53

"Bununla beraber ben nefisimi temize çıkarmıyorum. Çünkü nefis şüphesiz var gücüyle kötülüğü emredicidir. Rabbimin rahmet edip rahmet ettiği müstesna. Çünkü Rabbim günahları bağışlayandır, merhamet edendir."

Arkasından:

"Bununla beraber ben nefsimi temize çıkarmıyorum" dedi. Aksine ondan murad almak isteyen ben idim.

Bu açıklamaya göre Aziz'in karısı bu işi kimin yaptığını ikrar etmiş oluyor. Bundan dolayı da daha sonra:

"Çünkü Rabbim günahları bağışlayandır, merhamet edendir" diye eklemiştir.

Bir diğer görüşe göre bu sözler Hazret-i Yûsuf’un sözleridir. Yani Yûsuf dedi Benim elçiyi geri çevirmemin sebebi, Aziz'in benim kendisine gıyabında nıyanet etmediğimi bilmesi içindi. Bu açıklamayı el-Hasen, Katâde ve başkaları yapmıştır.

"Gıyabında" İse o hazır değilken, o butunmuyorken anlamındadır. Hazret-i Yûsuf bu sözleri hükümdarın huzurunda söylemişti.

"Bilmesi İçindi" fiilini ise gaib olarak kullanması hükümdarı saymasından dolayı idi.

Şöyle de açıklanmıştır: Hazret-i Yûsuf bu sözleri elçi kendisine henüz hapiste iken geri döndüğünde söylemişti. İbn Abbâs dedi ki: Elçi, Hazret-i Yûsuf’a durumu haber vermek için geldi. O sırada Cebrâîl onunla birlikte konuşuyordu. Bunun üzerine Hazret-i Yûsuf:

"Bu gıyabında ona hıyanet etmediğimi ve Allah'ın hainlerin hilesini şüphesiz hidayete irdirmeyeceğini onunda bilmesi içindi" dedi. Yani ben efendime gıyabında iken hıyanet etmedim. Bunun üzerine Hazret-i Cebrâîl ona şöyle dedi: Ey Yûsuf! Peştemalını çözdüğün ve erkeğin karısının önünde oturduğu gibi oturduğun zaman dahi de mi deyince, Hazret-i Yûsuf da:

"Bununla beraber ben nefsimi temize çıkarmıyorum" âyetinde sözü geçenleri söyledi.

es-SÜddî der ki: Yûsuf'a, ey Yûsuf! sen şalvarının uçkurunu çözdüğün zamanda mı, diyen Aziz'in karışıdır. Bunun üzerine de Yûsuf:

"Bununla beraber ben nefsimi temize çıkarmıyorum" dedi.

Bir diğer görüşe göre

"bu, gıyabında... bilmesi içindi" sözleri Aziz'in sözlerindendir. Yani bu, Yûsufun benim gıyabında ona hainlik etmediğimi ve benim onun güvenilir” bir kimse oluşunun mükâfatını vermeyi hiç hatırımdan çıkarmadığımı bilmesi içindi. "Allah'ın hainlerin hilesini hiç şüphesiz hidayete erdirmeyeceğini" âyeti da, hiç şüphesiz Allah hileleri dolayısıyla hainleri hidayete erdirmez, demektir.

Yüce Allah'ın:

"Bununla beraber ben nefsimi temize çıkarmıyorum" âyetinin, kadının söylediği sözlerden olduğu söylenmiştir. el-Kuşeyrî der ki: Zahir olan şudur: Yüce Allah'ın:

"Bu... bilmesi İçindi" sözleri ile "bununla beraber ben nefsimi temize çıkarmıyorum" sözleri Hazret-i Yûsuf'un sözlerindendir.

