31

Sizden kim Allah'a ve Rasûlüne itaat eder ve salih amel işlerse, Biz de ona ecrini iki defa veririz. Hem Biz ona kerim bir rızık da hazırlamışızdır.

"Ey peygamber hanımları! Sizden kim apaçık bir hayasızlıkta bulunursa..." âyetine dair açıklamalarımızı üç başlık halinde sunacağız:

1- Peygamber Hanımlarının Bazı Özellikleri:

İlim adamları derler ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın hanımları, Allah Rasûlünü tercih edince yüce Allah, onların bu davranışlarını mükâfatlandırmak ve onlara ikramda bulunmak üzere şöyle buyurdu:

"Bundan sonra kadınlar ve bunların birini başka zevcelerle değiştirmen... sana helal olmaz." (el-Ahzab, 33/52) Onların başkalarından ayrı bir hükme tabi olduklarını belirterek de şöyle buyurmaktadır:

"Sizin Allah'ın Rasûlüne eziyet vermeniz de ondan sonra zevcelerini nikâhlamanız da ebediyyen olacak bir şey değildir." (el-Ahzab, 33/53)

Diğer taraftan onların itaatlerinin mükâfatını da, günahlarının cezasını da başkaları hakkında sözkonusu olana göre katlandırmış bulunmaktadır:

"Ey Peygamber hanımları! Sizden kim apaçık bir hayasızlıkta bulunursa, ona azâbı iki kat arttırılır." Bu âyetle yüce Allah, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın hanımları arasından hayasızlık işleyecek kimselerin -ki yüce Allah, İfk hadisesinde de geçtiği üzere (bk. en-Nûr, 24/11-22. âyetlerin tefsiri) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı korumuş bulunmaktadır- azabının iki kat katlanacağını haber vermektedir. Buna sebeb ise konumlarının üstünlüğü, derecelerinin yüksekliği ve diğer bütün hanımların önünde oluşlarından dolayıdır.

Daha önce birkaç yerde de geçtiği üzere şeriat şunu açıklamıştır: Haram olan şeyler ağırlaşükça ve bu haramlar çiğnenecek olursa, cezalar da kat kat arttırılır. İşte köleye nisbetle hür kimsenin, bekara nisbetle evli kimsenin haddinin (uygulanacak cezasının) katlandırılmasının sebebi budur.

Bir diğer açıklama da şöyle yapılmıştır: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın hanımları vahyin iniş yerinde, yüce Allah'ın emir ve yasaklarının geldiği evlerde bulunmaları dolayısıyla verilen emir onlar için daha güçlü ve konumları sebebiyle başkalarının bu emre bağlı kalmaları gereğinden daha ileri derecede bağlı kalmaları sözkonusudur. Böylelikle hem mükâfat, hem de azâb (ceza) onlar için katlandırılmıştır.

Bir başka açıklama da şöyledir: Onların işleyecekleri suçun Resûlüllah dv’a da eziyet vermesi sebebiyle, zararının daha büyük oluşudur. Dolayısıyla Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a eziyet vermek hususunda suçun büyüklüğü oranında ceza da büyümüş olmaktadır. Nitekim yüce Allah şöyle buyurmaktadır:

"Allah'a ve Rasûlüne eziyet edenlere muhakkak Allah onlara dünya ve âhirette lanet etmiş...dir." (el-Ahzab, 33/57)

Bu görüşü de el-Kiya et-Taberî tercih etmiştir.

2- Mükâfat ve Cezanın Mü’minlerin Anneleri Hakkında Katlandırılması ile "İki Kat Tabiri"nin Yorumlanması:

Bazıları şöyle demiştir: Mü’minlerin annelerinden birisinin zina ettiği varsayılacak olursa -ki yüce Allah onları böyle bir işten korumuştur- konumunun büyüklüğü dolayısıyla ona iki had uygulanırdı. Tıpkı cariyeyenisbetlehür olan kadının haddinin arttırılması gibi. Bu âyet-i kerîmede "azâb" had manasınadır. Nitekim yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Mü’minlerden bir topluluk da azablarına şahit olsunlar." (en-Nûr, 24/2)

