3"Bir de Rabbinizden mağfiret dileyin. Sonra, O'na tevbe edin ki belli bir süreye kadar sizi güzel bir şekilde faydalandırsın ve her fazilet sahibine kendi lûtfunu versin. Eğer yüzçevirirseniz, muhakkak ben sizin için büyük bir günün azabından korkarım. "Bir de Rabbinizden mağfiret dileyin" âyeti bir öncekine atfedilmiştir. "Sonra O'na tevbe edin" yani itaat ve ibadet ile O'na dönün. el-Ferrâ' der ki: Burada; "Sonra" edatı "vav, ve" anlamındadır. Yani: "Ve O'na tevbe edin" demektir. Çünkü Allah'tan mağfiret dilemek tevbenin bizatihi kendisidir, tevbe mağfiret dilemekle aynı şeydir. Şöyle de açıklanmıştır: Geçmiş günahlarınızdan ötürü, O'ndan mağfiret dileyin ve ne zaman olursa olsun yeni yaptığınız günahlardan dolayı da O'na tevbe edin. Salihlerden birisi şöyle demiştir: Günahtan vazgeçmeksizin mağfiret dilemek, yalancıların tevbesidir. Bu anlamdaki açıklamalar daha önce Âl-i İmrân Sûresi'nde (3/135. âyet,1. aşlıkta) yeteri kadar geçmiş bulunmaktadır. Yine el-Bakara Sûresi'nde yüce Allah'ın: "Allah'ın âyetlerini alaya almayın" (el-Bakara, 2/231) âyetini açıklarken (4. başlıkta) geçmiş bulunmaktadır. Şöyle de açıklanmıştır: Önce mağfiret dilemenin söz konusu edilmesi, asıl maksadın mağfiret (günahların bağışlanması) oluşundan dolayıdır. Tevbe ise mağfirete sebebtir, o bakımdan mağfiret öncelikle istenmesi gereken bir husustur, fakat ona sebeb tevbe olduğundan dolayı, sonra gerçekleşen bir şeydir. Âyetin-, küçük günahlarınızdan ötürü O'ndan mağfiret isteyin, büyük günahlarınızdan da O'na tevbe edin, anlamına gelmesi ihtimali de vardır. "... ki belli bir süreye kadar sizi güzel bir şekilde faydalandırsın." İşte mağfiret dilemenin ve tevbenin meyvesi budur. Yani geniş rızık, rahat geçim gibi çeşitli faydalarla sizleri yararlandırır, sizden önce helâk ettiği kavimlere yaptığı gibi azâb ile kökten sizi imha etmez. Bir görüşe göre "sizi faydalandırması" size uzun ömür vermesi anlamındadır. Çünkü bu "faydalandırma"nın, yani "imtâ"ın asıl anlamı uzun süre vermek demektir. Nitekim; "Allah seni uzun süreli faydalı kılsın" ifadesi de buradan gelmektedir. Sehl b. Abdullah der ki: Güzel bir şekilde faydalanmak, mahlukatı terkedip Hakk'a yönelmek demektir. Bunun mevcuda kanî olup yetinmek ve ele geçirilmeyene de üzülmeyi terketmek anlamında olduğu da söylenmiştir. "Belli bir süreye kadar" ifadesi ölüm, kıyâmet ve cennete girmek ile de açıklanmıştır. Bu görüşe göre güzel bir şekilde faydalanmak, kabir ve buna benzer kıyâmetin dehşetli ve sıkıntılı halleri arasında yer alan, hoşa gitmeyen ve kendisinden korkulan herbir husustan korunmak demektir. Birinci görüş ise daha kuvvetlidir, çünkü yüce Allah yine bu sûrede şöyle buyurmaktadır: "Ey kavmim! Rabbinizden mağfiret dileyin. Sonra, O'na tevbe edin ki üzerinize gökten bol bol yağmur göndersin, gücünüze güç katsın." (Hûd,11/52) Bu ise ölüm ile sona eren bir durumdur. İşte burada sözü edilen "belli bir süre" de budur. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır. Mukâtil der ki: Ancak kavmi bu emre uymayı kabul etmedi. Bundan dolayı da Allah Rasûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) onlara beddua etti. O bakımdan yedi yıl kıtlık belasına duçar oldular ve sonunda yakılmış kemikleri, pislikleri, leşleri, köpekleri yemek zorunda kaldılar. "...ve her fazilet sahibine kendi lutfunu versin." Yani salih amellerden herbir amel işleyen herkese amelinin karşılığını versin. Şöyle de açıklanmıştır: İyilikleri, kötülüklerden daha üstün gelen herkese "lutfunu" yani cenneti versin demektir, çünkü cennet Allah'ın lutr'udur. Buna göre yüce Allah'ın: "Kendi lutfunu" âyetindeki zamir yüce Allah'a raci'dir Mücahid de der ki: Buradaki Allah'ın lutfundan kasıt, insanın Allah'tan ecrini bekleyerek, diliyle söylediği sözü, el yahut ayağıyla işlediği bir ameli yahut ta malından nafile olarak tasadduk ettiği şeydir. İşte bunlar Allah'ın lutfudur ve Allah, îman eden kimseye bunu(n karşılığını) verir (mükâfatlandırır.) Ancak kişi kâfir ise onun bu yaptıklarını kabul etmez. "Eğer yüzçevirirseniz muhakkak ben sizin için büyük bir günün azabından korkarım." Büyük günden kasıt kıyâmet günüdür, Bu gündeki dehşetler dolayısıyla bugün büyük bir gündür. Büyük günün Bedir günü ve benzeri diğer günler olduğu da söylenmiştir. "Yüz çevirirseniz" fiilinin mazi (di'li geçmiş) bir fiil olması da mümkündür. O takdirde; eğer onlar yüz çevirirlerse sen de onlara, ben sizin için büyük bir günün azabından korkarım de, demek olur. |
﴾ 3 ﴿