2Gerçek mü’minler ancak o kimselerdir ki, Allah anıldığı zaman kalpleri korkar. Âyetleri karşılarında okunduğu zaman (bu), onların imanını artırır. Ve onlar ancak Rablerine dayanıp güvenirler. Yüce Allah'ın: "Gerçek mü’minler ancak o kimselerdir ki, Allah anıldığı zaman kalpleri korkar. Âyetleri karşılarında okunduğu zaman (bu), onların Îmanını artırır ve onlar, ancak Rablerine dayanıp güvenirler" âyetine dair açıklamalarımızı üç başlık halinde sunacağız: 1. Âyetin Anlamı ve "Korkmak" Fiilinin Arapça'da Kullanılışı: İlim adamları der ki: Bu âyet-i kerîme Allah Rasulüne emretmiş olduğu şekilde o ganimetin paylaştırılması hususunda itaate bağlılığı teşvik etmektedir. "Korkmak" demektir. Bu fiilin müstakbeli (geniş zamanı, muzari) dört şekilde kullanılır: "Korktu, korkar." Bunu Sîbeveyh nakletmiştir. Mastarı şekillerinde gelir. İsm-i mekânı şeklindedir. Bu fiilin muzari şeklini kullananlar "vav" harfini önceki harf üstün olduğundan dolayı "elife dönüştürmüşlerdir. Kur'ân-ı Kerîm'de ise bu fiil "vav"lı olarak kullanılmıştır. "Korkma dediler." (el-Hicr, 15/53) "Ye" harfini esreli olarak; diyenler ise Esedoğulları şivesine göre böyle kullanırlar. Çünkü Esedoğulları, Korkarım, korkarız, korkarsın," diyerek hep ilk harfini esreli okurlar. diyen ise, bu şiveye göre bunu mebni olarak kullanmakla birlikte onların; Bilir fiilinde "ye" harfini üstün okudukları gibi, burada da "ye" harfini üstün olarak okur. Çünkü bu fiilde "ye" harfi üzerinde esre ağır geldiğinden dolayı esreli okunmaz. Buna karşılık; de esreli gelişi "ye"lerden birinin okunuşunun, diğerinin okunuşunu kolaylaştırmasından dolayıdır. Bundan emir ise, "Kork" şeklinde gelir. Burada ise, "vav" harfi önceki harf esreli olduğundan dolayı "ye"ye dönüşmüştür. Buna karşılık mütekellim olarak; "Şüphesiz ben ondan korkanın," denilir. Müennes ism-i fail olarak; değil de "Korkan kadın" denilir. Süfyan, es-Süddî'den, yüce Allah'ın: "Allah anıldığı zaman kalpleri korkar" âyeti hakkında şöyle dediğini rivâyet eder: Böyle bir kimse bir haksızlıkta bulunmak istediğinde ona, Allah'tan kork denilir, o da bu haksızlığından vazgeçer ve kalbi korkar. 2. Allah'tan Korkmak îmanın Kuvvetindendir: Yüce Allah bu âyet-i kerimede mü’minleri, güzel ismi anıldığı vakit korkmakla ve kalplerinin titremesiyle nitelendirmektedir. Buna sebep ise imanlarının kuvveti, Rablerinin emirlerine itaatleri ve âdeta kendilerini O'nun huzurundaymış gibi görmeleridir. Bu âyetin bir benzeri de şu âyetlerdir: "İtaatkâr ve alçak gönüllü olanları müjdele. Onlar ki, Allah anılsa kalpleri korku ile titrer,.," (el-Hac, 22/34-35) Bir başka yerde de şöyle denilmektedir: "Bunlar gönülleri Allah'ın zikri ile huzura kavuşanlardır..." (er-Ra'd, 13/28). Bu ise, Allah'ı bilmenin kemaline ve kalbin sağlam bir şekilde güven duymasına bağlı bir şeydir. Korkmak (vecel), Allah'ın azabından korkmak demektir. O bakımdan (korkmak ile kalbin huzur bulması arasında) bir çelişki sözkonusu değildir. Nitekim yüce Allah bu iki hususu da şu âyetinde bir arada zikretmektedir: "Allah sözün en güzelini, müteşabih (birbirine benzer) ve tekrar tekrar okunan bir kitap halinde indirmiştir. Rablerinden korkanların derileri ondan dolayı ürperir. Sonra Allah'ın zikrine, derileri ve kalpleri yumuşar (huzur bulur)." (ez-Zümer, 39/23) Yani, yüce Allah'a yakînleri bakımından -Allah'tan korkuyor olsalar dahi-ruhları huzur ve sükûn bulur. İşte bu, Allah'ı tanıyan, O'nun satvet ve cezasından korkanların halidir. Yoksa cahil avamın ve sıradan bîd'atçilerin yaptıkları şekilde bağırıp çağırmak, eşeklerin anırmasını andıran sesler çıkarmakla olmaz. Bu gibi davranışları sürdüren, bunun vecd ve huşu' olduğunu iddia eden kimseye şöyle denir: Sen Allah'ı tanımak, O'ndan korkmak, O'nun celâl ve azametini bilmek noktasında hiçbir zaman ne Rasulün durumuna, ne ashâbının haline, eşit olamassın. Bununla birlikte onlar kendilerine öğüt verildiği hallerde Allah'tan gelen âyeti iyice kavramaya çalışıyorlar ve Allah'tan korkmaları dolayısıyla ağladıkları görülüyordu. Bundan dolayı yüce Allah, adının aralısını, kitabının okunuşunu İşittikleri esnada marifet ehlinin hallerini nitelendirirken şöyle buyurmaktadır: "Onlar, Peygambere indirileni dinledikleri vakit, hakkı bildiklerinden ötürü gözlerinin yaşla dolup taştığını görürsün. Derler ki: Rabbimiz, îman ettik. Artık bizi şahid olanlarla beraber yaz." (el-Mâide, 5/83) İşte onların hallerinin niteliği budur, söyledikleri aktarılan sözler de bunlardır. Bu şekilde hareket etmeyen, hiçbir zaman onların hidayet yollarını izlemiş, onların izinden gitmiş olamaz. Her kim sünnete bağlanacaksa, onların yolundan gitsin. Her kim de delillerin hallerine ve deliliğe kendisini kaptıracak olursa bilsin ki, o da onlardan daha bayağı, daha aşağılıktır. Esasen delilik de türlü türlüdür. Müslim'in, Enes b. Mâlik'ten rivâyetine göre, insanlar, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e onu usandıracak kadar çokça soru sordular. Birgün (evinden) çıktı ve minbere çıkıp şöyle dedi: "Haydi bana sorunuz. Bugün bana neye dair soru sorarsanız, ben bu yerimde bulunduğum sürece mutlaka onu size açıklayacağım." Hazır bulunanlar sustular ve bu işin artık gerçekleşmesi yaklaşmış bir halin (musibetin) öncesi olacağından çekindiler. Enes dedi ki: Sağıma soluma bakındım. Herkes elbisesini başına dolamış ağlıyordu... diye hadisin geri katan kısmını zikretmektedir. Buhârî, Fiten 15; Müslim, Fedâil 137; Müsned, III, 177. Tirmizî de sahih olduğunu belirterek el-İrbâd b. Sâriye'den şöyle dediğini rivâyet eder: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bize, oldukça beliğ (etkileyici) bir öğütte bulundu. Ondan dolayı gözler yaşardı ve kalpler korku ile titredi... Ebû Dâvûd, SÜnne 5; Tirmizî, İlm 16; Müsned, IV, 126, 127. Burada sahabi hiçbir şekilde "bağırıp çağırdık, kalkıp raksettik, raksederken ayaklarımızı vurduk, ayağa kalktık" demiyor. Yüce Allah'ın: "Âyetleri karşılarında okunduğu zaman (bu), onların Îmanını artırır" âyeti, tasdiklerini artırır, demektir. Şu andaki îman , dünün imanına bir ziyadedir. İkinci ve üçüncü defa tasdik eden bir kimsenin bu yaptığı, daha önce geçenlere nisbette tasdikini bir artırmadır. Şöyle de açıklanmıştır: Îman artışından kasıt, âyetlerin ve delillerin çokluğu ile kalpteki genişliğin artması demektir. Bu anlamdaki açıklamalar, daha önceden Âl-i İmrân Sûresi'nde (3/173. âyetin tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır. "Ve onlar ancak Rablerine dayanıp güvenirler" âyetinde sözü edilen Allah'a güvenip dayanmak (tevekkül)'e dair açıklamalar da yine önceden Âl-i İmrân Sûresi'nde (3/122. âyetin tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır. |
﴾ 2 ﴿