9

Böylece iki yay kadar veya daha da yaklaştı;

"Böylece İki yay kadar veya daha da yaklaştı." Yani Muhammed, Rabbine ya da Cebrâîl'e

"iki yay kadar" yaklaştı. İki Arap yayı kadar demektir. Bu açıklamayı İbn Abbâs, Atâ ve el-Ferrâ'' yapmışlardır,

ez-Zemahşerî dedi ki: Şayet yüce Allah'ın:

"Böylece iki yay kadar... yaklaştı" âyetinin takdiri nasıldır? diye sorulacak olursa, şöyle deriz: Onun yakınlık mesafesinin miktarı iki yay gibi idi. Burada bu muzaflar hazfedilmiştir. Ebû Ali, şairin:

"Ve o beni Cezime'den bir parmak kadar mesafede tuttu."

mısraını, bir parmak mesafesi kadar tuttu, anlamındadır diye açıklaması buna benzer.

"Veya daha da yaklaştı." ifadesi de sizin takdirinize göre bu kadar yaklaştı demektir. Yüce Allah'ın: "Veya daha fazlasına." (es-Saffat, 37/147) âyetinde olduğu gibi.

es-Sıhak'ta da şöyle denilmektedir:

"İkisi arasında bir yay miktarı kadar uzaklık vardır" demektir. Zeyd b. Ali de: "Kadar" diye okumuştur Aynı zamanda: diye de okunmuştur. Bunu da ez-Zemahşerî zikretmiştir.

"Yayın tutulduğu yer ile kirişinin bağlandığı yer arasındaki mesafe" demektir. Herbir yayın bu şekilde iki yeri bulunmaktadır.

Kimisi de yüce Allah'ın:

"İki yay kadar" âyeti hakkında; yüce Allah bununla: "Bir yayın kirişinin bağlandığı iki noktayı murad etmiştir, demiştir. Ancak burada tesniye yapılan kelime kalbolmuşlur. (Birinci kelimede tesniye takısı gelmesi gerekirken, ikinci kelimeye getirilmiştir.)

Hadîs-i şerîfte de şöyle buyurulmuştur:

"Sizden herhangi birinizin cennette bir yay mesafesi kadar veya bir kamçısı kadar bir yeri dünyadan ve dünyadaki herşeyden hayırlıdır." Buhârî, III, 1029 (az farkla); Müslim, III, 141, 263 (az farkla)

Sahih'te de Ebû Hüreyre'den şöyle dediği zikredilmektedir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki; "Sizden herhangi birinizin cennetteki bir yaylık mesafesi, dünyadan ve onun içindeki herşeyden hayırlıdır." Buhârî, aynı yer, ayrıca aynı manada yakın lâfızlarla: III, 1187, V, 2401; Tirmizî, IV, 181: Müsned, II, 48J, 111, 153, 207. Burada yayın misal verilmesi mesafe itibariyle farklı olmadığından dolayıdır. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.

Kâdı Iyâd dedi ki; Şunu bil ki, yüce Allah'a izafe edilen yaklaşmak ve yakınlık herhangi bir şekilde mekan yaklaşması ya da mesafe yakınlığı değildir. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in Rabbine yaklaşıp yakınlaşması onun mevkiinin büyüklüğünü açığa çıkarmak, rütbesinin şerefini yüceltmek, marifet nurlarını, aydınlığını etrafa göstermek, gayb ve kudretinin sırlarını müşahede etmesini sağlamaktır. Yüce Allah'ın ona yakınlaşması ise ona bir lütuftur, ona ünsiyettir, ona huzur vermektir, ikramdır. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın "Rabbimiz dünya semasına iner.' Buhârî, I, 3H4; Müslim, I, 521; Tirmizi, V, 526; Dârimi, I, 413; Ebû Dâvûd, II, 34, IV, 234; Muvatta’, I, 214; Müsned, II, 264, 267, 487. şeklindeki ifadeleri de bu şekillerden birisi ile yorumlanır. Bu da icmal, kabul ve ihsan nüzulüdür. Kadı (Iyad) dedi ki: Yüce Allah'ın:

