi'in nikâhı altında kaldı. Daha sonra onun üzerine genç birisi ile evlendi. Genç hanımını ona tercih etti, Muhammed b. Mesleme'nin kızı kendisini boşamasını istedi, Rafi' de onu bir talâk ile boşadı. Sonra ona iddet süresini tamdı. İddeti biteceği vakte yakın ona ricat etti (döndü). Tekrar genç kadını ona tercih etti. Kadın yine ondan kendisini boşamasını istedi. O da onu bir talâk ile bir daha boşadı. Yine iddeti bitmeden ona ricat etti ve tekrar genç hanımı ona tercih edince yine ondan kendisini boşamasını istedi. Rafi' hanımına şöyle dedi: Nasıl istersen; geriye bir talâk hakkımız kaldı. Arzu edersen gördüğün şekilde onu sana tercih edişime devam etmeme katlanır ve kalırsın; arzu edersen de senden ayrılırım. Bu sefer hanımı şöyle dedi: Hayır, onu bana tercih edecek olsan dahi kalayım. Bunun üzerine Rafi' de onu nikâhı altında tutmaya devam etti. Rafi', hanımı kumasının kendisine tercih edilmesine rağmen yanında kalmayı tercih etmesi üzerine kendisinin vebal altında olduğu görüşüne katılmadı. Bunu, Ma'mer, ez-Zührî'den hem lâfız, hem de manasıyla rivâyet etti ve ayrıca şunu da ekledi: İşte: "Şayet bir kadın kocasının uzaklaşmasından yahut yüz çevirmesinden korkarsa, barış yoluyla aralarını düzeltmelerinde kendileri için bir vebal yoktur. Barış daha hayırlıdır" âyetinin hakkında nâzil olduğu sulh işte budur. el-Hâkim, el-Müstedrek, II, 308. Ebû Ömer b. Abdi’l-Berr der ki: Rivâyette zikredilen: "Genç olanı ona tercih etti" ifadesi ile -Allahu alem- kalbiyle ona meyledişi ve ona karşı arzu ve şevk duyuşunu kast etmektedir. Yoksa yemek, giyecek ve yanında gecelemek hususlarında ona tercih ettiğini kast etmemektedir. Rafi' gibi birisi hakkında böyle bir şeyin düşünülmemesi gerekir. Doğrusunu iyi bilen Allah'tır. Ebû Bekr b. Ebi Şeybe der ki: Bize, Ebû'l- Ahvas Simâk b. Harb'dan, o, Halid b. Arârâ'dan, o, Ali b. Ebî Tâlib (radıyallahü anh)'dan naklettiğine göre bir adam Hazret-i Ali'ye bu âyet-i kerîme hakkında soru sormuş, o da şöyle demiş: Bu, bir kişinin yanında bir hanım olup da çirkinliği, fakirliği, yaşlılığı yada kötü huyluluğu dolayısla gözü ondan uzaklaşır, buna karşılık hanımı da ondan ayrılmak istememesi durumu ile ilgili olarak nâzil olmuştur. Böyle bir kadın, şayet mehrinin bir kısmından kocası lehine vazgeçecek olursa, onun bunu alması kocaya helal olur. Yine günlerinden bazısını ona bağışlayacak olursa bunda da bir vebal yoktur. ed-Dahhâk der ki: Eğer koca, önceki hanımından daha genç ve daha beğendiği birisiyle evlenecek olursa (önceki hanımın rızasıyla) hakkından bazı şeyleri eksiltmesinde bir sakınca yoktur. Mukâtil b. Hayvan der ki: Burada kasıt, nikâhı altında yaşlı bir kadın bulunup da üzerine genç bir kadın ile evlenen kocadır. Koca bu yaşlı hanımına: Bu genç kadına sana ayırdığım gece ve gündüz payından daha fazlasını vermem karşılığında sana malımdan bazı şeyler vermek istiyorum der, önceki kadın da aralarında anlaştıkları bu şeye razı olur (ise) mesele yok. Şayet kadın hakkını almaktan başka bir şeye razı olmazsa, bu sefer günlerini aralarında paylaştırmak ve âdil olmakla mükelleftir. 3. Karı-Koca Arasındaki Çeşitli Barış Türleri: İlim adamları der ki: İşte bu âyette, böyle bir durumla karşılaşılması halinde bütün sulh çeşitlerinin mubah olduğuna delil vardır, ister koca kadının sabretmesine karşılık ona birşeyler versin, isterse kadın tercihi karşılığında kocasına birşeyler versin, isterse de kadına diğerine tercih etmek, bununla birlikte öncekini nikâhı altında tutmak şeklinde olsun, yada bu sulh, herhangi bir şey vermeksizin tercihe katlanmak şeklinde olsun; bütün bu şekiller mubahtır. Hanımlardan birisinin vereceği bir şey karşılığında