111

Eğer Biz onlara gerçekten melekleri indirseydik, ölüler kendileriyle konuşsalardı ve (istedikleri) herşeyi karşılarına toplasaydık, onlar yine de Allah dilemedikçe îman etmezlerdi. Fakat onların çoğu bilmezler.

Yüce Allah'ın:

"Eğer Biz onlara gerçekten melekleri indirseydik" ve onlar da bunları gözleriyle görmüş olsalardı, diğer taraftan

"ölüler" Bizim kendilerini diriltmemiz suretiyle

"kendileriyle konuşsalardı ve" gösterilmesini istedikleri

"herşeyi" her türlü mucizeyi

"karşılarına" önlerine getirip

"toplasaydık, onlar yine de Allah dilemedikçe Îman etmezlerdi.”

(.......) kelimesini ("kaf" harfi ve "be" harfleri ötreli olarak değil de, "kaf"ı esreli, "be"yi de üstün olarak okuyuş) İbn Abbâs, Katade ve İbn Zeyd'den nakledilmiş ve o da: Karşılarına anlamındadır. Aynı zamanda bu, Nafi' ile İbn Âmir'in de kıraatidir. Bunun, gözleri görecek şekilde yine îman etmeyeceklerdi anlamına geldiği de söylenmiştir.

Muhammed b. Yezid ise, bu şekildeki okuyuşun bir tarafta (toplasaydık), anlamına geldiğini söylemiştir. Benim filanın nezdinde malım var, denildiği vakit bu şekilde söylenir. Buna göre bu kelime zarf olarak nasbedilmiştir. Diğerleri ise "kaf" ve "be" harflerini ötreli olarak okumuşlardır ki, bunun da anlamı, teminatçılar olarak şeklindedir. Buna göre bu kelime kefil anlamına gelen "kabil'in çoğuludur. Nitekim yüce Allah bir başka yerde şöyle buyurmaktadır: "Veya Allah'ı ve melekleri kefil olarak getiresin." (el-İsra, 17/92) Yani, bu hususta bize teminat versinler, demektir ki, bu açıklama el-Ferrâ''dan nakledilmiştir.

el-Ahreş; topluluklar halinde anlamına geldiğini söylemiştir ki, Mücahid de bu görüştedir. Her iki görüşe göre bu kelime hal olarak nasbedilmiştir. Muhammed b. Yezid ise "kaf" ile "be" harflerinin ötreli okunuşunun, karşı karşıya, karşılıklı anlamlarına geldiğini söylemiştir.

"Eğer gömleği önden yırtıldıysa" (Yûsuf, 12/26) âyetinde de bu anlamdadır. Kişinin ön ve arkasına "kubulü ve duburü" denilmesi de buradan gelmektedir. Ebû Zeyd de bu kelimenin karşı karşıya, yüz yüze anlamına geldiğini nakletmektedir. Buna göre ötreli okuyuş da mana itibariyle esreli okuyuş gibi olur ve her iki kıraat arasında bir fark olmaz. Bu açıklamayı da Mekkî nakletmektedir.

el-Hasen, ağırlığı dolayısıyla "be" harfinin ötresini hazfedip sakin olarakdiye okumuştur.

el-Ferrâ''nın (yani teminat vermek anlamına gelmesi) şeklindeki görüşüne göre, konuşmayanın konuşması sözkonusu olur. Aklı ermeyen varlıkların kefil ve teminatçı olarak gelmesi ise, onlara gösterilecek büyük bir mucizedir. el-Ahfeş'in (yani, varlıkların bölük bölük getirilmesi) şeklindeki açıklamasına göre ise, bir araya gelmeleri, alışmadık şekilde bütün türlerin toplanması anlamına gelir.

"... Onlar, yine de Allah dilemedikçe îman etmezlerdi" anlamındaki âyette yer alan birincisinden, (yani müstesna minh'den) olmayan bir istisna mahallindedir. Yani: Eğer Allah onların îman etmelerini dileyecek olsa müstesna. Buradaki istisnanın; yüce Allah'ın ezeli ilminde îman edecekleri önceden sabit olmuş mutlu kimseler oldukları da söylenmiştir. Bu âyette Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'a teselli vardır.

"Fakat onların çoğu bilmezler" hakkı bilmeyen kimselerdir. Tek bir mucize gördükten sonra daha başka mucizelerin gösterilmesini teklif etmenin câiz olmadığını bilmeyen kimselerdir, anlamına geldiği de söylenmiştir.

111 ﴿