2

Sizi yaratan O'dur. Buna rağmen kiminiz kâfir oluyor, kiminiz de mü’min oluyor. Allah yaptıklarınızı en iyi görendir.

İbn Abbâs dedi ki: Allah, Âdemoğullarının kimisini mü’min, kimisini kâfir olarak yarattı. Kıyâmet gününde de onları mü’min ve kâfir olarak diriltecektir.

Ebû Said el-Hudrî rivâyetle dedi ki: Bir öğleden sonra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bize bir hutbe verdi. Olacak bazı şeyleri sözkonusu ederken dedi ki: "İnsanlar çeşitli hai ve vasıflarda dünyaya gelirler. Kimisi mü’min olarak doğar, mü’min olarak yaşar, mü’min olarak ölür. Kimisi kâfir olarak doğar, kâfir olarak yaşar, kâfir olarak ölür. Kimisi mü’min olarak doğar, mü’min olarak yaşar fakat kâfir olarak ölür. Kimisi de kâfir olarak doğar, kâfir olarak yaşar ve fakat mü’min olarak ölür." Müsned, III, 61

İbn Mes’ûd dedi ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Allah Fir'avun'u annesinin karnında dahi kâfir olarak yarattı. Zekeriyya oğlu Yahya'yı da annesinin karnında mü’min olarak yarattı." Abdullah b. Adiyy, el-Kâmil fi Duafâi'r-Ricâl, Beyrut İ409/19HH, VII, 33; hadisin ravilerinden Nasr h Tarifin durumu için bk. aynı eser, VII, 30 vci.

Sahih'te İbn Mes’ûd'un rivâyet ettiği hadiste şöyle buyurulmaktadır: "Ve şüphesiz sizden herhangi bir kimse cennet ehlinin ameliyle amel eder ve o kadar ki; kendisi ile cennet arasında ya bir arşın yahut bir kulaç kalır. Kitab(da takdim edilen) onun aleyhine olmak üzere ileri geçer, bu sefer cehennemliklerin ameli ile amel eder ve oraya girer. Ve yine sizden herhangi bir kimse cehennem ehlinin ameli ile amel eder. Nihayet onun ile cehennem arasında bir kulaç yahut bir arşın kalmışken kitab(da takdir edilen) onun bu haline rağmen ileriye geçer ve cennet ehlinin ameli ile amel eder ve oraya girer." Bu hadisi Buhârî ve Tirmizi de rivâyet etmiş olup hadiste "kulaç"dan sözedilmemektedir. Buhârî, III, 1212, VI, 2433; Müslim, IV, 2036; Tirmizi, IV, «6; İbn, Mâce. I, 29; Müsned, 1, İÜ2, 430

Müslim'in Sahih'inde Sehl b. Sa'd es-Sâidî'den rivâyete göre Rasülullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz kişi insanlar tarafından görüldüğü kadarıyla cennet ehlinin ameli ile amel eder, halbuki o cehennemliklerdendir. Ve yine kişi insanlar tarafından görüldüğü kadarıyla cehennem ehlinin ameli ile amel eder, halbuki o cennetliklerdendir." Müslim. I, 112, IV, 2042; Buhârî, III, 1061, IV, \ÎİS. 1541; Müsned, V, i$l

İlim adamlarımız dedi ki: Âyetin anlamı ezelî ilmin malum olan herşeye taalluk etmesidir. Onun bildiği, murad ettiği ve hükme bağladığı şey cereyan eder. Genel halleri itibariyle bir kişinin îman etmesini murad etmekle birlikte bunun bu halini belirli bir vakte kadar da murad edebilir, küfür de böyledir.

İlahi buyruklarda hazfedilmiş sözler olduğu da söylenmiştir: Kiminiz mü’min, kiminiz kâfir, kiminiz fâsık oluyor, demektir. İfadede buna delâlet bulunduğundan dolayı hazfedilmiştir. Bu açıklamayı el-Hasen yapmıştır.

Ondan başkaları ise: İlâhî âyette hazfedilmiş lâfızlar yoktur. Çünkü maksat her iki tarafı sözkonusu etmektir.