"Böylece iki yay kadar veya daha da yaklaştı" âyetine gelince, zamirin Cebrâîl'e değil de yüce Allah'a ait olduğunu kabul edenlerin görüşüne göre bu yaklaşmanın en ileri derecesini, mekanın lütfunu, marifetini izah edilmesini ifade eden bir tabirdir. Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın gerçek anlamı ile gözetildiğini, onun arzusunun kabul edildiğini, isteklerinin yerine getirildiğini, ona lütfün açığa çıkarıldığını, makamının yakınlığını, yüce Allah'a yaklaşmışlığını ifade eder. Bu hususta yapılan tevil Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın: "Kim Bana bir karış yaklaşırsa, Ben ona bir arşın yaklaşırım. Bana yürüyerek gelene Ben koşarak gelirim. " Tirmizi, V, 58Î; Müsned, III, 40, V, 155. İfadeleri gibi tevil edilir ki; bu da duanın kabul edilmesi anlamında bir yakınlık, ihsanın gelmesi ve umulanların acilen verilmesi anlamındadır.

Şöyle de açıklanmıştır: "Sonra" Cebrâîl Rabbine "yaklaştı... böylece iki yay kadar veya daha da yaklaştı." Bu açıklamayı Mücahid yapmıştır. Buna rivâyet edilen şu hadis delil teşkil eder: "Melekler arasında yüce Allah'a en yakın olan Cebrâîl (aleyhisselâm)'dır." İbn Abdi’l-Berr, Temkid, XX, 238'de, "Cebrâîl'in Allah’a en yakın olduğunu' zikrettiği bir-hadisten çıkan bir sonuç (fıkıh) olarak kaydetmektedir.

Bir açıklamaya göre de "ev: Veya" burada "vav: Ve" anlamındadır. Yani iki yay kadar ve daha da yakın oldu demek olur. Bunun: " Hatta" anlamında olduğu da söylenmiştir. Hatta daha da yakın... demek olur.

Said b. el-Müseyyeb dedi ki Arap yayının yay sahibinin omuzuna attığı taraf olan ve kirişinin bağlandığı üst tarafıdır. Herbir yayın da (bu durumda) tek bir "kab"ı (yani kirişi) olur. Bu âyet Cebrâîl (aleyhisselâm)'ın, Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'a iki yayın kirişi kadar yakınlaşmış olduğunu haber vermektedir.

Said b. Cübeyr, Atâ, Ebû İshak el-Hemdanî, Ebû Vail ve Şakik b. Seleme de şöyle demişlerdir:

"Böylece iki yay kadar... yaklaştı." İki arşın kadar demektir. Çünkü "kavs': kendisiyle herşeyin ölçüldüğü zira' (arşın) demektir. Ayrıca bu bazı Hicazlıların da söyleyişidir. Bunun Ezdişenuelilerin söyleyişi olduğu da söylenmiştir.

el-Kisaî de şöyle demiştir: Yüce Allah'ın:

"Böylece İki yay kadar veya daha da yaklaştı" âyeti ile tek bir yayı kastetmiştir. Şairin şu beyitinde olduğu gibi:

"Çok uzak, oldukça yüksek ve bitkisi bulunmayan iki geçit

Ben onu tek bir yolla aşıp geçtim, iki yolla değil."

Şair burada tek bir geçiti kastetmektedir.

" Yay" hem müzekker, hem müennes kullanılır. Müennes kullananlar bunun küçültme ismini yaparken: "Yaycık" derler. Müzekker kabul edenler de: derler. Darb-ı meselde de: "O en hayırlı yaycıktan bir oktur" denilmektedir. Çoğulu şekillerinde gelir. Ebû Ubeyde şu mısraı zikretmektedir:

"Ve o neşeli kimseler yaylara kiriş taktılar."

Aynı zamanda: " Kabta geriye kalan kuru hurma" demektir. "Kavs: Yay" semadaki burçlardan birisidir. Ötreli olarak ise rahibin manastırı demektir. Şair bir kadından sözederken şöyle demektedir:

"Elbette beni ve hatta manastırda iki yün elbise giyeni fitneye düşürür."

9 ﴿