MÜ’MİN SÛRESİ

Rahmân ve Rahîm Allah'ın ismi ile

el-Mu'min Sûresi, Ğafir Sûresi ve et-Tavl Sûresi diye de adlandırılır

el-Hasen, Atâ, İkrime ve Cabir'in dediklerine göre Mekke'de inmiştir, el-Hasen'den yüce Allah'ın:

"... Rabbini hamd ile tesbih et" (el-Mu'min, 40/55) âyeti müstesnadır, dediği rivâyet edilmiştir. Çünkü beş vakit namaz emri Medine'de inmiştir.

İbn Abbâs ve Katade de şöyle demişlerdir: Medine'de inmiş iki âyet bundan müstesnadır. Bu iki âyet ise:

"...Allah'ın âyetleri hakkında tartışanlar..." (el-Mu'min, (40/36) ayeti ile bundan sonraki ayettir. Seksenbeş ayettir. Seksen iki ayet olduğu da söylenmiştir. Dârimi, Müsned'inde diyor ki: Bize Cafer b. Avn, Mis'ar'dan anlattı, o Sa'd b. İbrahim'den dedi ki: "el-Havamim (Hâ, Mîm diye başlayan sureler)" el-Arais (süslü gelinler) diye adlandırılırdı. Dârimi, II, 550.

Enes yoluyla gelen hadisteki rivâyete göre de Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Hâ, Mîm'ler Kur'ân'ın atlasıdır." Hakim, Müstedrek, II, 474; Beyhaki, Şuabu'l-lman, II, 483 (her ikisi de Abdullah b. Mes'ûd'un sözü olarak). İbn Mes’ûd'dan da bunun benzeri bir rivâyet nakledilmektedir. Bir öceki nota bakınız.

el-Cevherî ve Ebû Ubeyde dedi ki: Âlû Hâ, Mîm (Hâ, Mîm ailesi) Kur'ân'daki birtakım sûrelerdir.

İbn Mes’ûd dedi ki: Âlû Hâ, Mîm (Hâ, Mîm ailesi) Kur'ân'ın dîbâcı (atlası)dırlar.

el-Ferrâ'' da şöyle demiştir: Bu filanın âli, filanın âli demeye benzer. Sanki (böyle başlayan) bütün sureleri "Hâ, Mîm'e nisbet etmiş gibidir. el-Kümeyt şöyle demiştir:

"Bizler Hâ, Mîm hanedanında sizin lehinize öyle bir âyet bulduk ki,

Bunu bizim takiyye yapanımız da, uzak duranımız da (hakkınızda) yorumlamıştır."

Ebû Ubeyde dedi ki: Bu beyitin son kelimesini el-Umevî böylece "ze" harfi ile rivâyet etmiştir. Ebû Amr ise bunu "re" harfi ile rivâyet etmiştir. O takdirde: takiyye yapanımız da, içindekini açıkça ifade edenimiz de... anlamında olur.

Genel olarak kullanılan "el-Havâmîm" ifadesi ise Arapların kullandıkları bir kelime değildir. Ebû Ubeyde: el-Havâmîm Kur'ân-ı Kerîm'de birtakım surelerin ismi olup, bu kıyasa uygun değildir, dedikten sonra da şu mısraı zikretmektedir:

"Ve yedi tane olan havamim ile..."

(Ebû Ubeyde) devamla dedi ki: Daha uygunu çoğulunun "zevatu Hâ, Mîm" şeklinde yapılmasıdır.

Rivâyet edildiğine göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Herşeyin bir meyvesi vardır. Şüphesiz Kur'ân'ın meyvesi de zevatu Hâ, Mîm'dir. Bunlar güzel, verimli ve birbirine komşu bahçelerdir. Cennet bahçelerinden otlamak isteyen kimse Hâ, Mîm'leri okusun." Deylemi, Firdevs, III, 539 (sadece son cümlesi)

Yine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Kur'ân-ı Kerîm'de Hâ, Mîm'lerin örneği elbiseler arasında çizgili Yemen kumaşlarına benzer." Bu iki rivâyeti de es-Sa'lebî zikretmiştir.

Ebû Ubeyd dedi ki: Bana Haccac b. Muhammed Ebû Maşer'den anlattı, o Muhammed b. Kays'dan dedi ki: Bir adam rüyasında oldukça süslü, gayet güzel yedi kız görmüş. Onlara: Siz kimlere aitsiniz? Allah sizi mübarek kılsın, demiş. Onlar da: Biz, bizi okuyanlara aitiz. Bizler Hâ, Mîm'leriz demişler.

