MÜCÂDELE SÛRESİ

Rahmân ve Rahîm Allah'ın İsmi ile

Yirmiiki âyettir. Medine'de indiği hususunda görüş birliği vardır. Ancak Atâ'dan gelen bir rivâyete göre ilk on âyeti Medine'de inmiş, diğerleri ise Mekke'de inmiştir.

el-Kelbî de şöyle demiştir: Hepsi Medine'de inmiştir. Ancak yüce Allah'ın:

"Üç kişi fısıldaşmayıversin muhakkak O onların dördüncüleridir" (el-Mücâdele, 58/7) âyeti Mekke'de inmiştir.

1

Kocası hakkında seninle mücadele eden ve Allah'a şikayet etmekte olan kadının sözünü elbetteki Allah işitmiştir. Allah sizin konuşmanızı zaten İşitiyordu, Çünkü Allah, en iyi işitendir, en iyi görendir.

Bu âyete dair açıklamalarımızı iki başlık halinde sunacağız:

1- Nüzul Sebebi ve İlgili Diğer Rivâyetler:

Yüce Allah'ın:

"Kocası hakkında seninle mücadele eden ve Allah'a şikayet etmekte olan kadının sözünü elbette ki Allah işitmiştir" âyetinde sözü geçen Allah'a şikâyet eden kadın, Salebe kızı Havle'dir Hakîm kızı Havle olduğu söylendiği gibi, kadının adının Cemile olduğu da söylenmiştir. Ancak Havle olduğu daha sahihtir. Kocası Ubade b. es-Samit'in kardeşi Evs b. es-Samit'tir.

Bir gün Ömer b. el-Hattâb halifeliği döneminde insanlarla birlikte bir eşeğe binmişken bu kadının yanından geçmiş, kadın uzun bir süre onu durdurmuş, ona öğüt vermiş ve şöyle demişti: Ey Ömer! Sen daha önce Umeyr (Ömercik) diye çağırılıyordun. Sonra sana Ömer denildi, sonra sana Emiru'l-Mü’minin denildi. Allah'tan kork ey Ömer. Şüphesiz ki kesin olarak ölüme inanan bir kimse yapması gereken işleri elden kaçırmaktan korkar. Hesaba kesin olarak inanan da azaptan korkar.

Ömer durmuş, o kadının sözlerini dinliyordu. Ona: "Ey mü’minlerin emiri sen bu kocakarı için bu şekilde nasıl beklersin;" dediler. Ömer dedi ki: Allah'a yemin ederim, eğer sabahtan akşama kadar beni bekletecek olursa, farz olan namaz dışında onu durur dinlerim. Bu yaslı kadının kim olduğunu biliyor musunuz? Bu, yüce Allah'ın sözlerini yedi semanın üzerinden işitmiş olduğu Salebe kızı Havle'dir. Âlemlerin Rabbi onun sözlerini işitir de, Ömer o sözlere kulak vermez mi?

Âişe (radıyallahü anhnhâ) dedi ki: Herşeyi işiten O yüce zatın şanı ne yücedir! Ben Salebe kızı Havle'nin sözlerini işitirken bir kısmını da anlayamıyordum. O sırada kocasını Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a şikâyet ediyor ve şöyle diyordu: Ey Allah'ın Rasûlü, benim gençliğimi yedi, karnım ona çotuk saçtı. Nihayet yaşım ilerleyip artık çucuk doğuramaz yaşa gelince bana zihâr yaptı. Allah'ım, ben halimi sana şikâyet ediyorum. Daha henüz sözlerini bitirmeden Cebrâîl şu: "Kocası hakkında seninle mücadele eden ve Allah'a şikâyet etmekte olan kadının sözünü elbetteki Allah iş İtmiştir" âyeti nazil oldu. Bunu İbn Mate Sünen'inde rivâyet etmiştir. İbn Mâce, I, 666; Hâkim, Müstedrek, II, 523; Beyhaki, es-Sünenu'l Kübrâ, VII, 3H2.

