87

Ey îman edenler! Allah'ın size helâl kıldığı o en temiz ve en güzel şeyleri haram kılmayın ve haddi aşmayın. Çünkü Allah haddi aşanları sevmez.

Yüce Allah'ın;

"Ey îman edenler! Allah'ın size helâl kıldığı o en temiz ve en güzel şeyleri haram kılmayın ve haddi aşmayın" âyetine dair açıklamalarımızı beş başlık halinde sunacağız:

1- Âyetin Nüzul Sebebi:

Taberî'nin, İbn Abbâs'a kadar ulaşan bir sened ile naklettiğine göre âyet-i kerîme, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'a gelip şöyle diyen bir kişi hakkında nâzil olmuştur: Ey Allah'ın Rasulü, ben et yedim mi, cinsi isteğim harekete geçer ve şehvetim bana galip gelir. O bakımdan et yemeyi haram kıldım. Bunun üzerine bu âyet-i kerîme nâzil oldu.

Yine denildiğine göre bu âyet-i kerîme, aralarında Ebû Bekir, Ali, İbn Mes'ûd, Abdullah b. Ömer, Ebû Zer el-Ğıfarî, Ebû Huzeyfe'nin azadh kölesi Salim, el-Mikdad b. el-Esved, Selman-i Farisî ve Mâ'kil b. Mukarrin (Allah hepsinden razı olsun)in de bulunduğu, Resûlüllah ashâbından bir topluluk dolayısıyla nâzil olmuştur. Bunlar, Osman b. Maz'un'un evinde bir araya geldiler ve gündüzün oruç tutup, geceleyin namaz kılmak, döşek üzerinde uyumamak, et ve yağlı şeyler yememek, kadınlara yaklaşmamak, koku sürünmemek; buna karşılık kıldan elbiseler giyip dünyayı reddetmek, yeryüzünde dolaşmak, rahipliğe yönelmek ve erkeklik organlarını da kesmek üzere ittifak ettiler, Bunun üzerine yüce Allah bu âyet-i kerimeyi indirdi.

Her ne kadar nüzul sebebinden söz edilmiyorsa da bu anlamdaki rivâyetler pek çoktur. Bu rivâyetler de bir sonraki başlığımızın konusudur.

2- Dünyayı Terk Edip Ruhbanlığa Yönelmeye Dair Ashâbı Kiram'ın Eğilimi ve Hazret-i Peygamberin Bunu Reddi:

Müslim, Enes'den rivâyet ettiğine göre, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın ashâbından bir gurup, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın hanımlarından onun gizlice işlediği amellere dair soru sordular. Daha sonra onlardan birisi: Ben kadınlarla evlenmeyeceğim dedi. Bir diğerleri: Ben de et yemeyeceğim, dedi. Bir başkası ise: Döşek üzerinde uyumayacağım dedi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Allah'a hamd-ü senada bulunduktan sonra şöyle buyurdu: "Şöyle şöyle diyen bir topluluğa ne oluyor ki, işte ben namaz da kılıyorum, uyuyorum da. Oruç da tutuyorum, orucumu açtığım da oluyor. Kadınlarla da evleniyorum- Benim sünnetimden yüz çeviren benden değildir." Müslim, Nikâh 5; Nesâî, Nikâh 4.

Bu hadisi Buhârî de yine Enes'den rivâyet etmiştir. Lâfzı da şöyledir: Enes dedi ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın hanımlarının odalarına üç kişi gelerek Peygamber efendimizin ibadetine dair soru sordular. Onlara (bu hususta istekleri) haber verilince, bunu (kendileri için) azımsar gibi oldular ve şöyle dediler: Biz nerede, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) nerede.? Allah onun geçmiş ve gelecek bütün günahlarını bağışlamış bulunuyor. Onlardan birisi şöyle dedi: Ben ebediyyen gece namazı kılacağım. Diğeri ise: Ben de sene boyunca oruç tutacağım ve asla oruç açmayacağım dedi, öteki de: Ben de kadınlardan uzak duracağım, ebediyyen evlenmeyeceğim dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) gelip şöyle buyurdu: "Şöyle şöyle diyenler sizler misiniz?. Bana gelince, Allah'a yemin ederim aranızda Allah'tan en çok korkanınız, O’na karşı en takvalı olanınız benim. Ama ben, oruç da tutarım, oruç açarım da. Namaz da kılarım, uyurum da. Hanımlarla da evlenirim. Kim benim sünnetimden yüz çevirecek olursa o, benden değildir." Buhârî, Nikâh 1; Müsned, III, 241.

