3Zina eden erkek ancak zina eden veya müşrik olan bir kadını nikâh edebilir. Zina eden kadını da ancak zina eden veya müşrik olan bir erkek nikâhlayabilir. Böylesi mü’minlere haram kılınmıştır. Bu âyete dair açıklamalarımızı yedi başlık halinde sunacağız: İlim adamları bu âyetin anlamı hususunda, altı türlü te'vil olunabileceğini söyleyerek, farklı görüşler belirtmişlerdir: 1-Bu âyetten maksat, zinanın ne kadar çirkin ve ne kadar kötü olduğunu, mü’minlere de kesinlikle haram kılınmış olduğunu anlatmaktır. Bu anlamın önceki âyetlerle da ilişkisi gayet güzel ve beliğdir. Yüce Allah: "Ancak ... nikâh edebilir" âyeti ancak böyle birisi ile ilişki kurabilir demektir. Burada nikâh, cima manasına kullanılmış olur. Bunun hem erkek, hem kadın için ayrı ayrı söz konusu edilmesi ise, mübalağa ve her iki tarafı da bu hususta sorumlu tutmak manasındadır. Daha sonra fazladan bir de müşrik kadın ile müşrik erkeği de zikretmektedir ki, şirk zinaya göre masiyetler arasında daha genel bir masiyettir. Bunun da anlamı şöyle olur: Zina eden bir kimse, zina ettiği vakit ya müslümanlardan zina eden bir kadın ile ilişki kurmaktadır, veya ondan daha güzel müşriklerden bir kadın ile ilişki kurmaktadır. İbn Abbâs ve yakın öğrencilerinden bu âyet-i kerîmedeki "nikâh" lâfzının ilişki kurmak ve cima manasına olduğunu söylediği rivâyet edilmiştir. ez-Zeccâc bunu kabul etmeyerek şöyle der: Yüce Allah'ın Kitabında m-kâh lâfzı ancak evlendirmek, evlenmek manasına kullanılmıştır. Ancak durum dediği gibi değildir. Kur'ân-ı Kerîm'de: "Ondan sonra başka bir koca ile nikâhlanmadıkça" (el Bakara, 2/230) diye buyurulmaktadır. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) da bunun (nikâhlanıp, evlenmek suretiyle) ilişki kurmak anlamında olduğunu beyan etmiştir. Buna dair açıklamalar daha önceden el-Bakara Sûresi'nde (2/230. âyet, 2. başlıkta) geçmiş bulunmaktadır. Taberî de bu te'vile uygun bir rivâyeti Saîd b. Cübeyr, İbn Abbâs ve İkrime'den nakletmektedir. Ancak bu rivâyeti tamamlayıcı da olmayan, sonuca da götürmeyen bir şekilde kaydetmiştir. el-Hattabî de bu görüşü İbn Abbâs'tan nakletmiş ve bunun anlamının ilişki kurmak olduğunu belirtmiştir. Yani bu zina, ancak bir zaniye ile yapılır. Bu da her iki tarafın da zina etmiş olacağını ifade eder. Bu bir görüş. 2-Ebû Dâvûd ve Tirmizî'nin rivâyetine göre Amr b. Şuayb babasından, o dedesinden rivâyet ettiğine göre Mersed b. Ebi Mersed Mekke'deki esirleri taşır (Medine'ye getirir, kurtanr)dı. Mekke'de "Anak" diye adlandırılan bir fahişe vardı, bu da onun dostu idi. Mersed dedi ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)a gelip dedim ki: Ey Allah'ın Rasûlü! Anak'ı nikâhlayayım mı? Bir süre sustu, bana cevap vermedi. Bunun üzerine: "Zina eden kadını da ancak zina eden veya müşrik olan bir erkek nikâhlayabilir" âyeti nazil oldu, beni çağırdı ve bana bu âyeti okuduktan sonra: "Onu nikâhlama" dedi. Ebû Dâvûd, Nikâh 4; Tirmizî, Tefsir 24. sûre 1; Nesâi, Nikâh 12, Ebû Dâvûd'un lâfzı bu şekildedir, Tirmizî'nin rivâyeti ise daha eksiksizdir. el-Hattabî dedi ki: Bu hüküm o kadına hastır, çünkü o kadın kâfir idi. Zina eden müslüman bir kadının nikâh akdi feshedilmez. Bu görüşe göre de bu âyet-i kerîme müslümanlardan özel bir kişi hakkında inmiştir. Bu kişi, zinakâr fahişelerden olup Um Mehzûl diye bilinen bir kadını nikâhlamak için izin istemişti. Bu kadın, (kendisiyle evlenecek olanın) nafakasını karşılamayı da taahhüt etmişti. Bunun üzerine yüce Allah bu âyeti indirdi. Müsned, U, 159, 225; Hakim, el-Müstedrek, II, 396; Beyhakî, Sünen, VIII, 246. Bu görüşü Amr b. el-Âs İbnu'l-Arabî, Ahkâmu'l-Kur'ân, III, 132£J'de, İbn Ömer demektedir. Hadisin (yukarıda gösterilen kaynaklarda) râvisi ise Abdullah b. Amr b. el-Âs'tır. Ashabdan bu görüşü ifade edenin o olması daha uygun geliyor. ile Mücâhid ifade etmiştir. 