48

Yemin olsun ki Biz, Mûsa İle Harun'a Furkan'ı takva sahiplerine bir ışık ve bir zikir olmak üzere verdik.

"Yemin olsun ki Biz, Mûsa ile Harun'a Furkan'ı takva sahiplerine bir ışık ve bir zikir olmak üzere verdik." İbn Abbâs ve İkrime'den: "Furkan'ı... bir ışık..." âyetini "vav"sız olarak hâl olmak üzere okudukları nakledilmiştir. el-Ferrâ'’nın İddia ediğine göre burada "vav"ın hazfedil mesi ile zikredilmesi arasında fark yoktur,

Yüce Allah'ın:

"Muhakkak Biz dünyaya en yakın gökyüzünü bir süsle, yıldızlarla süsledik ve koruduk" (es-Sâffât, 37/6-7) âyetinde olduğu gibi: Burada da "vâv"ın olması ile olmaması arasında fark yoktur. Ancak ez-Zeccâc onun bu görüşünü reddedip şöyle demektedir: Çünkü "vav" belli bir anlam için getirilir, zâid olarak gelmez (ki zikredilmesiyle hazfedilmesi bir olsun.) (ez-Zeccâc) dedi ki: Burada "el-Furkan'dan kasıt Tevrat'tır. Çünkü Tevrat'ta helal ile haram birbirinden ayırt edilmektedir. "Bir ışık" ifadesi de:

"Onda bir hidayet ve bir nûr vardır." (el-Mâide, 5/44) âyetine benzemektedir.

İbn Zeyd dedi ki: Burada "hırkan" düşmanlara karşı zaferdir. Buna delil de yüce Allah'ın:

"Furkan günü olan iki ordunun birbirleriyle karşılaştıkları günde" (el-Enfal, 8/41) âyetinde Bedir gününün kastedilmiş olmasıdır.

es-Sa'lebî dedi ki: Bu görüş "ziya (bir ışık)" kelimesinin başına "vav" gelmiş olması dolayısıyla, âyetin zahirine daha uygun gibi görünmektedir. Buna göre âyetin manası şöyle olur: Yemin olsun Biz Mûsa ve Harun'a zaferi, ışık ve zikrin kendisi olan Tevrat'ı verdik.

48 ﴿