46Kaynar suyun kaynaması gibi. "Şüphesiz ki zakkum ağacı" âyeti ile ilgili nerede vakıf yapılacağı hususunda İbnu'l-Enbarî şöyle demektedir: Yüce Allah'ın Kitabında: "Şecere: ağaç"ın sözkonusu edildiği her yerde vakıf "he" ile yapılır. Bundan tek istisna ed-Duhan Sûresi'ndeki: "Şüphesiz ki zakkum ağacı o büyük günahkarın yiyeceğidir" âyetidir. "Büyük günahkar" Ebû'd-Derda'nın açıklamasına göre: "Facir (çokça günah işleyen)" demektir. O ve İbn Mes’ûd da böyle okumuşlardır. Hemmam b. el-Haris dedi ki: Ebû'd-Derda bir adama: "Şüphesiz ki zakkum ağacı, o büyük günahkarın (el-esim) yiyeceğidir" âyetini okutuyor, ancak adam (el-Esim yerine) "el-yetim" diyordu. Bu kelimeyi anlayamayınca ona "taamu'l-facir: çok günahkarın yiyeceğidir" diye söyledi. Ebû Bekr el-Enbarî dedi ki: Bana babam anlattı, bize Nasr anlattı, dedi ki: Bize Ebû Ubeyd anlattı dedi ki: Bize Nuaym b. Hammâd , Abdu’l-Aziz b. Muhammed'den naklen anlattı. O İbn Aclan'dan, o Avn b. Abdullah b. Utbe b. Mesud'dan dedi ki: Abdullah b. Mesud bir adama: "Şüphesiz ki zakkum ağacı O büyük günahkarın yiyeceğidir" âyetini (okumayı) öğretiyordu Adam (taamu’l-esim: büyük günahkarın yiyeceği) diyecek yerde: "taamıTl-yetim (yetimin yiyeceğidir)" diyordu. Abdullah ona doğru şekli tekrarladıkça, adam da yanlış şekli tekrarladı. Abdullah bu adamın dilinin doğruyu telaffuz edemeyeceğini görünce ona: Sen taamu'l-facir diyebilir misin? diye sordu, o da: Evet deyince, o halde böyle oku, dedi. Ancak bunda sapık cahil kimselerin lehine Kur'ân-ı Kerîm'deki bir ifadeyi bir başkası ile değiştirmek caizdir, şeklindeki görüşlerine delil olacak bir taraf yoktur. Çünkü bu sadece Abdullah'ın öğrenciye özel bir uygulaması ve daha sonraları doğruya tekrar dönebilmesi için yüce Allah'ın indirmiş olduğu ve Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın bize bildirmiş olduğu lâfzı bizzat söyleyerek hak olanı kullanabilmesi için bir hazırlık idi. ez-Zemahşerî dedi ki: İşte bu, eğer manasını ifade ediyor ise bir kelimenin yerine bir başka kelimeyi değiştirmenin câiz olduğuna delil gösterilmektedir. Burdan hareketle Ebû Hanife belli bir takım şartlarla birlikte Farisice okumayı câiz kabul etmiştir. Bu şart da şudur: Okuyan kişi manalarını herhangi bir şey kaçırmaksızın mükemmel şekliyle ifade edebilmelidir. (Hanefi âlimleri) derler ki: Bu şart âdeta cevaz vermemek gibi bir caizliktir. Çünkü Arap dilinde özellikle de fasahatıyla görülmemiş düzeni ve üslubu ile mucize olan Kur'ân-ı Kerîm'de öyle bir takım anlam incelikleri ve maksatları vardır ki Farsça veya başka hiçbir lisan bunu tek başına ifade edemez. Esasen Ebû Hanife -Allah'ın rahmeti üzerine olsun- Farsçayı iyi bilen birisi değildi. Dolayısıyla onun bu ifadesi bir tahkik ve bir basirete binaen kullanılmış bir ifade değildir. Ayrıca Ali b. el-Ca'd'dan, Ebû Yusuf'tan, o da Ebû Hanife'den Farsça kıraati reddetmek konusunda iki arkadaşı (Ebû Yusuf ve Muhammed)'in görüşü gibi bir görüş de rivâyet etmektedir. Zakkum ağacı yüce Allah'ın cehennemde yaratmış olduğu ve "lanetlenmiş ağaç: eş-şeceretu’l-mel'une" ismini verdiği bir ağaçtır. Cehennemlikler acıktılar mı o ağaca sığınırlar, ondan yerler. Bu sefer karınlarında sıcak suyun kaynaması gibi kaynamaya başlar. Yüce Allah bu ağaçtan karınlarına giden şeyleri erimiş madene benzetmektedir ki, bu da eritilmiş bakır demektir. "Kaynar" anlamındaki âyet, genellikle ağaca hamledilerek diye okunmuştur. Fakat İbn Kesîr, Hafs, İbn Muhaysın, Yakub'tan Ruveys yemeğe hamlen "ye" ile okumuşlardır. Bu da anlam itibariyle ağaç hakkındadır. "Erimiş maden"e hamledilemez. Çünkü o benzetmek için zikredilmiştir. "Büyük günahkar" çokça günah işlemiş kimse demektir ki: "Günah işledi, işler" kökünden gelmektedir. Bu açıklamayı el-Kuşeyrî ve İbn Îsa yapmışlardır. Bu kişinin günah kazanan müşrik olduğu da söylenmiştir. Bu açıklamayı da Yahya b. Sellam yapmıştır. es-Sıhah'da şöyle denilmektedir: "Adam günah işledi" denilir. Bu şekilde günah işleyen kimseye de: "Günahkar" denilir. O halde: "O, büyük günahkarın yiyeceğidir" âyeti: pek büyük günahkar kişi olanın yiyeceğidir, demek olur ki, bu kişi de Ebû Cehil'dir. Çünkü o şöyle demiştir: Muhammed cehennemde zakkum olduğunu söyleyerek bizi tehdit etmektedir. Halbuki onun o dediği tereyağı ve hurmadan tirit yapmaktır. Yüce Allah da onun dediğinin aksini açıklamaktadır. en-Nekkaş'ın, Mücahid'den naklettiğine göre zakkum ağacı Ebû Cehil'dir. Derim ki: Bu açıklama Mücahid'den sahih olarak rivâyet edilmemiştir. Ayrıca bu daha önce es-Saffat Sûresi (37/63. âyet) ile el-İsra Sûresi (17/60. âyet)de sözünü ettiklerimiz ile de reddedilecek bir görüştür. |
﴾ 46 ﴿