4- Bu âyet-i kerîme, Suffa ashabı hakkında nazil olmuştur. Bunlar muhacirlerden olup Medine'de evleri, aşiretleri yoktu. Mescidin suffasında yerleşmişlerdi. Dörtyüz kişi idiler. Gündüzün rızık peşinde koşar, geceleyin de suffada kalırlardı. Medine'de de açıktan açığa fuhuş işleyen fahişeler vardı. Bunların elbiseleri ve yemekleri pek çoktu. Suffadakiler bunlarla evlenip onların meskenlerinde barınıp yemeklerinden yiyip elbiselerinden giyinmek istediler. Bu âyet-i kerîme onları böyle bir duruma düşmekten korumak üzere nazil olmuştur. Bu açıklamayı da İbn Ebi Salih yapmıştır. 5- ez-Zeccâc ve başkası bu görüşü el-Hasen'den nakletmişlerdir. Buna göre o şöyle demiştir: Burada kasıt, kendilerine zina haddi uygulanmış, zina eden erkek ve kadındır. O şöyle demiştir: Bu yüce Allah'ın bir hükmüdür. Zina haddi uygulanmış bir erkeğin, zina haddi uygulanmış bir kadından başkasıyla evlenmesi câiz değildir. İbrahim en-Nehaî de buna yakın görüş belirtmiştir. Ebû Dâvûd'un, Mûsannef'inde (Sünen'inde) kaydedildiğine göre Ebû Hüreyre şöyle demiştir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki; "Zina edip had uygulanmış bir erkek ancak kendisi gibi olanı nikâhlayabilir." Ebû Dâvûd, Nikâh 4; Müsned, II, 324. Rivâyete göre had uygulanmış bir kimse, had uygulanmamış bir kadın ile evlenmiş, Ali (radıyallahü anh) da onları birbirlerinden ayırmıştır. İbnu'l-Arabî der ki: Bu naklen sabit olmadığı gibi, aklen de sahih olmayan bir husustur. Erkekler arasından had uygulanmış birisinin yalnızca had uygulanmış kadınları nikâhlayabileceğini söylemek doğru olabilir mi? Bu hangi rivâyete dayanarak kabul edilebilir ve şeriatteki hangi aslî hüküm, bu kıyasın dayanağını teşkil edebilir? Derim ki: el-Kiya (el-Herâsî) bu görüşü aynı zamanda Şâfiî mezhebine mensub kimi müteahhir fakihlerden de nakletmiş ve zina eden bir erkek eğer zina etmeyen bir kadın ile evlenecek olursa, âyetin zahiri gereğince birbirlerinden ayrılacaklarını belirtmişlerdir. el-Kiyâ der ki: Ancak bu zahir ile amel etmektir. Bu görüşü kabul eden bir kimsenin zina eden bir erkeğin, müşrik bir kadınla evlenmesini de câiz kabul etmesi, zina eden bir kadının da müşrik bir erkekle evlenmesini câiz kabul etmesi gerekir. Bunun câiz olması ise son derece uzak bir ihtimaldir ve hatta bu büsbütün İslâm'dan çıkıştır. Hatta bunlar bazen şunu da söylerler: Âyet-i kerîme zina eden kadın hakkında değil de özel olarak müşrik erkeğin nîkâhlanması hususunda neshedilmiştir. 6- Âyet-i kerîme neshedilmiştir. Malik, Yahya b. Said'den, o Said b. el-Müseyyeb'den şöyle dediğini rivâyet etmektedir: "Zina eden erkek ancak zina eden veya müşrik olan bir kadını nikâh edebilir. Zina eden kadını da ancak zina eden veya müşrik olan bir erkek nikâhlayabilir" âyeti hakkında(Said b. el-Müseyyeb) dedi ki; Bu âyet-i kerîmeyi daha sonra gelen: "İçinizden evli olmayanları... evlendirin" (en-Nûr, 24/32) âyeti neshetmiştir. İbn Amr da böyle demiştir. O dedi ki: Zina eden kadın da müslümanların evli olmayan (dul)ları arasına girer. Ebû Ca'fer en-Nehhâs dedi ki: İlim adamlarının çoğunluğu bu görüşü benimsemişlerdir. Fetva verme