110

Kalpleri parça parça olmadıkça kurdukları bina kalplerinde daimi bir kuşku kaynağı olmaya devam edecektir. Allah, hakkı ile bilendir, tam bir hüküm ve hikmet sahibidir.

"... Kurdukları bina kalplerinde daimi bir kuşku kaynağı olmaya devam edecektir." Yani kurdukları Dırar Mescidinin binası her zaman için kalplerinde şüphe ve münafıklığın kaynağını teşkil edecektir. Bu açıklamayı İbn Abbâs, Katade ve ed-Dahhak yapmışlardır. Şair Nâbiğa der ki:

"Yemin ettim, artık senin nefsin için kuşkuyu gerektirecek bir şey bırakmadım

Ve kişinin Allah'dan kurtulup gidebileceği bir yeri de yoktur."

el-Kelbî "kuşku” kelimesini hasret ve pişmanlık olarak açıklamıştır. Çünkü onlar Dırar Mescidini yaptıklarından ötürü pişmanlık duymuşlardı. es-Süddi, Habib ve el-Müberred bunu kalpteki rahatsız edici bir ağrı, kin ve öfke diye açıklamıştır.

Bu durumları

"kalpleri parça parça olmadıkça..." devam edecektir. İbn Abbâs der ki: Yani kalpleri parçalanıp ölünceye kadar sürüp gidecektir. Yüce Allah'ın:

"Kalbinin damarını elbette koparırdık" (el-Hâkka, 69/46) âyetini andırmaktadır. Çünkü bu kalp damarının kopması ile hayat da sona erer. Katade, ed-Dahhak ve Mücahid de böyle açıklamışlardır.

Süfyan, tevbe edecekleri vakte kadar... diye açıklamıştır. İkrime: Kabirlerinde kalpleri paramparça oluncaya kadar devam edecektir, diye açıklamaktadır. Abdullah bin Mes'ûd'un arkadaşları (kendilerine Kur'ân öğrettiği öğrencileri) bu âyeti; "Kalpleri paramparça olsa dahi... kalplerinde daimi bir kuşku kaynağı..." diye okurlardı. el-Hasen, Yakub ve Ebû Hatim ise nihaî noktayı ifade edecek şekilde;"Parça parça oluncaya kadar" diye okurlarmış. Yani onlar ölüp de bu konuda kesin inanca sahip oluncaya ve her şeyi ayan beyan görünceye kadar şüphe içinde kalmaya devam edeceklerdir.

Kıraat âlimleri, "Parça parça oluncaya" âyetini farklı okumuşlardır. Cumhûr, "te" harfini ötreli, "kal“.....” üstün, "tı"yı da şeddeli olarak meçhul fiil şeklinde; "Parça parça edilmedikçe" diye okumuşlardır. İbn. Âmir, Hamza, Hafs ve Yakûb da "te" harfini üstün okumaları müstesna böyle okumuşlardır. Yakûb ve Ebû Abdurrahman'dan ise, "kaf" harfini şeddesîz meçhul bir fiil olarak; "Koparılmadıkça" diye okumuş oldukları rivâyet edilmiştir. Şibi ve İbn Kesîr'den ise, "Sen koparmadıkça" şeklinde "kaf harfini şeddesiz, "Kalplerini" şeklinde de üstün olarak okumuşlardır. Yani, bizzat sen kalplerini koparmadıkça anlamındadır. Abdullah b. Mes'ûd'un, arkadaşlarının ne şekilde okuduklarını da az önce zikretmiş bulunuyoruz.

"Allah hakkıyla bilendir, tam bir hüküm ve hikmet sahibidir" âyetine dair açıklamalar ise daha önceden (el Bakara, 2/32. âyetin tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır.

110 ﴿