HACC SÛRESİ

Rahmân ve Rahîm Allah'ın İsmi ile

Mekke'de inmiştir, 78 âyettir.

Bu sûre şu üç âyet-i kerîme müstesna Mekke'de inmiştir. Bunlar:

"Bunlar Rableri hakkında davalaşan iki hasımdırlar." (el-Hacc, 21/19) âyetinden itibaren üç âyettir. Bu açıklama İbn Abbâs ve Mücahid tarafından yapılmıştır. Yine İbn Abbâs'tan nakledildiğine göre Medine'de inen âyet-i kerîmeler dört tanedir. Bunlar da; bu âyetten itibaren;

"yakıcı ateşin azabını tadın" (el-Hacc, 22/22) âyetine kadar olan âyetlerdir,

ed-Dahhak yine İbn Abbâs'tan bu sûrenin Medine'de indiğini söylediğini nakletmektedir. Katade de böyle demiştir. Bundan müstesna olan âyetler ise dört tanedir:

"Senden önce ne kadar rasûl ve peygamber gönderdiysek..." (el-Hacc, 22/52) âyetinden itibaren

"... akîm bir günün azâbı gelinceye kadar..." (el-Hacc, 22/55) âyetine kadar olan âyetler Mekke'de inmişlerdir, en-Nekkaş ise Medine'de inen âyetlerin on tane olduğunu bildirmektedir.

Cumhûr da şöyle demiştir: Sûre karışıktır. Onun bir bölümü Mekke'de inmiştir, bir bölümü Medine'de İnmiştir. Daha doğru olan görüş de bu olmalıdır. Çünkü âyetler bunu gerektirmektedir. Zira "ey insanlar" diye başlayan âyetlerin Mekke'de, "ey îman edenler" diye başlayan âyetlerin da Medine'de indiği kabul edilmiştir.

el-öaznevî der ki; Bu, hayret verici özelliklere sahip sûrelerden birisidir. Onun bir bölümü gece bir bölümü gündüz, bir bölümü yolculuk halinde bir bölümü ikamet halinde, bir bölümü Mekke'de bir bölümü Medine'de inmiştir. Bir takım buyrukları barışı öğütleyen ve o döneme ait âyetlerken, bir takım buyrukları Savaşı emretmektedir. Dazı âyetleri nâsih, bazıları mensûhtur. Bazıları muhkem, bazıları da müteşabihtir. (Bunların) herbirilerinin sayısı da farklı farklıdır.

Derim ki: Bu sûrenin faziletine dair Tirmizî, Ebû Dâvûd ve Dârakutnî'nin rivâyet ettikleri bir Hadîs-i şerîf gelmiştir. Buna göre Ukbe b. Âmir şöyle demiştir: Ey Allah'ın Rasûlü, dedim, el-Hacc Sûresi kendisinde bulunan iki secde ile (diğerlerine) üstün kılınmıştır. Şöyle buyurdu: "Evet; bu iki secdeyi yapmayacak olan, o iki âyeti okumasın." Bu, Tirmizî'nin lâfzı olup, Tirmizî: Bu hasen bir hadistir, isnadı o kadar kuvvetli değildir demiştir. Tirmizî, Cumua 54;Biû Dâvûd, Sdcûd 1; Müsned, IV, 151; Dârakutnî, I, 408

Bu hususta ilim ehlinin görüş ayrılıkları vardır. Ömer b. el-Hattâb (radıyallahü anh) ile İbn Ömer'den şöyle dedikleri rivâyet edilmiştir: Hac Sûresi kendisinde bulunan iki secde ile üstün kılınmıştır. Muvatta’, Kur'ân 14

İbnu'l-Mubarek, Şâfiî, Ahmed ve İshak da bu görüşü kabul etmişlerdir. Kimisinin görüşüne göre de bu sûrede bir tek secde vardır. Süfyan es-Sevrî'nin görüşü budur.

Dârakutnî'de, Abdullah b. Sa'lebe'den şöyle dediğini rivâyet etmektedir: Ben Ömer b. el-Hattâb'ın Hacc Sûresi'nde iki kere secde ettiğini gördüm. Ona: Sabah namazında mı? diye sordum. O: Evet, sabah namazında dedi. Dârakutnî,I 409

1

Ey İnsanlar! Rabbinizden sakının! Çünkü kıyâmetin sarsıntısı büyük bir şeydir.