Buna göre "iki kafin anlamı iki misli yahut iki defa olur. Ebû Ubeyde dedi ki: Bir şeyin katı (dı'fı) üçe tamamlanıncaya kadar (ona) iki şey katmaktır. Ebû Amr da -et-Taberî'nin ondan naklettiğine göre- böyle demiştir. Yani ona iki misli daha azap katlanır ve böylelikle bu üç tane azâb olur. Ancak et-Taberî bu görüşün zayıf olduğunu kabul etmiştir. Diğer taraftan lâfız itibariyle böyle bir ihtimal olmakla birlikte bu doğru değildir. Çünkü ecrin iki defa verilecek olması bu görüşün tutarsız olduğunu ortaya koymaktadır. Zira hayasızlıkta azâb (ceza) itaatteki mükâfatın karşılığındadır. Bu açıklamavı da İbn Atiyye yapmıştır.

en-Nehhâs da şöyle demektedir: Ebû Amr: ile arasında fark gözetmiş ve bunların birincisi "pek çok katlar" hakkında, diğeri ise "iki kat" hakkında kullanılır, demiş ve bundan dolayı da bunu ikinci şekilde okumuştur.

Ebû Ubeyde de şöyle demektedir: "Ona azâbı iki kat arttırılır." Yani ona üç kat azâb verilir, demektir. en-Nehhâs şöyle demektedir: Ebû Amr ile Ebû Ubeyde'nin getirdikleri bu ayırımı dilbilginleri arasından bildiğim hiçbir kimse gözetmemiştir. Ayrıca her ikisinin de anlamı birdir, yani azâb iki kata kadar çıkartılır. Mesela bir kimseye: Eğer bana bir dirhem verecek olursan, ben de sana bunun iki dı'fını (katını) veririm, demesi halinde, bunun iki mislini veririm, demektir ki, bu da iki dirhem veririm, anlamına gelir. Ayrıca buna yüce Allah'ın:

"Biz de ona ecrini iki defa veririz" âyeti delil teşkil etmektedir, azâb da ecirden daha fazla olmaz. Bir başka yerde de yüce Allah şöyle buyurmaktadır:

"Onlara azabtan iki kat ver." (el-Ahzab, 33/68) Azâbın iki mislini ver, demektir.

Ma'mer'in, Katade'den rivâyetine göre yüce Allah'ın:

"Ona azâbı iki kat arttırılır." âyeti hakkında şöyle demiştir: Maksat dünya azâbı ile âhiret azabıdır.

el-Kuşeyrî Ebû Nasr der ki: Zahir olan (iki kat) ile iki mislini kastetmiş olduğudur. Çünkü (daha sonra): "Biz de ona ecrini iki defa veririz" diye buyurmaktadır. Vasiyetlerde ise durum şöyledir: Eğer bir kimseye oğlunun payının iki katını vasiyet edecek olursa, bu o kimseye oğlunun payının üç katı verileceği anlamına gelir. Çünkü vasiyetler insanlar arasındaki örfe göre cereyan eder. Yüce Allah'ın kelamının açıklanması ise Arapların dil kullanımlarına göre yapılır. Arapça'da "dı'f" ise onun misli ve fazlası demektir. Sadece iki misline münhasır değildir. Mesela: Bu, bunun dı'fıdır denilecek olursa, onun mislidir, demektir. Bu onun iki dı'fıdır, onun iki mislidir, anlamındadır. Buna göre Arabça'da "dı'f" belli bir sınır sözkonusu olmaksızın fazla oluştur. Nitekim yüce Allah şöyle buyurmaktadır:

"İşte onların amellerine karşılık mükâfatları kat kat (dı'f) arttırılır." (Sebe', 34/37) Bu âyette ise ne bir misli, ne de iki misli arttıracağını kastetmemiştir. Bütün bunlar el-Ezherî'nin açıklamasıdır.

Onlardan herhangi birisine zina iftirasında bulunan şahsa uygulanacak ceza ile ilgili görüş ayrılıkları da daha önce en-Nûr Sûresi'nde (24/4-5. âyet, 12. başlıkta) geçmiş bulunmaktadır. Yüce Allah'a hamdolsun.

3- Âyetlerdeki Bazı Lâfızlara Dair Açıklamalar:

Ebû Rafî'-dedi ki: Ömer (radıyallahü anh) sabah namazında çoğu kere Yusuf Sûresi ile el-Ahzab Sûresi'ni okurdu. "Ey peygamber hanımları" âyetine geldi mi de sesini yükseltirdi. Ona niye böyle yaptığı sorulunca: "Onlara kendilerine verilmiş olan ahdi hatırlatıyorum" diye cevab vermişti.

