14Sidretu'l-Münteha yanında. Yüce Allah'ın: "Sidretu'l-Münteha yanında" âyetindeki: "Yanında" lâfzı az önce açıkladığımız gibi, "onu... görmüştü" âyetinin sılasındandır. Sidr: Nebık (köknar yemişi) veren ağacın adıdır. Bu ağaç altıncı semadadır. Yedinci semada olduğunu belirten rivâyetler de gelmiştir. Bunu belirten rivâyet Sahih-i Müslim'de yer almaktadır. Birincisi Murre'nin Abdullah'tan yaptığı rivâyettir. Abdullah dedi ki: Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) İsra'ya götürülünce Sidretu’l-Münteha'ya kadar ulaştırıldı. Sidretu'l-Münteha akıncı semadadır. Yerden yükselenler oraya kadar yükselir ve oradan alınır. Onun üstünden gelip aşağıya indirilenler de oraya kadar gelir ve oradan alınır. "O vakit Sidreyi bürüyen bürüyordu." âyeti hakkında dedi ki; Onu altından kelebekler bürüyordu. Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a üç husus verildi: Ona beş vakil namaz verildi. el-Bakara Sûresi'nin son âyetleri verildi ve ümmeti arasından Allah'a ortak koşmayan kimselere, kişiyi cehenneme götüren büyük günahlar bağışlandı Müslim. 1, 157; Tirmizi, V, 393; Nesâî, I, 223; Müsned, I, 387, I, 422. İkinci hadisi Katade, Enes'ten rivâyet etmiş olup buna göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur; "Ben yedinci semada bulunan Sidretu'l-Münteha'ya kadar yükseltildim. O Sidre'nin köknar yemişleri Hecer testileri gibi, yaprakları da fil kulakları gibi idi. Onun dibinden ikisi görünen, ikisi de batın (gizli, olmak üzere dört) nehir çıkıyordu. Ey Cebrâîl! Bu nedir, diye sordum. Dedi ki: Batın (görünmeyen) iki nehir cennettedir. Zahir olan iki nehir ise Nil ve Fırat'tır." Bu, Darakutni'nin rivâyet ettiği lâfzıdır. Darakutni, I, 25; Buhârî, III, 1173, 1411; Ebû Nuaym, el-Müstahrec, I, 233; Nesâî, I, IV 707. 208. "Be" harfi esreli olarak "nebık" sidr (Arabistan kirazı) yemişinin adidir. Tekili; ...diye gelir. "Nebk" diye de söylenir. Bunları Yakub "el-Islah" adlı eserinde zikretmiştir ki, bu ikincisi Mısırlıların söyleyişidir. Fakat birincisi daha fasihtir, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'dan sabit olan söyleyiş de odur. Tirmizi, Ebû Bekir (radıyallahü anh)'ın kızı Esma (radıyallahü anha)'dan şöyle dediğini rivâyet etmektedir: Ben Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı -ona Sidretu’l-Münteha'dan sözedilmiş olduğu bir sırada- şöyle buyururken dinledim: "Süvari onun bir dalının gölgesinde yüzyıl süreyle yol alır. Yahut onun gölgesinde yüz süvari gölgelenir. -Şüphe eden Yahya'dır.- Ondu altından kelebekler vardır, yemişleri testiyi andırır." Ebû Îsa dedi ki: Bu hasen bir hadistir Tirmizi, IV, 6#0. Derim ki: Müslim'in kaydettiği Sabit'in, Enes'ten rivâyet ettiği hadisin lâfzı da böyledir: "Sonra Sidretu'l-Münteha'ya götürüldüm. Baktım ki yaprakları fillerin kulakları gibi, meyveleri testiler gibi. Aziz ve celil olan Allah'ın emrinden onu bürüyen bürüyünce değişikliğe uğradı. Güzelliğinden ötürü Allah'ın yarattıklarından hiçbir kimse onun niteliğini anlatamaz.' Müslim, I, 146; Ebû Nuaym, el-Müstahrec, i, 228. Ona neden Sidretu'l-Münteha adının verildiği hususunda farklı dokuz görüş vardır: 1- İbn Mes’ûd'dan az önce kaydedildiği üzere üstünden inen herbir şey oraya kadar ulaşır ve oraya ulaşan da oradan yükselir. 2- Peygamberlerin bilgisi orada son bulur ve onun ötesinde olanı bilmezler. Bu görüş İbn Abbâs'ındır. 3- Ameller oraya kadar ulaşır ve oradan alınır. Bu açıklamayı ed-Dahhak yapmıştır, 4- Melekler ve peygamberler oraya kadar ulaşır ve orada dururlar. Bu da Ka'b'ın görüşüdür. 5- Ona Sidretu'l-Münteha adının veriliş sebebi, şehitlerin ruhlarının ulaştıkları son noktanın orası olusundan dolayıdır. Bu görüş de er-Rabî b. Enes'indir. 6- Mü’minlerin ruhları en son oraya ulaşır. Bu da Katade'nin görüşüdür. 7- Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın sünneti ve yolu üzere giden herkes en son oraya kadar ulaşır. Bu açıklamayı da Ali (radıyallahü anh) ve yine er-Rabî' b. Enes yapmıştır. 8- Sidretu'l-Münteha, Arş'ı taşıyanların başları üzerinde bulunan bir ağaçtır. Bütün mahlukatın bilgisinin ulaştığı en son nokta orasıdır. Bu görüş de Ka'b'ındır. Derim ki -Allahu a'lem- şunu kastetmektedir: Bu ağacın yüksekliği, dallarının yüceliği Arş'ı taşıyan meleklerin başını dahi aşmıştır. Bunun delili de daha önce geçen onun kökünün altıncı semada, en üst noktalarının da yedinci semada oluşuna dair açıklamalardır. Daha sonra bunun da ötesini aşarak Arş'ı taşıyanların başlarını da geçmiştir. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır. 9- Bu ağaca bu ismin veriliş sebebi, oraya yükseltilenin artık şeref ve değer itibariyle en İleri dereceye varmış olmasından dolayıdır. Ebû Hüreyre'den rivâyete göre Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) İsra'ya götürülünce, Sidretu'l-Münteha'ya kadar ulaştırıldı, ona: Bu Sidretul-Münteha'dır, senin ümmetinden olup sünnetin üzere yürüyenler müstesna, herkesin ulaşacağı en son nokta burasıdır. Tadı bozulmayan sulardan ırmakların, tadı değişmeyen sütten ırmakların, içenlere lezzet veren şaraptan ırmakların ve süzme baldan ırmakların hep onun dibinden çıkmakta olduğunu gördü. Hızlıca yol alan atlı, gölgesinde yüzyıl boyunca yol aldığı halde onun gölgesini bitiremediği bir ağaçtır. Onun bir yaprağı ümmetin tümünü örter (gölgeler.) Bunu es-Sa'lebi zikretmiştir. |
﴾ 14 ﴿