kendi günü hakkında diğeriyle barış yapması da caizdir. Nitekim Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın hanımları da böyle yapmıştı, Şöyle ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Hazret-i Safiye'ye kızmıştı. Safiye Hazret-i Âişe'ye: Benim ile Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’ın arasını düzelt buna karşılık da ben sana günümü bağışlamış olayım. Bunu, İbn Huveyzimendâd Ahkamu'l-Kur'ân adlı eserinde Hazret-i Âişe'den rivâyet etmektedir. Hazret-i Âişe dedi ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir hususta Safiye'ye kızdı. Safiye bana şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’ın bana olan kızgınlığını giderip bana hoşnut olmasını sağlaman karşılığında sana günümü vermeme ne dersin? (Âişe) dedi ki: Zaferan ile boyanmış bende bulunan bir örtüyü üzerine su serptikten sonra giyindim. Daha sonra gidip Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın yanına oturdum. Bana: "Benden uzak dur, bugün senin günün değildir" diyince, ben de şöyle dedim: Bu Allah'ın bir lütfudur. O, lütfunu dilediğine verir, deyip ona durumu anlattım. O da Safiye'den hoşnut oldu. İşte bu rivâyet de hanımlara karşı eşit muameleyi terk ederek birini diğerine üstün tutmanın, başkasının kendisine tercih edilmesini kabul edecek olanın izin ve rızasî ile olmadıkça câiz olmıyacağını göstermektedir. 4- Kıraat Farklarına Dair Açıklamalar ve Anlamlan: Kûfeliler Düzeltmeleri" şeklinde, diğerleri ise, Barış yapmalan," şeklinde, el-Cahderi de: Barışmaları" şeklinde okumuştur. Bu kelimeyi; şeklinde okuyanların bu okuyuşu şöyle açıklanır: Arapça'da bilinen şu ki, bir topluluk arasında eğer bir anlaşmazlık varsa ve bu anlaşmazlık düzeltilirse; Barıştılar" denilir Buna karşılık; Düzelttiler" denilmez. Eğer, şeklinde kullanılırsa, bunun mastarı da; Islah etmek," düzeltmek olur. O bakımdan; Düzeltmeleri" şeklinde okuyanlar, bunun bir benzerini karşılıklı anlaşmazlık ve çekememezlik halinde de kullanmış olur. Nitekim: "Aralarını düzeltirse" (el-Bakara, 2/182) diye buyurulmuştur. Yüce Allah'ın: "Barış yolu ile" kelimesi bu kıraate göre mef'ûl olarak nasb edilmiş olur ve bu da vermek veriş., anlamına gelen isminin; Verdimm" fiilinden kullanılması gibi isim olur. Buna göre Barış yaparak düzelttim" ibaresi, Bir işi düzelttim" demeye benzer. Aynı şekilde bu kelimeyi; Barışmaları" şeklinde okuyanların kıraatine göre de bu, mef'ûldur. Çünkü bu kip, burada müteaddi olarak gelmiştir. Bununla birlikte fazlalıklar) hazfedilmiş bir mastar olması ihtimali de vardır. Barışırlarsa" şeklinde okuyanların kıraatine göre ise bunun asli; şeklindedir. Daha sonra bu (te harfi "sad" harfinden sonra ince olduğundan) onun benzeri fakat sert harf olan "tı"ya değiştirilerek Ne dönüşür. Daha sonra da "ti" harfi "sad" harfine dönüştürülerek "sad" harfi ona İdğam edilir. "Sad" harf indeki safir (ıslık) sesinin devamı dolayısıyla "tr'ya değiştirilmez. (Yani, buna bağlı olarak "ti" harfi de "sad" harfine dönüştürülür). Yüce Allah'ın: "Barış daha hayırlıdır" âyeti, umumi ve mutlak bir lâfızdır. Ruhları teskin eden ve anlaşmazlıkları izale eden gerçek sulhun, kayıtsız ve şartsız olarak hayırlı olmasını gerektirir. Mal, yatakta beraberlik veya bunun dışında herhangi bir hususta karı ile koca arasında meydana gelecek bütün sullıler de bu hususun kapsamına dahildir. "Hayırlıdır" âyeti, ayrılıktan daha hayırlıdır, demektir. Çünkü ayrılıkların, kinin ve öfkenin devam edip gitmesi, şerri ayakta tutan unsurlardandır. Hazret-i Peygamber de, kin hakkında: "İşte o tıraş edicidir" Muvatta’', Husnu'l-Huluk 7; Müsned, VI, 445. Hadisin muttasıl başka rivâyetleri için bk. İbn Abdill-Berr, et-Temhid, XXIII, 145 vd.; el-İstizkâr, XXVI, 127 vd. diye buyurmuştur Tıraş edici olması, saçı tıraş eden değil, dini tıraş eden demektir. 