Cumhûr: "Kim... bulunursa" âyetini "yâ" ile okudukları gibi, "Kim... itaat eder"i de böylece okumuşlardır ki bu: "Kim" lâfzına binaen böyle okunmuştur.

"Kunut" itaat etmek demektir ki buna dair açıklamalar daha önceden (el-Bakara, 2/116. âyet, 5. başlık ile 238. âyet, 5. başlıkta) geçmiş bulunmaktadır. Yakub ise, manaya binaen bu lâfızlardaki "ya" harflerini "te" ile okumuştur.

Bir kesimin söylediğine göre; "fahişe: hayasızlık" eğer belirtili olarak gelirse, bu zina ile livata anlamındadır. Eğer belirtisiz gelirse, diğer günahlar demek olur. Sıfat olarak geldiği takdirde kocanın haklarına riayet etmemek ve onunla kötü geçinmek demek olur.

Bir kesim de şöyle demektedir: Yüce Allah'ın:

"Apaçık bir hayasızlık" âyeti bütün masiyetleri kapsamına alır. "el-Fâhişe" nasıl gelirse yine böyledir.

İbn Kesîr;

"Apaçık" kelimesini "ya" harfini üstün olarak okumuştur. Nafî' ve Ebû Amr ise esreli okumuşlardır.

"İki kat arttırılır" anlamındaki âyeti bir kesim fiili yüce Allah'a isnad etmek suretiyle (arttırır anlamında) "ayn" harfini esreli olmak üzere; diye okumuşlardır. Ebû Amr ise Harice'nin rivâyetine göre; "İki kat arttırırız" şeklinde "nun" harfini esreli olarak, "azâb" kelimesini de nasb ile okumuştur. Bu da İbn Muhaysın'ın kıraatidir. Bu fiilin kipi tek kişi tarafından yapılan ve mutavaa diye bilinen "mufaale" veznindedir. Nitekim bu vezinde olmakla birlikte tek kişiden yapıldığını ifade eden; "Ayakkabıyı çekiçle dövdüm, hırsızı cezalandırdım" fiilleri de böyledir.

Nafî', Hamza ve el-Kisaî ise; "İki kat arttırılır" diye "ya" ve ayn" harfini üstün ile okumuşlardır. Buna karşılık "azâb" kelimesini de ötreli okumuşlardır. el-Hasen, İbn Kesîr ve Îsa'nın kıraati de budur.

Ayrıca İbn Kesîr ile İbn Âmir: "İki kat arttırırız" diye "nun" ile şeddeli ve esreli "ayn" ile okumuşlar "azâb"ı da nasb ile okumuşlardır.

Mukâtil dedi ki: Burada azâbın iki kat arttırılması, ancak âhirette olacaktır. Çünkü mükâfatın iki defa verilmesi de âhirettedir. Bu güzel bir açıklamadır, çünkü Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın hanımları haddi gerektirici herhangi bir havasızlık işlemezler (işlememişlerdir). Nitekim İbn Abbâs da şöyle demiştir: Hiçbir peygamber hanımı asla zina etmiş değildir. Sadece îman ve itaat hususunda kocalarına ihanet edenleri olmuştur.

Bazı müfessirler de şöyle demektedir: Kendilerine iki kat verilmekle tehdit olundukları azâb, dünya ile âhiret azabıdır. İki defa mükâfat da böyledir.

İbn Atiyye ise şöyle demektedir: Ancak bu, zayıf bir görüştür. Şu kadar it ki Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın hanımlarına uygulanacak dünyevi cezaların, âhiretin azabını -diğer insanlarda olduğu gibi- kaldırmayacağını sözkonusu olması hali müstesnadır. Dünyadaki cezaların âhiret azabını kaldıracağı ise Ubade b. es-Samit yoluyla rivâyet edilen hadisin bir gereğidir. Şu kadar var ki Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın hanımları hakkında bunun böyle olacağına dair bir rivâyet îeîmediği gibi, bu hususta hükmün böyle olduğu da bellenmiş değildir.

Tefsir âlimleri âyet-i kerîmede sözü edilen "kerim rızık"ın cennet olduğunu söylemişlerdir. Bunu da en-Nehhâs zikretmiştir.

31 ﴿