1

Hâ, Mîm.

"Hâ, Mîm" anlamı hakkında farklı görüşler vardır. İkrime dedi ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: "Hâ, Mîm. Yüce Allah'ın isimlerinden bir isimdir. Bunlar Rabbinin hazinelerinin anahtarlarıdır." İkrime'den gelen bu rivâyet mürseldir. Hadis olarak tesbit edemedik.

İbn Abbâs dedi ki:

"Hâ, Mîm" Allah'ın İsm-i Azamidir. Yine ondan rivâyete göre

"Elif, Lam, Ra",

"Hâ, Mîm" ile

"Nun" er-Rahmân isminin mukatta' harfleridir. Yine ondan rivâyete göre

"Hâ, Mîm" yüce Allah'ın isimlerinden bir isim olup, onunla yemin etmiştir.

Katade: Hâ, Mîm. Kur'ân isimlerinden bir isimdir; Mücahid: Sûrelerin başlangıcıdır, demişlerdir. Atâ el-Horasanî de der ki: Ha, yüce Allah'ın Hamîd, Hannan, Halim ve Hakim isimlerinin başıdır. Mim ise yüce Allah'ın Melik, Mecid, Mennan, Mütekebbir ve Mûsavvir isimlerinin başıdır.

Buna şu rivâyet de delil teşkil etmektedir: Enes'ten rivâyete göre bedevi bir Arap Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'a: "Hâ, Mîm" nedir? Biz dilimizde böyle bir şey bilmiyoruz, diye sormuş. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ona şöyle demiştir: "Birtakım isimlerin başı ve bazı sûrelerin de başlangıcıdır. " Hadis olarak tesbit edemedik.

ed-Dahhak ve el-Kisaî dedi ki: Bu olacak olan şeyler hükme bağlanmıştır, demektir. O bununla sanki "Hâ, Mîm"in hece harfi olduklarına işaret etmektedir. Çünkü bu harfler "ha" harfi ötreli, "mim" harfi de şeddeli okunduğu takdirde; şeklini alır ki; bu da "hükme bağlandı ve meydana geldi" demektir. Ka'b b. Malik dedi ki:

"Karşı karşıya gelip de aramızda savaş başlayınca,

Allah'ın hükme bağladığı bir işi kimse geri çeviremez."

Yine ondan gelen rivâyete göre: "Allah'ın emri yakındır" anlamındadır. Şairin şu beyitinde olduğu gibi:

"Benim günüm yaklaştı, sevindi birtakım kimseler,

Gaflet içinde ve uykuda olan kimseler."

"Humma" ismi de buradan gelmektedir. Çünkü bu ölüme yakın gelir. Bu Bedir gününde olduğu gibi, Allah'ın dostlarına yardım ve zaferi, düşmanlarından da intikam alması zamanı yakındır, demektir.

Bunların hece harfleri olduğu da söylenmiştir. el-Cermî dedi ki: İşte bundan dolayı harfleri sakin olarak okunur, hece harfleri durumundadır. Eğer bir sûre bu harflerden herhangi birisi ile adlandırılacak olursa, o vakit ona i'rab verilir. Bu bakımdan "Hâ, Mîm"i okudum, dediğin vakit (Hâ, Mîm) lâfzını nasb ile okursun. Şair de şöyle demiştir:

"Mızrak çekilmişken hatırlatıyor bana Hâ, Mîm'i

Gelmeden önce niye okumadı Hâ, Mîm'i"

Îsa b. Ömer es-Sakafî de "Hâ, Mîm"i "mim" harfini üstün olarak: "Hâ, Mîm'i okuyorum" anlamında, yahutta arka arkaya iki sakinin gelmesi dolayısıyla üstün okumuştur. İbn Ebi İshak ve Ebû's-Semmal ise esreli okumuşlardır. İki sakinin arka arkaya gelmesi veya kasem anlamında da imale ile ve kesreli okumuştur. Ebû Cafer ise "ha"yı "mim"den kat' ile okurken, diğerleri vasl ile okumuşlardır. "Ha, mim, ayn, sin, kâf'da da böyledir.

Ebû Amr, Ebû Bekr, Hamza, el-Kisaî, Halef ve İbn Zekvan ise "ha'yı imaleli okumuşlardır. Ebû Amr'dan ise ikisi arasında okuduğu rivâyet edilmiştir ki; bu da Nafî', Ebû Cafer ve Şeybe'nin kıraatidir, diğerleri ise açık (işba') fethalı okumuşlardır.

1 ﴿