Buhârî ve Müslim'de Sa'd b. Ebi Vakkas'dan şöyle dediğini rivâyet etmektedirler: Osman b. Maz'un, kadınlardan temelli olarak uzaklaşmayı ve evlenmemeyi istedi de, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ona böyle yapmasını yasakladı. Şayet bu işi için ona cevaz vermiş olsaydı, biz de kendimizi buracaktik. Buhârî, Nikâh 8; Müslim Nikâh 7; Nesâî, Nikâh 4; Müsned, i, 175

İmâm Ahmed b. Hanbel (radıyallahü anh) da Müsned'inde şunu rivâyet etmektedir: Bize Ebû'l-Muğîre anlattı dedi ki: Bize, Muan b. Riraa anlattı, dedi ki: Bana, Ali b. Yezid, el-Kasım'dan anlattı. O, Ebû Umame el-Bahilî (radıyallahü anh)dan şöyle dediğini nakletti: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile sedyelerinden birisinde beraber çıktık. Adamlardan birisi, içinde bir miktar su bulunan bir mağaranın yanından geçti. Bu mağarada kalarak oradaki sudan İçip, etrafında bulunan bakliyattan yemeyi ve böylelikle dünyadan el etek çekmeyi içinden geçirdi. Sonra dedi ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’a gidip ona bundan söz etsem (iyi olur). Bana izin verirse yaparım, aksi takdirde yapmam. Bunun üzerine Hazret-i Peygamber'in yanına varıp şöyle dedi: Ey Allah'ın Peygamberi ben, beni yaşatacak kadar suyu ve bakliyatı bulunan bir mağaranın yanından geçtim. İçimden bu mağarada kalıp dünyadan el etek çekmek geçti. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ona şöyle buyurdu: "Ben, ne yahudilik ile gönderildim, ne de Hıristiyanlıkla. Aksine ben, müsamahakâr hanif dini ile gönderildim. Muhammed'in nefsi elinde bulunana yemin olsun ki, Allah yolunda sabahleyin bir yola çıkış, yahut da akşamleyin bir yola kovuluş, dünyadan ve dünyadaki herşeyden daha hayırlıdır. Sizden herhangi birinizin (Savaş için, ya da cemaatle namaz için) safta durması, altmış yıl (kendi başına nafile) namazından hayırlıdır." Müsned, V, 266; Tirmizî, Fedâilu'l-Cihad 17.

3. Zühdü Yanlış Anlayanlar İle Safilerden Boş İşlerle Uğraşanlar:

İlim adamlarımız (Allah'ın rahmeti üzerlerine olsun) derler ki: Bu âyet-i kerîme ile, ona benzeyen diğer âyetler ve bu anlamda varid olmuş Hadîs-i şerîfler, aşın giden zühd taslayıcıları ile mutasallallahü aleyhi ve sellemvıflar arasından işi tembelliğe vuranların yaklaşımları reddedilmektedir. Zira bunların her birisi kendi yolundan uzaklaşmış ve maksadını gerçekleştirmekten uzak düşmüştür.

Taberî der ki: Bir müslüman bunları kullanmaktan dolayı bir dereceye kadar zorluk ve sıkıntılar ile karşılaşacağından korksa bile Allah'ın mü’min kulları için helal kılmış olduğu şeylerden herhangi bir hoş ve temiz yiyeceği, giyeceği veya evlenmeyi haram kılması hiçbir müslüman için câiz değildir. İşte bundan dolayı Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Osman b. Maz'un'un kadınlardan uzak durmak isteğini reddetmiştir. İşte, bununla da Allah'ın kulları için helal kılmış olduğu herhangi bir şeyi terk etmekte fazilet olmadığı sabit olmaktadır. Fazilet ve iyilik, Allah'ın kullarını teşvik ettiği şeyleri, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın yapıp, ümmeti için sünnet kıldığı ve raşit İmâmların (halifelerin) izinden giderek tabi oldukları şeyleri yapmaktır. Zira yolun en hayırlısı Peygamberimiz Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın yoludur.

Durum böyle olduğuna göre, helalinden pamuk ve ketenden yapılmış elbise giymeye gücü yettiği halde kıldan ve yünden yapılmış elbiseleri tercih edenlerin, aynı şekilde kadınlara ihtiyacının arız olmasından çekindiği için ve benzeri yiyecekleri terk edip bayağı şeyleri yemeyi tercih edenlerin yanlışlığı böylelikle ortaya çıkmaktadır,

Yine Taberî der ki: Kaba şeyleri giyip, yemenin, nefse ağır gelmesi ve ikisinden artan değeri ihtiyaç sahiplerine harcamak dolayısıyla hayrın söylediğimizden başka yolda olduğunu kim zannederse, hiç şüphesiz yanılmış olur. Çünkü, insana öncelikle gerekli olan, kendi nefsinin salâhı ve Rabbine itaat hususunda nefsine yardımcı olmasıdır, Bayağı şeyler yemekten daha çok vücuda zararlı hiçbir şey yoktur. Çünkü, bu bayağı şeyler kişinin aklını bozar, Allah'ın kendisine itaate sebep kıldığı organlarını zayıf düşürür.

