4Demişti ki: "Rabbim gerçekten kemiklerim zayıflayıp gevşedi; ağarmış saçıyla başım, alev alıp tutuştu. Rabbim, Sana duam sayesinde bedbaht olmadım. "Demişti ki: Rabbim, gerçekten kemiklerim zayıflayıp gevşedi" âyeti ile ilgili açıklamalarımızı iki başlık Ancak, görüleceği üzere başlıklar üçlür. halinde sunacağız. 1- Kemiklerinin Zayıflayıp Gevşediğini Zikretmesinin Sebebi: "Demişti ki: Rabbim, gerçekten kemiklerim zayıflayıp gevşedi" âyetindeki: "Gevşedi" kelimesinin üç harfi de harekeli olarak (üstün ile) okunmuştur, zayıfladı demektir. Zayıflamayı anlatmak üzere; "Zayıfladı, zayıflar, zayıflamak" fiili kullanılır. Zayıf, zayıflamış bulunan" demektir. Ebû Zeyd dedi ki: Bu fiil; şekillerinde kullanılır. "Kemik"i söz konusu etmesinin sebebi, kemiğin bedenin direği olmasından, bedenin onunla ayakta durmasından, bedenin yapısının esasını teşkil etmesinden dolayıdır. Kemik zayıflayıp gevşedi mi, bedenin sair kuvvetleri de buna bağlı olarak zayıflar. Çünkü bedendeki en güçlü ve en sağlam odur. Bizzat kendisi gevşeyip zayıflayacak olursa onun dışındakiler daha da gevşek olur. Kemiğin ayette tekil olarak zikredilmiş olması, tekilin cins anlamını vermesinden dolayıdır. Ayrıca onun maksadı bedenin direği ve bedeni ayakta tutan, bedenin meydana geldiği unsurların en sağlamı olanın zayıflayıp gevşemiş olduğunu anlatmaktır. Eğer çoğul gelmiş olsaydı bir başka manayı kastetmiş olurdu. Çünkü onun kemiklerinin bir bölümü değil, tamamı zayıflamışlardı. (Mealde bu manayı yansıtmak için "kemikler" diye çoğul tercüme edilmiştir). "Ağarmış saçıyla başım, alev alıp tutuştu" âyetinde "baş" anlamındaki kelimenin son harfi olan "sin"i, Ebû Amr, sonraki kelimenin "şın" harfine idğam ile okumuştur. Bu âyet, Arap dilindeki istiarelerin en güzellerindendir. Yanıp tutuşmak (iştial) ateşin aydınlığının yaygınlaşması demektir. Ağarmanın başa yayılması buna benzetilmiştir. Yani ben yaşlandım ve zayıfladım demek istemiştir. Burada yanıp tutuşmayı saçın yeri ve saçın bittiği yer olan başa izafe ettiğini, buna karşılık başı herhangi bir şeye izafe etmediğini görüyoruz. Çünkü muhatabın bu başın Zekeriyyâ (aleyhisselâm)a ait olduğunu bilmesi ile yetinilmiştir. "Ağarmış saç... kelimesinin nasb edilmesi iki şekilde açıklanabilir. Birincisi mastardır. Çünkü "Yanıp, tutuştu" fiili, ağardı demektir. Bu el-Ahfeş'in görüşüdür, ez-Zeccâc ise temyiz olarak mansûbtur, der. en-Nehhâs der ki: el-Ahfeş'in görüşü daha uygundur. Çünkü bu bir fiilden türetilmiştir. Onun mastar (mef'ûl-i mutlak) olması daha uygundur. Şeyb (saçın ağarması), beyaz saçların, siyaha karışması demektir. İlim adamları derler ki: Kişi dua ettiğinde yüce Allah'ın üzerindeki nimetlerini ve O'nun önünde alçak gönüllülüğüne yakışır sözleri ifadelendirmesi müstehabtır. Çünkü yüce Allah'ın: "Gerçekten kemiklerim zayıflayıp, gevşedi" âyeti ile Allah'ın huzurunda alçak gönüllülük açığa vurulmaktadır. "Rabbim, Sana duam sayesinde bedbaht olmadım" âyeti da yüce Allah'ın onun yaptığı duaları lutfuyla kabul etmesini itiyat haline getirdiğini açığa vurmaktadır. Yani ben, Sana dua ettiğimden dolayı bedbaht olmadım. Bu da: Ben, Sana dua ettiğim zaman benim duamı boşa çıkarmadın, demektir. Bu da: Eskiden beri yaptığım duaları kabul etmeye beni alıştırageldin, demektir. Bir iş için yorulup maksadını elde etmeme halini anlatmak için de; "Bu iş için yorulup didindi maksadını elde edemedi (bedbaht oldu)" denilir. Birisinden nakledildiğine göre; ihtiyaç sahibi kimse ondan bir istekte bulunurken: Ben filan vakit kendisine iyilikte bulunduğun kimseyim, demiş. O da: Bize yine bizim yaptığımızı vesile koyarak dilekte bulunan kimse hoş sefa geldi, demiş ve ihtiyacını karşılamış. |
﴾ 4 ﴿