19

Mallarında dilenenin ve yoksulun da bir hakkı vardır.

4- Maldaki Hak:

"Mallarında dilenenin ve yoksulun da bir hakkı vardır" âyeti üçüncü bir övgüdür.

Muhammed b. Şîrîn ve Katade dedi ki: Buradaki

"hak" farzolan zekattır. Bunun zekatın dışında kendisiyle akrabalık bağının gözetildiği yahut bir misafirin ağırlandığı yahut güçsüz bir kimsenin bineğin sırtında taşındığı yahut bir mahrumun ihtiyaçtan kurtarıldığı mal, olduğu da söylenmiştir. İbn Abbâs'ta böyle demiştir. Çünkü sûre Mekke'de inmiş, zekat ise Medine'de farz kılınmıştır.

İbnu'l-Arabî dedi ki: Bu âyet hakkında kuvvetli olan görüş onun zekata dair olduğudur. Çünkü yüce Allah el-Mearic Sûresi'nde:

"Onlar ki; mallarında bilinen bir hak vardır: Dilenene ve yoksula" (el-Mearic, 70/24-25) diye buyurmaktadır. "Bilinen hak" ise şeriatın miktarını, türünü ve zamanını belirlemiş olduğu zekattır, Bunun dışında olan haklara gelince -bu görüşü kabul edenlere göre- bu hak bilinen bir hak değildir. Zira bu hakkın miktarı, cinsi belli olmadığı gibi; zamanı da belirlenmemiştir.

5- Dilenen (Sail) ve Yoksul (Mahrum):

Yüce Allah'ın:

"Dilenenin ve yoksulun" âyetinde geçen

"dilenen: essail" fakirliğinden ötürü insanlardan dilenen kimsedir. Bu açıklamayı İbn Abbâs, Said b. el-Müseyyeb ve başkaları yapmıştır.

"Yoksul: mahrum" ise maldan yana mahrumiyet içerisinde olan kimse demektir. Bunun kimliğinin muayyen olarak tesbit edilmesi hususunda farklı görüşler vardır. İbn Abbâs, Said b. el-Müseyyeb ve başkaları şöyle demişlerdir: Yoksul (mahrum) İslamda kendisine ait ayrılmış payı bulunmayan kimse (el-muharef) demektir, Âişe (radıyallahü anha) da; "Yoksul bir kazanç sağlama imkanı bulunmayan (muharef) kişi demektir" demiştir.

"Muharef adam" sınırh ve yoksul kimse demektir. "Mübarek"in zıddıdır. Filan kişinin mÂişeti -âdeta rızkı kendisinden başka tarafa kaydırılmışcasına- zorlaştırılmış, daraltılmış" demektir.

Katade ve ez-Zühri: Mahrum, insanlardan bir şey istemeyen ve ihtiyacını bildirmeyen, iffetli davranan kimse demektir.

el-Hasen ve Muhammed b. el-Hanefiye dedi ki: Yoksul, ganimetin paylaştırılmasından sonra -ganimette payı olmaksızın- gelen kimse demektir. Rivâyet edildiğine göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir seriyye (küçük askeri birlik) göndermiş, bunlar bir takım ganimetler ele geçirmişlerdi. Ganimetin paylaştırılıp bitmesinden sonra bir topluluk geldi ve bunun üzerine şu:

"Mallarında... bir hakkı vardır" âyeti nazil oldu.

İkrime dedi ki: Yoksul, hiçbir malı kalmayan kimse demektir, Zeyd b. Eslem dedi ki: Mahsulleri yahut ekini ya da davarlarının yavruları musibete ve belaya uğramış kimse demektir. el-Kumzî dedi ki: Yoksul yok edici felaketin isabet ettiği kişidir. Daha sonra da yüce Allah'ın:

"Gerçekten bizler borca batırıldık. Daha doğrusu biz mahrum bırakıldık," (el-Vakıa 56, 66-67) âyetini okudu. Bunun bir benzeri de "bahçe sahipleri" kıssasında geçmektedir ki; onlar:

"Hayır, aksine biz mahrum bırakılanlarız." (el-Kalem, 68/27) demişlerdi.

Ebû Kilabe dedi ki; Yemamelilerden bir adamın bir malı vardı. Sel gelip malını götürdü. Arkadaşlarından bir adam: İşte bu mahrum (yoksul) kimsedir, ona bir pay ayırın, dedi.

Dünyalığı isteyip dünyanın kendisine sırt çevirdiği kimsedir, diye de açıklanmıştır. Bu açıklama aynı zamanda İbn Abbâs'tan da rivâyet edilmiştir.

Abdu'r-Rahmân b. Humeyd dedi ki: Yoksul (mahrum) kimse köle olan kimsedir. Kastın, köpek olduğu da söylenmiştir. Rivâyet edildiğine göre Ömer b. Abdu'l-Aziz Mekke'ye giderken yolda bir köpek yanına gelmiş. Ömer -Allah'ın rahmeti üzerine olsun- bir koyunun kolunu alarak onu köpeğe atmış ve: Mahrum (yoksul)un bu olduğunu söylerler, demiştir.

Yine denildiğine göre, yoksul neseben akraba olan kimseler arasından fakir oluşu sebebiyle nafakasının (kişi tarafından) verilmesi gereken kimsedir. Çünkü böyle bir kişi kendi kazanandan mahrum kalmış ve sonunda başkasına ait maldan nafakasının karşılanması İcab etmiştir.

İbn Vehb, Malik'ten şöyle dediğini rivâyet etmektedir: Yoksul, rızıktan mahrum bırakılan kimsedir. Bu güzel bir açıklamadır. Çünkü bütün görüşleri kapsamaktadır.

en-Nehaî dedi ki: Ergenlik çağına eriştiğimden bu yana yetmiş yıl geçti ve yoksul (mahrum)un kim olduğunu sorup duruyorum, fakat bugün onun kimliğini bildiğim kadar daha önceden bilmiş değilim. Bunu Şu'be, Âsım el-Ahvel'den, o en-Nehaî'den rivâyet etmiştir.

Yoksul (mahrum); dildeki asıl anlamıyla, alıkonulmuş, engellenmiş demek olup, men etmek, alıkoymak demek olan "hirman (mahrumiyet, mahrum kalmak)"den gelir. Alkame şöyle demiştir:

"Ganimet gününde ganimetten yiyecek bir şeyler verilen kimse

Enes'ten rivâyete göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur; "Kıyâmet gününde fakirlerden dolayı zenginlerin vay haline! Rabbimiz bunlar senin bizim lehimize onların üzerine farz kıldığın haklarımızı bize vermeyerek zalimlik ettiler, diyecekler. Yüce Allah da şöyle buyuracaktır: İzzetim ve celalime yemin ederim ki, sizi yakınlaştıracağım, onları da azaplandıracağım." Daha sonra Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

"Mallarında dilenenin ve yoksulun da bir hakkı vardır" âyetini okudu. Bunu es-Sa'tebî zikretmektedir. Taberani, el-Mu'cemu's-Sağir; II, 13; Deylemi, Firdevs, IV, 292, 293.

19 ﴿