3

Kalpleri başka şeylerle meşgul olarak. Zulmedenler aralarında gizlice danışıp: "Bu sizin gibi bir beşerden başka mıdır? Siz görüp dururken büyüyü kabule nasıl yanaşırsınız?" (dediler).

"Kalpleri başka şeylerle meşgul olarak" kalpleri oyalanarak, Allah'ın zikrinden yüz çevirerek, dikkatle düşünmek ve kavramaktan uzaklaşıp başka şeylerle uğraşarak demektir. Bu tabir Arapların bir şeyi terkedip başka şeylerle uğraşıp teselli bulmayı anlatmak üzere; denilmesinden gelmektedir.

"Meşgul olarak" İsimden önce gelmiş bir sıfattır. Halbuki sıfatın bütün i'râb hallerinde mevsûfa tabi olması gerekir. Sıfat İsimden Önce gelecek olursa o takdirde mansub olur. Yüce Allah'ın;

"Gözleri önlerine eğilmiş..." (el-Kalem, 68/43);

"Gölgeleri üzerlerine yakınlaşmış" (el-İnsan, 76/14); âyetinde olduğu gibi: "Kalpleri başka şeylerle meşgul olarak" âyeti da böyledir. Şair der ki:

"Azze'nin bomboş kalmış, ıpıssız bir diyarı vardır,

Ve bu, âdeta kılıç kınının süsü gibi parıldamaktadır."

Şair burada kalıntılarının ıssız olduğunu kastetmek istemiştir.

el-Kisaî ve el-Ferrâ': "Kalpleri başka şeylerle meşgul olarak" âyetinin "kalpleri başka şeylerle meşguldür" anlamında olmak üzere merfû' olmasını câiz kabul etmişlerdir. Başkaları da burada ref i, ikinci haber olarak ve mübtedânın hazfedilmiş olduğu takdiriyle câiz kabul etmişlerdir. el-Kisaî şöyle demiştir: Bu: Onlar bunu mutlaka kalpleri başka şeylerle meşgul olarak dinlerler, demektir.

"Zulmedenler aralarında gizlice danışıp..," Yani kendi aralarında gizlice danışarak yalanlamayı söz konusu ettiler. Daha sonra bunların kim olduklarını açıklayarak: "Zulmedenler" yani şirk koşanlar olduklarını bildirmektedir. Buna göre "zulmedenler"; lâfzı, "gizlice danıştılar" âyetindeki çoğul bildiren "vav'den bedeldir. Bu da daha önce kendilerinden söz edilen insanlara aittir. Bu görüşe göre "gizlice danışmak" anlamını ifade eden "en-Necvâ" kelimesi üzerinde vakıf yapılmaz. el-Muberred dedi ki: Bu bir kimsenin: "Evde bulunanlar (yanı) Abdullah'ın oğulları ayrılıp, gittiler' demeye benzer. Burada "oğullar" lâfzı, "ayrılıp gittiler" anlamındaki fiilin çoğul takısını ifade eden "vav"den bedeldir.

Bunun zem olmak üzere merfû' olduğu da söylenmiştir. Yani onlar zulmeden kimselerdir.

"Söz söylemek" mastarının hazfedildiği de söylenmiştir. İfadenin takdiri şöyledir: O zâlimler derler ki... Bu da yüce Allah'ın:

"Melekler de her kapıdan onların yanına girip: Sabrettiğiniz şeylere karşılık selam sizlere" (er-Rad, 13/23-24) âyetine benzemektedir. en-Nehhâs da bu görüşü tercih etmiştir. Bu şekildeki bir cevabın doğruluğunun delili de bundan sonraki İfadenin: "Bu, sizin gibi bir beşerden başka mıdır?" şeklinde olmasıdır.

Dördüncü bir görüşe göre bu, "ben zâlimleri kastediyorum" anlamında mansub olabilir. el-Ferrâ' ayrıca; "Zulmeden insanların hesaplarının görüleceği vakit yaklaştı" anlamında mecrur olmasını da uygun kabul etmektedir. Bu açıklamaya göre ise "en-necvâ; gizlice konuşup danışmak" kelimesi üzerinde vakıf yapılmaz. Ancak önce geçen üç açıklama şekline göre bundan önce vakıf yapılabilir. Böylelikle bu hususta beş görüş ortaya çıkmaktadır.

el-Ahfeş; "Pireler beni yediler" söyleyişine uygun olarak merfu olmasını da câiz kabul etmiştir ve bu güzel bir açıklamadır. Yüce Allah da şöyle buyurmaktadır:

"Sonra onlardan bir çoğu yine görmezler ve işitmezler oldular." (el-Mâide, 5/71) Şair şöyle demektedir:

"Senin ile verilen mücadele kendisi için çalışılan maksatlara erişti,

Ve atılan oklar da hedeflerini buldu."

Bir başka şair de şöyle demektedir:

"Fakat (sen) Diyaflısın, babası da, annesi de,

Akrabaları da Havrân'da zeytinyağı sıkarlar."

el-Kisaî de şöyle demiştir: İfadede takdim ve te'hir vardır. İfade; o zulmedenler aralarında gizlice danıştılar, demektir.

Ebû Ubeyde dedi ki: "Gizlice... lar" ifadesi burada zıt anlamlı kelimelerdendir. Konuşmalarını gizlemiş olma anlamında olduğu gibi; bunu açığa vurup ilân etmiş olmaları anlamına gelme İhtimali de vardır.

"Bu sizin gibi bir beşerden başka mıdır?" Yani kendi aralarında gizlice fısıldaşıp şöyle dediler; Şu Rasûlün kendisi olan zikir (öğüt) yahut ta şu sizi davet eden kişi sizin gibi ve sizden herhangi bir farklılığı bulunmayan bir beşerden başkası mıdır? O da sizin yaptığınız gibi yemek yiyen, çarşı pazarlarda dolaşan birisidir.

Ancak onlar yüce Allah'ın söylediklerini bellemeleri ve kendilerine dini öğretmesi için beşerden başka birisini kendilerine peygamber olarak göndermesinin câiz olamayacağım bilemediler.

"Siz", sizin gibi bir insan olduğunu

"görüp dururken büyüyü kabule nasıl yanaşırsınız?" Yani Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)ın getirdikleri bir büyüdür. Sizler nasıl olur ona gider, arkasından yürürsünüz. Yüce Allah peygamberi Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)i kendi aralarında gizlice neyi konuştuklarına muctali kılmış oldu.

"Büyü (sihir)" sözlükte gerçeği bulunmayan ve doğru da olmayan, gerçekle İlişkisiz bir şekilde varmış gibi gösterilen şey demektir.

"Siz görüp dururken" âyeti "siz akıl edip dururken" ifadesine benzemektedir. Çünkü akıl; eşyayı basiret ile görmektir. Anlamıh şöyle olduğu da söylenmiştir; Sizler bunun büyü olduğunu bildiğiniz halde büyüyü kabul edecek misiniz?

Bir başka görüşe göre anlam şöyledir: Sizler hakkı biliyor iken, batıla mı yöneleceksiniz? Bu, azarlama anlamını taşımaktadır.

3 ﴿