28

Dedi ki: "Ey kavmim! Bana haber verin. Şayet ben Rabbimden apaçık bir delil üzerinde isem ve O bana katından bir rahmet vermiş, bunlar size gizli kalmışsa; siz onu istemediğiniz halde, onu size zorla mı kabul ettireceğiz?

"Dedi ki; Ey kavmim! Bana haber verin. Şayet ben Rabbimden apaçık bir delil" -Ebû İmrân el-Cûnî'nin dediğine göre- kesin bir bilgi (yakîn.)

"üzerinde isem..." Buradaki delilin mucize anlamına geldiği de söylenmiştir. Bu anlamdaki açıklamalar daha önce el-En'âm Sûresinde (6/57. âyetin tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır.

"Ve O, bana katından bir rahmet" İbn Abbâs'tan nakledildiğine göre nübüvvet ve risalet

"vermiş..." Çünkü nübüvvet ve risalet insanlara bir rahmettir. Bunun kesin delil ve burhanlarla Allah'a iletmek ve hidayet anlamında olduğu söylendiği gibi, îman ve İslâm diye de açıklanmıştır.

"Bunlar size gizli kalmışsa" yani risalet ve hidayet sizin için gözlerinizin körlüğü sebebiyle anlaşılmamış ve bunları kavrayamamış iseniz... demektir. Mesela; "Filan şey benim için muamma oldu (gizli, saklı kaldı)" İfadesi; onu anlayamadım, kavrayamadım demektir.

Burada âyetin; ... ve eğer siz bu rahmeti farkedememiş, anlayamamış İseniz.,, demektir. İfadenin maklub olduğu da söylenmiştir. Çünkü rahmetin muamma olması söz konusu değildir. Ona karşı kör olunduğu için görülmemesi söz konusudur. Bu da bir kimsenin... başımı fes'e soktum ve ayakkabı ayağıma girdi, demek kabilindendir. el-A'meş, Hamza ve el-Kisaî "ayn" harfini ötreli, "mim" harfini şeddeli olarak meçhul' bir fiil şeklinde; "Gizli bırakılmışı sa).' diye okumuşlardır. Bu da Allah bu rahmeti sizin için muamma haline getirmiş, siz onu görememişseniz demek olur. Nitekim Ubeyy'in kıraatinde de; "Allah onu sizin için muammalaştırmış ise..." şeklindedir ki bu kıraati el-Maverdî nakletmektedir.

"Siz onu istemediğiniz halde onu size zorla mı kabul ettireceğiz?" Âyetindeki "onu" zamirinden kastın "Allah'tan başka ilâh olmadığY'na dair şehadet olduğu söylenmiştir. Bir diğer görüşe göre zamir, rahmete rad'dir. Bunun "apaçık delil"e raci olduğu da söylenmiştir. Yani biz sizi onu kabul etmeye zorlayalım ve ben sizi onu kabul etmeye mecbur edeyim mi? demektir. Bu ise inkâr anlamını taşıyan bir istifhamdır. Yani ben sizi bunu bilip kabul etmek zorunda bırakamam, buna mecbur etmeye imkânım yoktur. Nûh (aleyhisselâm) bu sözleriyle onlara cevab vermek İstemiştir.

el-Kisaî ve el-Ferrâ'' "Onu size zorla mı kabul ettireceğiz?" âyetinin birinci "mim'inin tahfif için sakin okunduğunu nakletmişlerdir. Sîbeveyh bu gibi okuyuşları câiz kabul eder ve buna dair şu beyiti örnek olarak gösterir:

"Artık ben bugün (şarabı) içiyorum; bundan dolayı da Allah'a karşı

Günahkâr olduğumu da kabul etmiyorum, çağırılmadığım halde onu içen birisi de değilim."

en-Nehhâs der ki: Yûnus'un görüşüne göre Kur'ân-ı Kerîm'in dışında şeklinde kullanılması da mümkündür. Bu durumda zamir de açıkça zikredilmiş gibi olur ve: "Biz sizi buna mecbur mu edeceğiz?" demeye benzer.

"Siz onu istemediğiniz halde..." Yani siz onu istemezken, onu kabul etmeniz söz konusu olamaz. Katâde der ki: Allah'a yemin ederim ki eğer Allah'ın peygamberi Nûh (aleyhisselâm) güç yetirebilseydi, onları bunu kabul etmeye zorlar ve mecbur ederdi. Fakat onun böyle bir imkanı yoktu.

28 ﴿