108Allah'tan başka yalvardıklarına sövmeyiniz. Sonra onlar da Allah'a bilgisizce söverler. İşte Biz böylece her ümmete yaptıklarını süsledik. Nihayet dönüşleri yalnız Rabblerinedir. O da kendilerine yaptıklarını haber verecektir. Bu âyete dair açıklamalarımızı beş başlık halinde sunacağız: Yüce Allah'ın: "Allah'tan başka yalvardıklarına sövmeyiniz" âyeti nehiy (yasak)'dir. "Sonra onlar da Allah'a bilgisizce söverler" âyeti de nehy'in cevabıdır. Şanı yüce Allah mü’minlere onların putlarına sövmeyi yasaklamaktadır. Çünkü yüce Allah, putlarına sövdükleri takdirde kâfirlerin nefret edip uzaklaşacaklarını, küfürlerini de artıracaklarını bilmiştir. İbn Abbâs der ki: Kureyş kâfirlerinin Ebû Talib'e: Ya Muhammed ve arkadaşlarını bizim ilahlarımıza sövmekten, onları küçük düşürücü sözler söylemekten alıkoyarsın, yahut biz de onun ilahına söver ve onu hicvederiz, demeleri üzerine bu âyet-i kerîme nâzil olmuştur. İlim adamları derler ki: Bu âyetin hükmü, durum ne olursa olsun bu ümmet üzerinde bakidir. Kâfir, ne vakit kendisini koruyabilecek güce sahip olup da İslâm'a yahut Peygambere veya yüce Allah'a söveceğinden korkulacak olursa, müslüman kimsenin onların haçlarına, dinlerine, kiliselerine sövmesi helal olmadığı gibi, bu sövme sonucunu getirecek herhangi bir işe kalkışması da helal değildir. Çünkü böyle bir iş, masiyete itmek ayarındadır. Putlar akıl sahibi varlıklar olmadıkları halde -akıl sahibi varlıklar için kullanılan'nın onlar hakkında kullanılması kâfirlerin putları hakkındaki inançları nazarı itibara alındığından dolayıdır. 3. Âyetten Çıkartılan Diğer Bazı Hükümler: Yine bu âyet-i kerimede bir çeşit ateşkes vardır? Ayrıca daha önceden de el-Bakara Sûresi'nde geçtiği gibi, seddü'z-zerai gereğince hüküm vermenin vücubuna da delil vardır. Hak sahibi bir kimsenin dinde bir zarara götürecek olursa, bu hakkını İstemekten vazgeçebileceğine de delil vardır. Nitekim Ömer b. el-Hattâb (radıyallahü anh)'ın söylediği rivâyet edilen şu sözler de bu kabildendir: Akrabalık bağı kesilir korkusuyla akrabalar arasında hükmü kestirip atmayınız. İbnü'l-Arabî der ki: Eğer bu hak vacip bir hak ise durum ne olursa olsun onu alır. Şayet kullanılması câiz olan bir hak ise, Hz Ömer'in sözünü ettiği durum sözkonusu olur. 4. Müşriklerin Bilgisizlikleri: Yüce Allah'ın: "Bilgisizce" ve saldırganca anlamına gelir. Mekkelilerden bunu "ayn" ve "dal" harflerini ötreli, "vav" harfini de şeddeli olmak üzere şeklinde okudukları rivâyet edilmiştir. Bu, el-Hasen'in, Ebû Recâ ve Katade'nın kıraatidir. Birinci kıraate racidir, her ikisi de zulüm anlamını ifade eder. Yine Mekkeliler "ayn" harfini üstün, "dal" harfini de ötreli olmak üzere: Düşman anlamına okumuşlardır. Bu kelime tekil olmakla birlikte çoğul anlamına kullanılır. Yüce Allah'ın şu âyetinde olduğu gibi: "Onlar muhakkak Benim düşmanımdır. Ancak, âlemlerin Rabbi müstesna" (eş-Şuara, 26/77) yüce Allah bir başka yerde de: "Asıl düşman onlardır" (el-Münafikun, 62/4) diye buyurmaktadır. Bu kelime, ya mastar olarak ya da mef'ûlün leh olarak nasbedilmiştir. 5. Her Ümmete Kendi Ameli Güzel Gösterilmiştir: Yüce Allah'ın: "İşte Biz, böylece her ümmete yaptıklarını süsledik." Yani, bunlara yaptıklarını süslü gösterdiğimiz gibi, her ümmete de kendi yaptıklarını süslü göstermişizdir. İbn Abbâs der ki: Biz, itaat ehline itaati, kâfirlere de küfrü süslü gösterdik. Bu da yüce Allah'ın şu âyetine benzemektedir: "İşte Allah, kimi dilerse böylece saptırır, kimi dilerse de hidayete erdirir." (el-Müddesir, 74/31.) Bu âyette Kaderiyye'nin görüşleri reddedilmektedir. |
﴾ 108 ﴿