FÂTIR SÛRESİ

Rahmân ve Rahîm Allah'ın İsmi ile

Herkesin görüşüne göre Mekke'de inmiştir. Kırkbeş âyet-i kerîmedir.

1

Hamd, göklerle yeri yoktan var eden, melekleri ikişer, üçer ve dörder kanatlı elçiler kılan Allah'a mahsustur. O, yaratılışta dilediğini arttırır. Gerçekten Allah herşeye gücü yetendir.

"Hamd, göklerle yeri yoktan var eden... Allah'a mahsustur" âyetinde yer alan:

"Yoktan var eden" lâfzının sıfat olmak üzere esreli, bir mübteda takdiri ile merfu ve övmek maksİsmi ile de nasb olmak üzere üç türlü gelmesi caizdir. Nitekim, Sîbeveyh: "Hamda lâyık olana hamdolsun" tabirinde de bunun gibi (üç şekil) câiz olduğunu nakletmiştir. Aynı şekilde:

"Melekleri... kılan" âyeti da böyledir.

Fatır (yoktan var eden): Yaratan demektir. Yusuf Sûresi'nde (12/101. âyetin tefsirinde) ve başka yerlerde buna dair açıklamalar geçmiş bulunmaktadır.

Bir şeyin üstünü yarmak" demektir. Mesela: "Ben onu yardım, o da yarıldı" denilir, "Devenin azı dişi çıktı" tabiri buradan gelmektedir. Böyle olan deveye de denilir. " Bir şey çatladı" anlamındadır. "Çatlakları bulunan kılıç" demek olur. Şair Antere de şöyle demektedir:

"Kılıcım bir şimşek gibi parlaktır, yanımdan ayırmam onu,

Silahım ne pürüzlüdür, ne de çatlağı vardır, onun."

" Başlatmak ve icad etmek" demektir. İbn Abbâs dedi ki: Ben "göklerle yeri yoktan var eden (fatır)"in ne demek olduğunu bilemiyordum. Nihayet bir kuyu hakkında çekişen iki bedevi bana geldi. Onlardan birisi: O kuyuyu ilk açan benim, anlamında; dedi.

Dişi deveyi baş parmak ile şehadet parmağıyla sağmaya denilir.

Göklerle yerin zikredilmesi ile kastedilen, alemin tümüdür. Bununla yüce Allah şuna dikkat çekmektedir: İlkin yaratmaya kadir olan tekrar yaratmaya da kadir olandır.

"Melekleri... kılan" âyetindeki lâfzının tenvinli gelmesi câiz değildir, çünkü geçmiş hakkında kullanılmıştır.

"Elçiler" lâfzı bir mef'ûldür. Bir fiil takdiri dolayısıyla mef'ûl olduğu da söylenmiştir. Çünkü "fail (âyet-i kerîmedeki câil; kılan)" vezni eğer geçmiş hakkında kullanılacak olursa, ona hiçbir şey amel etmez. Onun muzari' anlamında amel ettirilmesi halinde ise tenvin tahfif için hazfedilir.

ed-Dahhak: "Gökleri ve yeri yoktan var etmiş bulunan" diye mazi bir fiil olarak okumuştur.

Cebrâîl, Mikail, İsrafil ve ölüm meleği -Allah'ın salât ve selâmı hepsine olsun- âyette geçen:

"Melekleri... elçiler kılan"de geçen elçilerdendirler.

el-Hasen

"melekleri kılan" anlamındaki lafızda geçen:

"Kılan" lâfzını merfu' olarak okumuştur. Huleyd b. Neşit de: Melekleri kılmıştır" diye okumuştur ki bütün bunlar açık ve anlaşılır şeylerdir.

"Kanatlı" ifadesi bir sıfat olup yani kanatları bulunanlar, demektir.

"İkişer, üçer ve dörder" yani herbirisinin iki iki, üç üç ve dört dört kanatları vardır. Katade dedi ki: Kimisinin iki, kimisinin üç, kimisinin dört kanadı bulunmaktadır. Onlar bu kanatları ile semadan yere inerler ve yerden de semaya yükselirler. Aldıkları bu mesafe ise, şu kadar olup onlar bunu azıcık bir vakitte alırlar. Yani onları rasûller kıldı, elçiler kıldı.

Yahya b. Sellâm dedi ki: Onların elçilikleri peygamberleredir. es-Süddî ise rahmeti veya intikamı ile kullaradır, demiştir.