Bu hususta Buhârî'de yer alan Âişe'den gelen rivâyette şöyle denilmektedir: Bütün sözleri işiten Allah'a hamdolsun. O tartışan kadın Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a gelip şikâyette bulundu. Ben de odanın bir tarafında bulunuyor, fakat ne dediğini (tam) İşi temi yordum. Şanı yüce Allah:

"Kocası hakkında seninle mücadele eden... kadının sözünü elbetteki Allah işitmistir" âyetini indirdi Buhârî, VI, 26^9; ayrıca: İbn Mâce, i, 67; Müsned, VI. A6; Nesâî, VI, İd».

el-Maverdi dedi ki: Bu kadın Salebe kızı Havle'dir. Huveylid kızı Havle'dir diye de söylenmiştir. Ancak bu farklı değildir, çünkü bunlardan birisi onun babası, diğeri ise dedesidir. Bunlardan herbirisine de nisbet edilmiştir. Kocası ise Ubâde b. es-Sâmit'in kardeşi Evs b. es-Sâmit'tir.

es-Sâlebî dedi ki: İbn Abbâs dedi ki: Bu kadın Hazreçli Huveylid kızı Havle'dir. Ubâde b. es-Sâmit'in kardeşi Evs b. es-Sâmit'in nikâhı altındaydı. Bedenen güzel bir kadındı. Kocası onu secde halinde gördü. Kalçalarına bakındı, bu durumu hoşuna gitti, Namazını bitirince yanına gelmesini istedi, kabul etmedi. Bu sefer ona kızdı. Urve (b. ez-Zübeyr) dedi ki: Kocası kısmen deli bir kişi idi. Bu sırada deliliği tutmuş ve ona: Sen benim için annemin sırtı gibisin, demişti. îlâ ve zihâr cahiliye döneminde talâk şekillerindendi. Bu kadın Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) gelince, ona: "Kocana haram oldun" dedi. Bu sefer kadın: Allah'a yemin ederim o talakı ağzına almadı, dedi. Sonra da: Fakirliğimi, yalnızlığımı, kimsesizliğimi kocamdan ve amcamın oğlundan ayrılışımı Allah'a şikâyet ediyorum. Karnım ise ona çocuklarını doğurmuştu. Hz. Peygamber: "Sen ona haram oldun" diye buyurdu. Kadın peygambere karşılık vermeye, Peygamber de ona cevab yetiştirmeye devam edip durdu, nihayet bu âyet-i kerîme indi.

el-Hasen'in rivâyetine göre kadın şöyle demişti: Ey Allah'ın Rasûlü! Allah nıliye döneminin geleneklerini silip kaldırmış bulunuyor. Benim kocam benden zihâr yaptı. Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem); "Bu hususta bana herhangi bir vahiy gelmedi" diye buyurdu. Kadın: Ey Allah'ın Rasûlü! Her hususta sana vahiy geliyor da bir bu konuda mı sana vahiy gönderilmedi? dedi. Peygamber: "Durum sana dediğim gibidir" diye buyurdu. Kadın: Ben Allah'a şikâyet ediyorum, Onun Rasûlüne değil deyim;", yüce Allah da: "Kocası hakkında seninle mücadele eden ve Allah'a şikayet etmekte olan kadının sözünü elbetteki Allah işitmiştir" âyetini indirdi.

Darakutnî de Katade yoluyla Enes b. Malik'in kendisine şunu anlattığını rivâyet etmektedir: Evs b. es-Sâmit, hanımı Salebe kızı Huveyle'ye zihar yaptı. O da durumu Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a şikâyet edip dedi ki: Yaşım ilerleyip kemiğim incelince bana zihar yaptı, Bunun üzerine Allah da zihar âyetini indirdi. Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), Evs'e: "Bir köle azad ef" dedi. Evs: Buna gücüm yetmiyor, dedi. Peygamber: "Kesintisiz olarak iki ay oruç tut" diye buyurdu. Evs: Ben öyle birisiyim ki, bir günde üç defadan daha az yemek yiyecek olursam, görmem zayıflar. Bu sefer Peygamber: "O halde altmış fakir doyur" dedi, Evs: Böyle bir imkânım yok, ancak sen yardım ve yakınlık bağını gözetmek üzere bana destek verecek olursan müstesna. Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona onbeş sa' ile yardımcı oldu. Nihayet yüce Allah ona (o miktarı) toplanmasını sağladı. Allah Gafûrdur, Rahîmdir.

"Çünkü Allah en iyi işitendir, en iyi görendir." (radıyallahü anhvi) dedi ki: Ashabın görüşüne göre onun yanında bir de o kadar buğday vardı, bu da altmış yoksula (keffâret olarak) yedirilirdi. Dârakutni, III, M6.

Tirmizi ve İbn Mace'nin Sünen'lerinde de şöyle denilmektedir: Seleme b. Sahr el-Beyâdî hanımından zîhar yaptı. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ona: "Bir köle azad et" dedi. (Seleme) dedi ki: Elimle boynuma vurdum ve şöyle dedim: Seni hak ile gönderene yemin ederim ki yok, artık bundan başkasına sahih değilim. Bu sefer Peygamber: "O halde iki ay oruç tut" dedi. Ey Allah'ın Rasûlü dedim. Başıma gelen bu musibet ancak ben oruçlu iken gelmedi mi? Peygamber: "O halde altmış yoksula yemek yedir" diye buyurdu. Tirmizi, III, 503, V, 405; İbn Mâce, I, 665.

