104

Doğrusu size Rabbinizden basiretler gelmiştir. Kim görürse kendi lehine, kim de görmezse kendi aleyhine. Ben üzerinizde bir gözetleyici değilim.

“Doğrusu size Rabbinizden basiretler gelmiştir." yani, kendileri vasıtası ile görülen ve delil olarak kullanılan pek çok belge ve delil gelmiş bulunmaktadır.

"Basiretler" anlamındaki besâir, delalet demek olan "basire"nin çoğuludur. Şair der ki:

"Onlar kendi basiretlerini (babalarının intikamını), omuzları üstünde getirdiler (almadılar).

Benim basiretim ise son derece hızlı koşan ve oldukça güçlü atlar koşturup getirmektedir. (Yani ben intikamımı aldım)."

Âyette "basiret"ten kasıt üstün ve apaçık belgedir.

Bu delalet ve basiretlerin gelmekle nitelendirilmeleri ise, şanlarına dikkat çekmek içindir. Zira bu basiret, nefis açısından gelmesi beklenen bir gaip durumunda idi. Nitekim Araplar tarafından: "Afiyet geldi, hastalık gitti. Mutluluk geldi, uğursuzluk geri gitti" denilir.

"Kim görürse kendi lehine." görmek (ibsâr), görme duyusuyla idrak etmek demektir. Yani kim delilleri kullanıp bilir öğrenirse kendisine fayda sağlamış olur.

"Kim de görmezse" delaletleri kullanmayacak olursa, artık o kör durumuna düşer. Onun kprlüğünün zaran kendisine avdet eder.

"Ben, üzerinizde bir gözetici değilim." Yani ben, kendinizi helâk etmeyesiniz diye sizi korumakla emrolunmadım.

Şöyle de açıklanmıştır: Ben sizi Allah'ın azabına karşı koruyamam. "Gözetleyici" anlamı verilen "Hafiz"in, murakıp ve gözetleyen anlamına geldiği de söylenmiştir. Yani ben sizin amellerinizi sayıp tesbit eden bir kimse değilim. Ben, ancak size Rabbimin asaletlerini tebliğ eden bir Rasulüm. Sizi koruyan O'dur. Fiillerinizden hiçbir şey O'na gizli kalmaz.

ez-Zeccâc der ki: Bu âyet Savaşın farz kılınışından önce inmiştir. Daha sonra müşrikleri putlara ibadetten kılıçla engellemesi emrolundu.

104 ﴿