3Kâfirler: "Saat bize gelmeyecek" dediler. De ki: "Hayır, gaybı bilen Rabbim hakkı için elbette o, size gelecektir. Göklerde ve yerde zerre ağırlığınca bir şey O'na gizli kalmaz. Bundan küçük veya büyük ne varsa, muhakkak apaçık bir kitaptadır." "Kâfirler: Saat bize gelmeyecek, dediler." Burada kâfirlerden kastın Mekkeliler olduğu söylenmiştir. Mukâtil dedi ki: Ebû Süfyan Mekkeli kâfirlere şöyle dedi: Lat ve Uzza adına yemin ederim ki, ebediyyen kıyâmet bize gelmeyecek ve biz diriltilmeyeceğiz. Bunun üzerine yüce Allah şöyle buyurdu: "Ey Muhammed! De ki: Hayır, gaybı bilen Rabbim hakkı için elbette o, size gelecektir." Harun, Talk el-Muallim'den şöyle dediğini rivâyet eder: Biz hocalarımızı: De ki: Hayır, gaybı bilen Rabbim hakkı için elbette o size gelecektir" şeklinde ("te" yerine) "ye" ile okumuşlardır ki, bunu da maraya göre böyle okumuşlardır. Sanki: Yemin olsun ki öldükten sonra diriliş ya--O'nun emri mutlaka size gelecektir, denilmiş gibidir. Nitekim yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Kendilerine o meleklerin gelmesinden yahut Rabbinin emrinin gelip çatmasından başkasını mı beklerler?" (en-Nahl, 16/33) Şu kâfirler ilkin yaratmayı kabul etmekle birlikte, tekrar yaratılmayı inkâr emektedirler. Oysa bu yolla, öldükten sonra dirilişe kadir olmayı inkâr ettikleri için, itiraf ettikleri husus ile çelişkiye düşmektedirler ve: Buna güç yetirse dahi böyle bir şeyi yapmaz, derler. Bu ise, yüce Allah, rasûller vasıtasıyla insanları öldükten sonra tekrar dirilteceğini haber verdiğine göre hak-c. irde bile inkâr etmektir. Bir hususa dair bir haber varid olduğu takdirde ve o fiil itibariyle mümkün ve kudret dahilinde ise, böyle bir durum, doğrulanması icab eden, kimsenin yalanlanması imkansız bir şeydir. "Gaybı bilen hakkı için" anlamındaki âyet ref ile; "O gaybı bilendir" (anlamında) Nafî' ve İbn Kesîr tarafından mübtedâ olarak okunmuştur. Haberi ise "O'na gizli kalmaz" âyetidir. Âsım ve Ebû Amr ise; "(Gaybı) bilen" diye esreli okumuştur ki, gaybı bilen Allah'a hamdolsun, anlamındadır. Bu okuyuşa göre: "(.....): Elbette o, size gelecektir" âyeti üzerinde vakıf yapmak güzel olmaz. Hamza ve el-Kisaî de mübalağa ve sıfat olmak üzere: "Gaybı çok iyi bilen" diye okumuşlardır. "O'na gizli kalmaz." Yani O'ndan kaybolmaz. "Gizli kalmaz" "ze" harfi esreli de okunmuştur. el-Ferrâ' esreli okuyuşu ben daha çok severim, demiştir. en-Nehhâs da şöyle demektedir: Bu Yahya b. Vessab'ın kıraati olup bilinen bir lügattir. Nitekim; Uzak oldu, kayboldu, uzak olur, kaybolur" diye (muzaride hem ötreli, hem esreli) kullanılır. "Göklerde ve yerde zerre" küçük bir karınca "ağırlığınca" miktarınca "bir şey O'na gizli kalmaz. Bundan küçük veya büyük ne varsa" âyetinde yer alan; " Bundan küçük veya büyük" âyetinde "küçük ve büyük" kelimelerini el-A'meş ötreli olarak değil de nasb ile "zerre" kelimesine atf ile üstün ile okumuştur. Ancak genel olarak; "Ağırlığınca" kelimesine atf ile ref ile okunmuştur. "Muhakkak apaçık bir kitaptadır." O, yarattığını en iyi bilendir ve hiçbir şey gizli kalmaz. |
﴾ 3 ﴿