Tirmizî'nin kaydettiği rivâyete göre İmrân b. Husayn:

"Ey insanlar! Rabbinizden sakının, çünkü kıyâmetin sarsıntısı büyük bir şeydir... fakat Allah'ın azâbı pek şiddetlidir" (1 ve 2. âyetler) âyetinin nüzulü hakkında şunları söylemiştir: Bu âyet-i kerîme ona yolculukta iken nazil oldu ve: "Bunun hangi gün olduğunu biliyor musunuz?" diye sordu. Ashab; Allah ve Rasûlü daha iyi bilir, deyince şöyle buyurdu: "Bu yüce Allah'ın Âdem'e şu sözleri söyleyeceği gündür: Ey Âdem! Haydi cehenneme gidecek olan kafileyi gönder. O: Rabbim, cehenneme gidecek kafile de ne oluyor? diye soracak. (Yüce Allah) şöyle buyuracak: Dokuz yüz doksan dokuz kişi cehennem ateşine, bir kişi ise cennete!" Müslümanlar ağlamaya koyuldular, bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Aşırılıktan uzak durunuz, orta yolu tutunuz. Çünkü ne zaman bir nübüvvet dönemi başlamış ise mutlaka ilerisinde bir cahiliye olmuştur. (Devamla) buyurdu ki-:

Cahiliye'ye mensub olanlardan belli bir sayı alınır, eğer bu tamamlanırsa mesele yok, aksi takdirde münafıklardan tamamlanır. Sizin (sayınız itibariyle) misaliniz ile sair ümmetlerin misali ancak bir bineğin ön ayağında tüy bitmeyen sertçe, yuvarlak yahut ta devenin böğründeki bir ben gibisiniz. -Sonra şöyle buyurdu-: "Ben sizin cennetliklerin dörtte birini teşkil edeceğinizi ümid ediyorum." Bunun üzerine ashab tekbir getirdiler. Daha sonra şöyle buyurdu: "Ben sizin cennetliklerin üçte biri olacağınızı ümid ediyorum." Yine ashab tekbir getirdi. Devamla şöyle buyurdu: "Ben sizin cennetliklerin yarısı olacağınızı ümid ediyorum." Bunun üzerine tekbir getirdiler. (İmrân b. Husayn) dedi ki: Üçte ikisi (olacağınızı ümid ediyorum) dedi mi, demedi mi bilemiyorum. Tirmizî dedi ki: Bu hasen, sahih bir hadistir. Bu ayrıca el-Hasen'den, o İmrân b. Husayn... yolu ile başka şekilde de rivâyet edilmiştir. Tirmizî, Tefsir 22. sûre 1

Yine Tirmizî'deki bir diğer rivâyette şöyle denilmektedir: Bunu duyanlar ümitsizliğe kapıldılar, öyle ki yüzlerinde tebessüm görülemedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bunu görünce şunları söyledi: "Siz amel ediniz ve size müjdeler olsun, nefsim elinde olana yemin ederim ki, sizler iki yaratık türü ile birlikte olacaksınız ve bunlar kiminle birlikte olurlarsa mutlaka onun sayısını çoğaltırlar. Bunlar ise Ye'cuc ve Me'cuc ile Âdemoğullarından ve İblis’in çocuklarından ölenlerdir." (İmrân) dedi ki: Bunun üzerine duydukları o sıkıntı kısmen gitti. Daha sonra şöyle buyurdu: "Siz amel ediniz, size müjdeler olsun ki; Muhammed'in canı elinde bulunana yemin ederim. Siz (sayınız itibariyle) insanlar arasında ancak devenin böğründeki bir ben; gibi yahut bineğin ön ayağındaki tüy bitmeyen sert benek gibisiniz." (Tirmizî) dedi ki: Bu hasen, sahih bir hadistir. Tirmizî, Tefsir 22. sûre 2. Ayrıca Müsned, IV, 432, 435.

Müslim'in Sahih'inde de Ebû Said el-Hudrî'nin şöyle dediği kaydedilmektedir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: "Yüce Allah: Ey Âdem! diye buyuracak. O, buyur Rabbim huzurundayım. Her türlü hayır Senin ellerindedir. (Peygamber) buyurdu ki: Şöyle buyuracak: Cehennem ateşine gidecek kafileyi çıkart. O: Cehennem ateşine gidecek kafile ne oluyor? diyecek. Yüce Allah şöyle buyuracak: Her bin kişiden dokuz yüz doksan dokuz kişi. (Peygamber) buyurdu ki: İşte küçük çocuğun saçlarının ağarıp ihtiyarlayacağı, gebe olan herbir annenin yavrusunu bırakacağı, insanlar sarhoş olmadıkları halde kendilerini sarhoş göreceğin vakit budur."

