NÛR SÛRESİRahmân ve Rahîm Allah’ın İsmi ile Medine’de indiği icma ile kabul edilmiştir. 1(Bu) indirdiğimiz ve farz kıldığımız bir sûredir. Öğüt alasınız diye onda apaçık âyetler de indirdik. Bu sûrenin maksadı iffet ve tesettüre dair hükümleri zikretmektir. Ömer (radıyallahü anh) Küfe ahalisine: "Hanımlarınıza Nûr Sûresi'ni öğretiniz" diye talimat yazmıştır. Âişe (radıyallahü anha) da şöyle demiştir: "Kadınları yüksek köşklerde yerleştirmeyiniz, onlara yazı yazmayı da öğretmeyiniz. Onlara Nûr Sûresi ile yün eğirmeyi öğretiniz. " "Ve farz kıldığımız" âyeti "ra" harfi şeddesiz olarak okunmuştur. Yani bu sûrede bulunan hükümleri sizlere de, sizlerden sonra gelecek olanlara da farz kılmışızdır. Şeddeli okuyuşun anlamı da: Biz bu sûrede çeşitli hükümleri farz kılmışızdır, demek olur. Ebû Amr "ra" harfini şeddeli olarak okumuştur. Yine bunun anlamı, onu kısımlara ayırarak, kısım kısım indirdik, demektir. Çünkü "farz" kesmek demektir. "Yayın kesmesi" ifadesi de buradan gelmektedir. Miras feraizi, nafaka farzı da böyledir. Yine ondan şeddeli okuyuşun, onu tafsilatlı açıklamalar ihtiva eden bir sûre kıldık ve geniş geniş açıkladık anlamında olduğu da nakledilmiştir. Bir diğer açıklamaya göre bu okuyuş, çokluk manasını ifade eder. Bu da sûredeki çok sayıdaki farzlar dolayısı iledir. Sûre sözlükte şerefli bir konuma verilen addır. Kur'ân-ı Kerîrn'deki sûrelere bu adın veriliş sebebi de budur. Şair Züheyr (doğrusu Nâbiğa'dır) der ki: "Allah'ın sana bir sûre (yüksek bir makam ve üstünlük) verdiğini görmez misin? Ondan aşağıda kalan herbir hükümdarın O'na doğru yükselmeye çalıştığını görürsün." Buna dair açıklamalar kitabımızın mukaddimesinde (sûre, âyet, kelime ve harf başlığı altında) geçmiş bulunmaktadır. "Sûre" kelimesi mübtedâ olarak merfû' da okunmuştur. Haberi de "İndirdiğimiz" anlamındaki kelimedir. Bu açıklamayı Ebû Ubeyde ve el-Ahfeş yapmıştır. ez-Zeccâc, el-Ferrâ' ve el-Müberred ise "sûre" kelimesini mübtedânın haberi olarak merfû' okumuşlardır. Çünkü bu kelime nekredir, Hiçbir yerde ise nekre ile başlanmaz. Bu da: "Bu... bir sûredir" anlamındadır. "Sûre" kelimesinin mübtedâ, ondan sonraki âyetlerin da katıksız bir nekre olmaktan çıkarttığı sıfatı olması da ihtimal dahilindedir. Böyle bir durum sebebiyle de mübtedâ olması uygun düşmektedir. Haber de yüce Allah'ın; "Zina eden dişi..." âyetinde yer almış olur. "Biz bir sûre indirdik, o sureyi İndirdik" takdirinde olarak "sûre" kelimesi nasb ile de okunmuştur. Şair şöyle demektedir: "Tek başıma yanından geçecek olursam korkarım kurttan, Artık korkarım, rüzgarlardan korkarım yağmurdan." Ya da bir fiil takdiri ile de nasb edilmiş olabilir. Yani: Sûreyi oku, demek olur. el-Ferrâ' der ki: (Nasb ile okuyuşa göre) "(kendisini) indirdiğimiz" âyetindeki zamirden haldir. Bu şekilde zamirden hal olan bir kelimenin, hal sahibi olan zamirden önce gelmesi caizdir. |
﴾ 1 ﴿