Derim ki: Eğer bu sözlerin kadının sözlerinden olma ihtimali varsa, Hazret-i Yûsufu, peştamalını ve şalvarını çözmekten yana temize çıkarmak için bu görüşü kabul etmek daha uygundur. Eğer bu sözleri Hazret-i Yûsuf'un söylediğini kabul edecek olursak, o takdirde bu önceden de yüce Allah'ın:

"O da ona meyletti" (Yûsuf, 12/24) âyeti hakkında tercih edilen görüşe işaret ettiğimiz üzere, sadece Hazret-i Yûsuf’un hatırından geçen bir söz ofarak kabul edilebilir.

Ebû Bekr el-Enbarî der ki: İnsanlar arasında "bu, gıyabında ona hıyanet etmediğimi... bilmesi İçindi" âyetinden itibaren "çünkü Rabbim günahları bağışlayandır, merhamet edendir" âyetine kadar nakledilen sözlerin, Aziz"in hanımının söylediği sözlerdendir, diyen kimseler vardır. Çünkü bu âyetler Aziz'in karısının söylediği: "Ben ondan murad almak istemiştim. Şüphesiz o doğru söyleyenlerdendir" sözlerinden sonra gelmektedir. Hazret-i Yûsuf'un meylettiğini kabul etmeyenlerin görüşü budur. İşte bu görüşte olanların kanaatlerini esas alanlar derler ki: Yüce Allah'ın:

"Aziz'in karısı da şöyle dedi" âyetinden itibaren "çünkü Rabbim günahları bağışlayandır, merhamet edendir" âyetine kadar birbirine bağlı sözlerdir. Bu sözler arasında gerçek anlamıyla tam bir vakıf yapılmaz. Ancak bizler bu görüşü tercih etmiyor ve bu kanaati beni ms ey emiyoruz.

el-Hasen der ki: Hazret-i Yûsuf: “Bu, gıyabında ona hıyanet etmediğimi... bilmesi içindi" deyince, Allah'ın peygamberi kendi nefsini temize çıkarmaktan hoşlanmadığından, hemen akabinde "bununla beraber ben nefsimi temize çıkarmıyorum" deyiverdi. Çünkü kişinin nefsini temize çıkarması yerilmiş bir davranıştır. Yüce Allah da:

"Artık kendinizi temize çıkarmayın." (en-Necm,53/32) diye buyurmaktadır. Zaten biz bunu daha önce Nisa Sûresi'nde (4/49. âyet, 2. başlıkta) açıklamış bulunuyoruz.

Bunun Aziz'in söylediği sözlerden olduğu da söylenmiştir. Yani ben Yûsuf hakkında kötü zan beslemiş olmaktan nefsimi temize çıkarmıyorum, demektir.

"Çünkü nefis hiç şüphesiz var gücüyle kötülüğü emredicidir" kötülüğü arzu eder.

'Rabbimin rahmet edip rahmet ettiği müstesna" âyeti ise istisna olarak nasb mahallindedir. ise "Kimse" anlamındadır. Yani Rabbimin rahmetiyle merhamet edip koruduğu kimse müstesna demektir. ....nın " Kimse" anlamında kullanılması, çokça görülen bir husustur. Nitekim yüce Allah:

"Size helal olan kadınlardan... nikâhlayınız" (en-Nisa, 4/3) âyetinde de böyledir. Bu âyetteki istisna munkatıdır. Çünkü Allah'ın koruması suretiyle merhamet eylediği kimseler kötülüğü emreden nefisten istisna edilmiştir.

Haberde nakledildiğine göre de Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Kendisine ikramda bulunup onu yedirdiğiniz ve giydirdiğiniz takdirde sizi alabildiğine kötülüğe götüren, buna karşılık kendisini küçük düşürdüğünüz, çıplak bıraktığınız, aç bıraktığınız takdirde ise sizi son derece ileri hayra götüren bir arkadaşınız hakkında ne dersiniz?" Onlar Ey Allah'ın Rasûlü! Bu yeryüzündeki en kötü arkadaştır, dediler. Hazret-i Peygamber şöyle buyurdu: "Nefsim elinde olana yemin ederim, şüphesiz ki o böğürleriniz arasında bulunan nefislerinizdir.” Kaynağını tesbil edemedik.

53 ﴿