"Çünkü Allah'ın azâbı pek çetin olacaktır." (Ebû Said) dedi ki: Bu onlara (ashab-ı kirama) çok ağır geldi ve dediler ki: Ey Allah'ın Rasûlü! Bizden hangimiz o kişi (yüzde bir arasına giren kişi) olabilir ki? Şöyle buyurdu: "Size müfde olsun ki Ye'cuc ile Me'cuc'dan bin kişi ve sizden bir kişi." Buhâri. Enbivİ 7, Tefsir 221, Rikaak 46: Müslim, Îman 379; Müsned, III, 32-33. Bundan sonra da hadisin geri kalan bölümlerini az önce geçen İmrân b. Husayn hadisine benzer bir şekilde tamamladı.

Ebû Ca'fer, en-Nehhâs dedi ki: Bize Ahmed b. Muhammed b. Nafi' anlattı, dedi ki: Bize Seleme anlattı dedi ki: Bize Abdu'r-Rezzak anlattı, dedi ki; Bize Ma'mer, Katade'den haber verdi, Katade, Enes b. Malik (radıyallahü anh)dan dedi ki: "Ey İnsanlar! Rabbinizden sakının, çünkü kıyâmetin sarsıntısı büyük bir şeydir... Fakat Allah'ın azâbı pek şiddetlidir" âyetini okuduktan sonra dedi ki: Bu Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)a bir yolculukta bulunduğu sırada nazil oldu. Bunu yüksek sesle okudu ve sonunda ashabı onun etrafında gelip toplanınca, dedi ki: "Bugünün hangi gün olduğunu biliyor musunuz? Bu aziz ve celil olan Allah'ın Âdem (aleyhisselâm)a: "Ey Âdem! Kalk, cehennem ehli olacak olan kafileyi gönder. Her bin kişiden dokuz yüz doksan dokuz kişi cehennem ateşine, bir tanesi de cennete." Bu müslümanlara çok ağır geldi, bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Siz bütün işlerinizde aşırılıktan kaçının ve orta yolu takip edin. Size müjdeler olsun ki, nefsim elinde olana yemin ederim. Siz sair insanlar arasında ancak devenin böğründeki bir ben yahut ta eşşeğin ön ayağında tüy bitmeyen sertçe bir benek gibisiniz. Sizinle birlikte iki grub yaratık bulunacak ki bunlar ne ile birlikte bulunurlarsa mutlaka onu çoğaltırlar: Ye'cuc ve Me'cuc ile helâk olmuş cin ve insan kâfîrleri” Müsned, IV, 432 ve 435’de yakın ir rivâyet İmrân b. Hüsayn’dan.

"Ey insanlar! Rabbinizden sakının!" âyetindeki bu nidadan kasıt bütün mükelleflerdir. Yani O'nun size vermiş olduğu emirleri terketmekten, yasaklarını da işlemek cesaretini göstermekten korkunuz, çekininiz.

İttika (sakınmak, korkmak); hoşlanılmayan şeyden korunmak demektir. Buna dair yeterli açıklamalar daha önceden el-Bakara Sûresinin baş taraflarında (2/1-2. âyetler, 4. başlıkta) geçmiştir, tekrara gerek yoktur.

Âyet: O'na itaat etmek suretiyle, O'nun cezalandırmasından korununuz, sakınınız demektir.

"Çünkü kıyâmetin sarsıntısı büyük bir şeydir." Sarsıntı (zelzele); ileri derecede hareket etmek demektir. Yüce Allah'ın:

"Ve öyle sarsıldılar ki, hatta peygamber kendisine îman edenlerle birlikte... derlerdi." (el-Bakara, 2/214)

Kelimenin aslı; "Bir yerden ayrıldı, hareket edip uzaklaştı", kökünden gelmektedir. "Allah onun ayağını sarstı, hareket ettirdi", demektir. Bu kelime bir şeyin dehşetini anlatmak için kullanılır.

Bu "sarsıntıdan maksadın kıyâmet gününden önce dünyada gerçekleşecek ve kıyâmetin alâmetlerinden birisi olan bilinen, büyük sarsıntı (zelzele) olduğu da söylenmiştir. Hatta Cumhûrun görüşü budur. Denildiğine göre bu sarsıntı, ramazan ayının ortalarında olacak, ondan sonra ise güneş batıdan doğacaktır. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır,

1 ﴿