Bir adam Hasan-ı Basrî'nin yanına gelerek şöyle demiş: Benim bir komşum var, bir türlü pekmez peltesi yemiyor. Hasan-ı Basrî: Neden diye sorunca adam, o, bunun şükrünü eda edemeyeceğini söylüyor. Hasan der ki: Peki o kişi soğuk su içiyor mu? Soruyu soran: Evet deyince, şu cevabı verdi: Senin komşun cahilmiş. Çünkü, yüce Allah'ın soğuk su nimeti onun üzerinde pekmez peltesi nimetinden daha fazladır.

İbnü'l-Arabî de der ki: İlim adamlarımız şöyle demiştir; Bu, dinin dos doğru uygulanması ve malın haram olmaması halinde böyledir. Şayet insanların dini fesada uğrar, haram yaygınlık kazanırsa, bu sefer evlenmekten uzak durmak daha efdal, lezzetleri terketmek daha uygundur. Helalinden bulacak olursa, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın haline uygun hareket daha faziletli ve daha üstündür.

el-Mühelleb der ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın evlilikten uzak durmayı ve ruhbanlığı yasaklaması, kıyâmet gününde diğer ümmetlere karşı kendi ümmetinin çokluğuyla övünmesi, dünyada da onları yanına alarak kâfir taifeleriyle çarpışmasıdır. Kıyâmet gününde de onun ümmeti Deccal ile çarpışacaktır, İşte Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bundan dolayı ümmetin neslinin çoğalmasını istemiştir.

4- Haddi Aşmanın Mahiyeti:

Yüce Allah'ın:

"Ve haddi aşmayın" âyetinin anlamı şöyle açıklanmıştır: Haddi aşarak Allah'ın haram kıldıklarını helâl kılmayınız. Buna göre, buradaki iki nehiy her iki yolu kapsamaktadır. Yani, işi sıkı tutarak helâl bir şeyi haram kılmayınız. Ruhsata kadar götürerek haram olanı da helal kılmayınız. Bu açıklamayı Hasan-ı Basrî yapmıştır. Bunun anlamının: "Haram kılmayın" âyetini te'kid etmektir. Bu açıklamayı da es-Süddî, İkrime ve başkaları yapmıştır. Yani, Allah'ın helâl kıldığı, meşru kıldığı bir şeyi haram kılmayınız. Ancak birinci anlam daha uygundur. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.

5- Helâl Bir Şeyi Kendisine Haram Kılanın Hükmü:

Kim kendisine yiyecek, içecek veya kendisine ait bir cariyeyi, ya da Allah'ın kendisi için helâl kılmış olduğu herhangi bir şeyi haram kılacak olursa, Ma-Ük'e göre ona bir şey düşmez ve bunların herhangi birisi dolayısıyla ona keffaret de düşmez. Şu kadar var ki, o, cariyeyi kendisine haram kılmakla onu azad etmeyi niyet etmişse, o carîye hür olur ve onu azad ettikten sonra yeni bir nikâh ile nikâhlamadıkça onunla ilişki kurması haram olur.

Aynı şekilde hanımına: Sen bana haramsın diyecek, olursa, o istemese de üç talâk ile boşanmış olur. Çünkü, yüce Allah açık ve kinaye lâfızlar ile boşamak suretiyle hanımını kendisine haram kılmasını mubah kılmıştır.

"Haram" lâfzı ise, boşamadaki kinaye lâfızları arasındadır.

Yüce Allah'ın izniyle, et-Tahrîm sûresinde (66/1. âyet, 4. baslıkta) ilim adamlarının bu husustaki görüşleri açıklanacaktır.

Ebû Hanîfe der ki: Kim bir şeyi kendisine haram kılarsa, o şey kendisine haram olur. O şeyi alıp kullanacak olursa, keffâret vermesi gerekir Bu ise uzak bir İhtimaldir, âyet de onun görüşünü reddetmektedir.

Said b. Cubeyr ise der ki: Yemindeki lağıv (lağv yemini) haramı helal kılmaktır (yani, boş anlamsız bir davranıştır). Şâfiî'nin ileride geleceği üzere konu ile ilgili görüşünün de anlamı budur.

87 ﴿