Müslim, Sahih'inde, İbn Mes'ûd'dan rivâyete göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Cibril (aleyhisselâm)'ı altıyüz kanadı olduğu halde görmüştür Müslim, I, 158; Buhârî, III. 1181, IV, 1840, 1841; Müsned, I, 395, 398, 407. 412. 460.

ez-Zührî'den nakledildiğine göre Cebrâîl (aleyhisselâm), Peygamber Efendimiz'e şöyle demiş: "Ey Muhammed! Sen İsrafil'i bir görsen, onun onikibin kanadı vardır. Bu kanadın biri meşrıkte, diğeri mağribtedir. Arş onun omuzu üzerindedir, o yüce Allah'ın azameti dolayısıyla o kadar küçülür ki; hatta küçük bir kuş gibi bir hale gelir, hatta Rabbinin Arşını ancak Onun azameti taşır. " ibnu'l-Mübarek, Zühd, I, 74. Ancak İsrafil'in kanatlarının "onikibin" değil de "oniki" tane olduğu zikredilmektedir.

".lı" sahibi demek olup in çoğuludur. Tıpkı: "Bunlar" lâfzının: 'in çoğulu olduğu gibi. Bunların mütemekkin isimlerden benzeri ise "Gebe develer" anlamındaki kelimenin çoğulunun: diye gelmesi gibi.

"İkişer, üçer ve dörder" lâfızlarına ve bunların gayr-ı munsarıf olduğuna dair açıklamalar daha önceden en-Nisa Sûresi'nde (4/3. âyet, 7. başlıkta) geçmiş bulunmaktadır.

"O, yaratışta dilediğini arttırır." Müfessirlerin çoğunun açıklamalarına göre meleklerin yaratılışında... demektir. Bu açıklamayı el-Mehdevî zikretmiştir. el-Hasen ise şöyle demektedir:

"O yaratılışta... arttırır" meleklerin kanatlarında dilediğini arttırır, demektir.

ez-Zührî ve İbn Cüreyc şöyle demiştir: Bundan kasıt güzel sestir. Bu hususa dair açıklama ise daha önceden bu tefsirin mukaddimesinde ("Yüce Allah'ın Kitabı Nasıl Okunmalıdır?" bahsinde) geçmiş bulunmaktadır.

el-Heysem el-Farisî şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı rüyamda gördüm. Bana: "Sen Kur'ân-ı Kerîm'in sesiyle süslendiği el-Heysem adındaki kişisin. Allah sana hayırla mükâfat versin."

Katade de şöyle demiştir:

"O, yaratılışta dilediğini arttırır" âyetinden kasıt, güzel gözler, güzel burun ve tatlı bir ağız demektir. Güzel nasib ve pay diye de açıklanmıştır. Muhacir el-Kelaî dedi ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Güzel hat (yazı) ifadenin açıklığını daha da arttırır. " İbn Hacer, el-İsabe, VI, 385; hadisin ravisi olarak zikredilen Muhacir el-Kulaînin Peygamber Efendimiz'den yaptığı rivâyetlerinin mürsel olduğu ve ashabdan olduğunun bilinmediğini de bilinmektedir.

Bunun güzel yüz demek olduğu da söylenmiştir. Bu âyet-i kerîme hakkında gelen rivâyette de şöyle denilmektedir: Maksat güzel yüz, güzel ses ve güzel saçtır. Bunu da el-Kuşeyrî zikretmektedir.

en-Nekkaş dedi ki: Bu hafif dalgalı saç demektir. Akıl ve temyiz (ayırdetme) gücü olduğu söylendiği gibi, bilgiler ve sanatlardır diye de açıklanmıştır.

"Gerçekten Allah" az ya da çok vermek hususunda

"herşeye gücü yetendir."

ez-Zemahşerî dedi ki: Âyet-i kerîme mutlaktır. Yaratılıştaki herbir fazlalığı kapsamına alır. Uzun boy, çok dengeli bir suret, organların tamam olması, yakalama gücü, keskin bir akıl, sağlam bir görüş, kalbi cesaret, nefsi itibariyle müsamahakâr olmak, akıcı bir dil, etkileyici bir konuşma, işleri güzel bir şekilde yapma ve buna benzer hiçbir nitelemenin kesinlikle sınırlandıramayacağı daha başka şeyler.

1 ﴿