ehliyetine sahip kimseler de şöyle derler: Bir kadın ile zina eden bir kimse o zina ettiği kadın ile evlenebileceği gibi başkası da onunla evlenebilir, Bu İbn Ömer'in, Salim'in, Cabir b. Zeyd'in, Atâ, Tavus ve Malik b. Enes'in görüşü olduğu gibi, Ebû Hanîfe ve mezhebine mensup ilim adamlarının da görüşüdür. Şâfiî der ki: Bu âyet hakkında söylenecek söz Said b. el-Müseyyeb'in sözü gibidir. Allah'tan yanılmayacağımı ümit ederek söylüyorum ki, bu âyet mensuhtur. İbn Atiyye dedi ki: Bu âyet-i kerîmede müşriklerden söz edilmesi bütün bu yaklaşımları zayıf kılmaktadır. İbnu'l-Arabî der ki: Bence uygun görüş şudur: Nikâh lâfzı ile ya İbn Abbâs'ın dediği gibi, ilişki kurmak kastedilmiştir, yahutda akit. Eğer ilişki kurmak kastedilmiş ise bunun manası: Bir zina ancak zaniye bir kadın ile yapılır. Bu da şu demektir: Erkek de, kadın da her iki taraf da zinakârdır. Buna göre âyetin takdiri de şöyle olur: Zinakâr bir kadın ile ilişki kurmak, ancak zina eden bir erkeğin yahut müşrik bir erkeğin işidir. Bu açıklama İbn Abbâs'tan rivâyet edilmektedir ve sahih bir manadır. Eğer: Baliğ bir kimse bir kız çocuğu ile yahut akıllı bir kişi deli birisi ile yahut uyuyan bir kişi uykuda olan bir kadın ile zina edecek olursa, bu sadece erkek tarafından bir zinadır ve bu erkek zaniye olmayan birisini nikâhlamış (ilişki kurmuş) olmaktadır. O takdirde daha önce geçen maksadın dışına çıkılmış olmaktadır denilirse, cevabımız şu olur: Bu, her bakımdan bir zinadır. Şu kadar var ki onlardan birisinden had düşer, diğerine ise uygulanır. Şayet "nikâh" lâfzı ile akit kastedilmiş ise âyetin anlamı şöyle olur: Zina etmiş bir kadın ile evlenip de, hamile olup olmadığını anlamadan onunla gerdeğe giren bir kimse zina eden kişi gibidir. Ancak bu hususta ilim adamlarının ihtilâfı dolayısıyla ona had uygulanmaz. Şayet böyle birisi ile nikâh akdi yapıp da onun hamileliği, ortaya çıkıncaya kadar, onunla gerdeğe girmeyecek olursa, İcma ile bu akit caizdir. Bir diğer görüşe göre âyet-i kerîmenin maksadı, zina eden bir erkek, zaniye bir kadından başkasıyla evlenemez, demek değildir. Çünkü böyle birisinin zaniye olmayan bir kadın ile evlenmesi de düşünülebilir. Ancak mana şöyle olur: Zaniye bir kadın ile evlenen bir kimse de zanidir. Sanki: Zaniye kadını ancak zina eden erkek nikâhlar, denilmek istenmiş ve ifadelerde lâfızlar yer değiştirmiştir. Bu da şu demektir: Zaniyeyİ ancak onun zinasına razı olan bir erkek nikâhlayabilir. Böyle bir şeye de ancak kendisi zina ediyor ise razı olur, 2- Zaniye Kadın ile Evlenmek Sahihtir: Bu âyet-i kerîmede zaniye ile evlenmenin sahih olduğuna delil vardır. Aynı şekilde evli birisinin hanımı zina edecek olursa, nikâh fâsid olmaz. Koca da zina edecek olursa, hanımı ile olan nikâhı fâsid olmaz. Bu açıklama ise âyet-i kerîmenin mensûh olduğunu kabul etmeye binâendir. Âyetin muhkem olduğu da söylenmiştir, bu da ileride gelecektir. 3- Zina Eden Erkek ve Kadının Biribirleriyle Evlenmeleri: Rivâyete göre Ebubekir (radıyallahü anh) döneminde bir adam bir kadın ile zina etti. Her ikisine de yüzer sopa had uyguladıktan sonra olduğu yerde onları birbirleriyle evlendirdi ve sonra da onları bir sene sürgüne gönderdi. Benzeri bir uygulama Ömer, İbn Mes'ûd ve Câbir (radıyallahü anhüm)dan da rivâyet edilmiştir. İbn Abbâs dedi ki: Bunun başı zina, sonu nikâhla bitmiştir. Buna şöyle bir Örnek gösterilebilir: Bir adam birisinin bahçesinden meyve çalar, sonra bahçe sahibine gider. O çaldığı meyveyi ondan