Bir grub ilim adamı da şöyle demiştir: Allah insanları yarattı, sonra onlar kâfir oldular ve îman ettiler. Bu ilim adamları derler ki: İfade:

"Sizi yaratan O'dur" âyetinde tamam olmaktadır. Daha sonra onların niteliklerini belirterek: "Buna rağmen kiminiz kâfir oluyor, kiminiz de mü’min oluyor" diye buyurmaktadır. Bu da (anlatım üslubu itibariyle) yüce Allah'ın şu âyetini andırmaktadır:

"Allah bütün canlıları sudan yarattı. Onlardan bazısı karnı üzerinde yürür..." (en-Nûr, 24/45) Bu ilim adamları derler ki: Allah onları yarattı, yürümek ise o hayvanların fiilidir. el-Hüseyn b. el-Fadl bu görüşü tercih ederek şöyle demiştir: Şayet insanları mü’minler ve kâfirler olarak yaratmış olsaydı, yüce Allah onları kendi fiilleri ile nitelendirerek:

"Buna rağmen kiminiz kâfir oluyor, kiminiz de mü’min oluyor" diye buyurmazdı. Bu görüşün sahipleri Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın şu hadisini de delil gösterirler: "Her doğan fıtrat üzere doğar; ama onun anne babası onu yahudi, hristiyan ya da mecusi yaparlar." Buhârî, 1, 456, 465; Müslim, IV, 2047; Tirmizi, IV, 447; Ebû Dâvûd, IV, 2«J; Muvatta’. 1, 241, Müsned, II, 233, 275, 282, 393. 410, 481 Bu hususa dair yeterli açıklamalar daha önceden er-Rûm Sûresi'nde (30/30. âyet, 1. başlık ve devamında) geçmiş bulunmaktadır.

ed-Dahhâk dedi ki: Kiminiz gizli hallerinde kâfir, açığa vurduğu hallerinde mü’mindir, münafık gibt. Kiminiz de gizli halinde mü’min, açığa vurduğu halinde ise kâfirdir, Ammâr ve benzerleri gibi.

Atâ b. Ebi Rebah dedi ki; Kiminiz Allah'ı inkâr eden, yıldızlara da îman eden bir kimsedir. Kiminiz ise Allah'a îman eden, yıldızları da inkâr eden bir kimsedir.

Bu açıklamasıyla yıldızların doğuş ve batışının birtakım olayları etkilediğini kabul edenlerin inançlarına işaret etmektedir.

ez-Zeccâc dedi ki -ki en uygun görüş ve ümmetin Cumhûrunun ve İmâmların benimsediği görüş de budur- Allah kâfiri yaratandır. Küfrün yaratıcısı da Allah almakla birlikte kâfirin küfrü kendisinin fiili ve kendisinin kazancıdır. Mü’mini de yaratandır, imanın yaratıcısı Allah olmakla birlikte mü’minin imanı onun bir fiili ve onun bir kazancıdır. Kâfir Allah'ın kendisini yaratmasından sonra kâfir olur ve küfrü tercih eder. Çünkü yüce Allahböylesinionun hakkında takdir etmiş ve böyle hareket edeceğini bilmiştir. Mü’min ve kâfirden herhangi birisinin Allah'ın hakkında takdir ettiği ve tercih edeceğini bildiği halinden başka bir şeyin var olması imkânsız bir şeydir Çünkü takdirden farklı bir şeyin var olması bir acizliktir. Bilinenden farklı bir şeyin var olması da cahilliktir. Yüce Allah'a her ikisi de yakışmaz. İşte bu anlayış cebrîlikten de, kaderîlikten de kurtulmayı sağlar. Şairin dediği gibi:

"Ey din hakkında tetkik eden kimse durum şudur;

Ne kaderiyye görüşü ne de cebriyyenin görüşü doğrudur, "

Sîlân dedi ki: Bir bedevî Basra'ya geldi. Ona: Kader hakkındaki görüşün nedir? diye soruldu. Şöyle dedi: Bu zanların aşırıya kaçtığı, anlaşmazlığa düşenlerin hakkında ihtilafa düştükleri bir husustur, lîize düşen ise, O'nun hükmünden içinden çıkamadığımız hususu, O'nun ezeli ilmine havale etmektir.

2 ﴿