İbnu'l-Arabi "Ahkâm(u'l-Kur'ân)" adlı eserinde şunu zikretmektedir: Rivâyet olunduğuna göre Duleyc kızı Havle'ye kocası zihar yaptı. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'a gelerek bunun hakkında ona soru sordu. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Sen ona haram oldun." Kadın: Muhtaçlığımı Allah'a şekva ediyorum, dedi. Tekrar edince Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) yine: "Ona haram oldun" dedi. Yine kadın: Muhtaçlığımı Allah'a şikayet ediyorum, dedi. Âişe de o sırada Peygamber efendimizin başının sağ tarafını yıkıyordu. Sonra diğer yanına geçti ve bu sırada ona vahiy nazil oldu. Kadın sözlerini tekrar etmek isleyince, Âişe: Sus, işte vahiy indi, dedi, Kur'ân'ın nüzûlu tamamlanınca, Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Havle'nin kocasına: "Bir köle azad et" dedi. Kocası, bulamam deyince, Peygamber: "O halde arka arkaya iki ay oruç tut" diye buyurdu. Kocası yine: Ben bir günde üç defa yemeyecek olursam, görme gücümün zayıflayacağından korkuyorum dedi. Peygamber: "O halde altmış yoksula yemek yedir" diye buyurdu. Adam: O halde sen de bana yardım et, deyince, Peygamber ona bir miktar yardımda bulundu. Taberânî. Kebir, XXIV, 247.

Ebû Cafer en-Nehhâs dedi ki: Tefsir âlimleri bu kadının adının Havle olduğunu, kocasının da Evs b. es-Sâmit olduğunu kabul etmekle birlikte, bu kadının nisbeti hususunda farklı görüşlere sahibtirler. Kimisi bu kadın ensaridir ve Sa'lebe'nîn kızıdır derken, kimisi Düleyc'in kızıdır demiştir. Onun Huveylid kızı olduğu da söylenmiştir. Kimisi de: O es-Sâmit'in kızıdır, demiştir. Bazıları da: O Abdullah b. Ubey'in bir cariyesi idi, demiştir. Yüce Allah'ın hakkında: "Cariyeleriniz kendilerini korumak isterken... onları zinaya zorlamayın" (en-Nûr, 24/33) âyetinin hakkında indiği kadın da budur, çünkü o bu kadını zina etmeye zorluyordu. Havle'nin, Hakim kızı olduğu da söylenmiştir.

eri-Nehhas dedi ki: Bu bir çelişki değildir. Çünkü bir defa babasına, bir defa annesine, bir defa dedesine nisbet edilmesi mümkündür. Ayrıca Abdullah b. Ubey'in cariyesi olması da mümkündür, O bakımdan velâ yoluyla onun ensari olduğu söylenmiştir. Çünkü Abdullah b. Ubey her ne kadar münafıklardan ise de ensar arasında sayılıyordu.

2- Sem' ve Semî' (İşitmek ve Herşeyi İşiten):

"Allah işitmiştir" anlamındaki âyet: şeklinde (dal ve sin harfleri) idgam ile okunduğu gibi: şeklinde izhar ile de okunmuştur.

"Semâ' (işitme)"de asıl olan İşitilme özelliğinde olan şeylerin idrâkidir, eş-Şeyh Ebû'l-Hasen (el-Eş'arî'nin) tercih ettiği açıklama budur.

İbn Fûrek de şöyle demiştir: Doğrusu işitilen şeyin idrâk edilmesidir, el-Hakim Ebû Abdullah da; "es-Semî" isminin anlamı hakkında şu açıklamaları yapmaktadır: O mahlukatın kulaklarıyla idrâk ettiği seslen kulağı olmaksızın idrâk edendir. Bu da seslerin O'nun için gizli ve saklı olmadığı anlamına gelir. Eğer kulak (kendisinde) terkib edilmiş bulunan duyma niteliğine sahib değil ise -bu duyu organına sahib olmayan sağır kimseler gibi- o vakit sesleri idrak etme kabiliyetine sahib olamaz. Sem' ve basar, ilim, kudret, hayat ve irade gibi iki sıfattırlar, O halde bunlar Allah'ın zati sıfatlarındandır. Yüce yaratıcının bu sıfatlara sahib olmaması kesinlikle düşünülemez.

ile aynı anlamda olup "şikâyet etti" demektir.

"Seninle mücadele eden" anlamındaki âyet, Seninle konuşan" diye okunmuştur.

"Seninle mücadele eden", sana soru sorup duran demektir.

1 ﴿