6- Kötü Huyların Kaynağı Cimrilik: Yüce Allah'ın: "Zaten nefislerde bir cimrilik vardır" âyeti, cimriliğin herkeste var olduğunu haber vermektedir. İnsanın hilkati ve karakteri itibariyle cimrilik etmesinin kaçınılmaz olduğunu ve hatta arkadaşını dahi kendisinin hoşlanmadığı şeye buğz etmeye kadar götürebileceğini ortaya koymaktadır. Cimrilik anlamına gelen;'ın fiilleri şeklinde gelir, İbn Cübeyr der ki: (Burada sözü edilen cimrilik) kadının kocasından aldığı nafakasını ve ona günlerini ayırmasını bencilce kendisine istemesidir. İbn Zeyd der ki: Burada cimrilik, kadının da, erkeğin de kendi tutkularını gerçekleştirmek istemesidir. İbn Atiyye der ki: Bu daha güzel bir açıklamadır. Çünkü çoğunlukla kadın kocasından hakettiği pay kendisinin olsun ister. Kocanın da çoğunlukla genç hanımına ayrılan payında bir bencilliği vardır. Cimrilik, (es-Şuh bencillik, kıskançlık vs.) inanç, irade, arzu, istek, mal ve benzeri konularda gerekli zapt-u raptı sağlamak demektir. Böyle bir duygu, kişinin dinine daha bir sarılmasına sebep oluyorsa bu, övülen bir duygudur. Başka hususlarda onu tutkunluğa itiyor ise, onda kısmen yergi sözkonusudur. İşte hakkında yüce Allah'ın: "Kim nefsinin cimriliğinden korunursa işte onlar, felâh bulanların tâ kendileridir" (et-Teğabûn, 64/16) diye buyurduğu cimrilik çeşidi budur. Şer'î hakları yahut da insanlığın gerektirdiği şeyleri engellemek noktasına kadar götürürse işte o adi bir huy olan bahîllik (cimrilik, pintilik, eli sıkılık) dır. İşte eli sıkılık bu yerilmiş huy ve adi karakterlere kadar götürecek olursa, artık o kimseden ne bir hayır umulur, ne de bir düzeliş. Derim ki: Rivâyet edildiğine göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Ensara şöyle sormuş: "Efendiniz kimdir." Onlar; el-Ced b. Kays, ama biraz cimriliği vardır. Bu sefer Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuş: "Cimrilikten daha kötü hangi hastalık vardır ki?" Bu sefer şöyle sordular: Bu nasıl olur Ey Allah'ın Peygamberi? Şöyle buyurdu: "Bir kavim deniz kıyısında konakladı. Cimrilik dolayısıyla kendilerine misafir gelmesinden hoşlanmadılar. Bunun üzerine erkeklerimiz ve kadınlarımız birbirinden uzaklaşsın ki, misafir geldiği takdirde erkekler onlara kadınların uzak bulunduklarını belirterek özür beyan etsinler, kadınlar da erkeklerin kendilerinden uzakta bulunduğunu belirterek özür beyan etsinler. Gerçekten de böyle yaptılar. Ve bu durumları uzayıp gitti. Bu sefer erkekler erkeklerle, kadınlar da kadınlarla meşgul oldu." el-Heysemî, Mecmau'z-Zevâid, IX, 315; Müslim, îmare 69; Müsned, III, 396. Câhiliyye döneminde Seleme oğullarının efendisi olmuş, ancak Hazret-i Peygamber onun yerine Amr b. el-Cemûh'u nakib (kavminin temsilcisi) yapmıştı. Sonraları güzel bir şekilde tevbe ettiği de söylenmiştir. Hazret-i Osman'ın halifeliği döneminde vefat etmiştir. İbnu’l-Esîr, Usdu'-Ğâbe, I, 327. Bu hadis daha önceden (Âl-i İmrân, 3/180. âyet, 3- başlıkta) geçmişti. Bunu, el-Mâverdî (Edebu'd-Dünya ve'd-Din adlı eserinde) zikretmiştir. 7- Allah İyilik Yapanların İyiliklerinden Haberdardır: Yüce Allah'ın: "Eğer iyi geçinir ve sakınırsanız" âyeti bir şarttır. "Şüphe yok ki Allah yaptıklarınızdan haberdardır" âyeti de onun cevabıdır Bu, cimrilik yapıp iyilik yapmamaları haline dair kocalara bir hitaptır. Yani, eğer iyilik yapar onlarla birlikte olmaktan hoşlanmamanıza rağmen kadınlarla geçiminizde kötülük yapmaktan sakınır, onlara zulmetmekten kendinizi uzak tutarsanız bu sizin için daha bir faziletlidir, |
﴾ 128 ﴿