satın alır. Çalması haram, satın alması helâldir. Şâfiî ve Ebû Hanîfe bu görüşü kabul etmişler ve suyun (zinanın) hurmiyetinin olmadığı görüşünü benimsemişlerdir, Yani evlilik sebebiyle sabit olan bir akım haramlar zina sebebiyle sabit olmaz. İbn Mes'ûd (radıyallahü anh)dan da şöyle dediği rivâyet edilmektedir: Bir adam, bir kadın ile zina eder, sonra da onu nikâhlayacak olursa, her ikisi de ebediyyen zinakârdırlar. İşte Malik de bu görüşü kabul etmiştir. Onun görüşüne göre o fasit olan suyundan rahminin temizliğini anlayıncaya kadar onu nikâhlayamaz. Çünkü nikâhın kendine göre bir hürmeti (saygınlığı) vardır. Onun saygınlığından birisi de nikâh dolayısı ile helâl olan suyun, zina suyunun üzerine dökülmemesi ve böylelikle haramın helâla, hakir ve bayağı halin suyunun, şerefli halin suyu ile karışmamasıdır. 4- Zinakar Bilinen Bir Kimsenin Böyle Olmadığı İntibaını Vererek Evlenmesinin Hükmü: İbn Hüveyzimendâd der ki: Zina veya fasıklık türlerinden bir başkası ile bilinen ve bunu açıktan işleyen bir kimse, şayet namus ve iffet ehli bir ailenin kızı ile evlenir de kendisi hakkında onları aldatacak (namus ehli birisi olduğunu gösterecek) olursa, onunla birlikte kalmak yahut ondan ayrılmak hususunda muhayyerdirler. Çünkü bu da kusurlardan bir kusur gibidir. İbn Hüveyzimendâd bu görüşüne Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)ın: "Zinakâr ve bundan dolayı had cezası uygulanmış olan bir kimse ancak kendisi gibi olanı nikâhlayabilir" Birinci başlıkta geçmiş olan bu hadisin kaynakları da orada gösterilmişti. hadisini delil göstermiştir. İbn Hüveyzimendâd der ki: Hadiste had cezası uygulanmış birisinin söz konusu edilmesinin sebebi, fasıklıkla meşhur olmasıdır. İşte evlenmesi halinde eşinden ayrılması icab eden kişi budur. Fâsıklıkla meşhur olmayan kişi hakkında bu hüküm söz konusu değildir. 5- Âyetin Muhkem Olmadığını Söyleyenler ve Bu Görüşün Bazı Hükümlere Etkisi: Mütekaddiminden bir kesim şöyle demiştir; Âyet-i Kerîme nesh edilmiş değildir. Bunlara göre zina eden bir kimsenin kendisi ile hanımı arasındaki nikâhı fasid olur. Kadın zina edecek olursa, kendisi ile kocası arasındaki nikâhı da fasid olur. Bunlardan bir topluluk da şöyle demiştir: Bu yolla nikâh fesh olmaz, ancak kocaya hanımı zina ettiği takdirde karısını boşaması emredilir. Boşamayacak olursa, günahkâr olur. Ne zina eden bir kadınla, ne zina eden bir erkekle evlenmek caizdir. Ancak tevbe açıkça tesbit edilecek olursa, o takdirde nikâhlanmak câiz olur. 6- Mü’minlere Fahişelerle Evlenmek Haramdır: "Böylesi mü’minlere haram kılınmıştır." Yani bu gibi fahişeleri nikâhlamak mü’minlere haramdır. Kimi te'vil âlimleri şunu iddia ederler: Böyle fahişelerle nikâhlanmayı yüce Allah, Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) ümmetine haram kılmıştır. Bu türden kadınların en meşhurlarından birisi de Anâk diye bilinen kadındır, 7- İslâm ve Harb Diyarında Zinanın Hükmü: Yüce Allah Kitab-ı Kerîm'inde zinayı haram kılmıştır. Erkek nerede zina ederse etsin, ona had uygulanmalıdır. Malik, Şâfiî ve Ebû Sevr'in görüşü budur. Re'y ashabı ise müslüman bir kimse eğer Dar-ı Harbde eman ile bulunur da orada zina ettikten sonra İslâm diyarına çıkıp gelecek olursa, ona had uygulanmaz. İbnu'l-Münzir der ki: Dar-ı Harb ile Dar-ı İslam arasında fark yoktur. Kim zina ederse, ona had uygulanır. Bu yüce Allah'ın: "Zina eden dişi ile zina eden erkeğin her birine yüzer değnek vurun" âyetinin zahirinin bir gereğidir. |
﴾ 3 ﴿