KALEM SÛRESİRahmân ve Rahîm Allah'ın İsmi ile el-Hasen, İkrime, Atâ ve Câbir'in görüşüne göre Mekke'de inmiştir. İbn Abbâs ve Katade: şöyle demişlerdir: Başından İtibaren yüce Allah'ın: "Biz burnu üzerinden damgalayacağız onu." (el-Kalem, 68/16) âyetine kadar Mekke'de inmiştir. Bundan sonra yüce Allah'ın: "Âhiret azâbı ise elbette daha büyüktür, eğer bilselerdi." (el-Kalem, 68/32) âyetine kadar olan bölümler de Medine'de inmiştir. Buradan itibaren yüce Allah'ın: "...mı yazıyorlar?" (el-Kalem, 68/47) âyetine kadar olan bölümler Mekke'de inmiştir. Buradan itibaren de "onu salihlerden kıldı" (el-Kalem, 68/50) âyetine kadar Medine'de inmiştir. Geri kalanı ise Mekke'de inmiştir. Bunu el-Maverdî söylemiştir el-Maverdî, en-Nüket, VI, 59 1Nûn. Kaleme ve yazmakta oldukları şeylere yemin olsun ki; "Nûn. Kaleme... yemin olsun ki" âyetinde telaffuz edilen ikinci “nün" harfini Ebû Bekir, el-Mufaddal, Hubeyre, Verş, İbn Muhaysın, İbn Âmir, el-Kisâî ve Yakub "vav" harfine idgam etmişler; diğerleri izhâr ile okumuşlardır. Îsa b. Ömer ise bunu üstün ile okumuştur. Bir fiil takdir etmiş gibidir. İbn Abbâs, Nasr ve İbn Ebi İshak ise kasem harfi takdiri ile kesreli okumuşlardır. Harun ve Muhammed b. es-Semeyka ise mebnî olarak ötreli okumuşlardır. "Nûn"un tevili hususunda farklı görüşler vardır. Muâviye b. Kurra babasından, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'a merfu bir rivâyet olarak: "Nûn. Nurdan bir yazı levhasıdır." dediğini rivâyet etmektedir Taberi, Câmiu'l-Beyân, XXIX, 16; İbn Kesîr, Tefsir, IV, 402 "Bu rivâyet mürsel ve garîbdir" kaydıyla Sabit el-Bünânî de "nûn"un divit (mürekkep hokkası) olduğunu rivâyet etmiştir. el-Hasen ve Katade de böyle demişlerdir. el-Velid b. Müslim rivâyetle dedi ki: Bize Mâlik b. Enes, Ebû Bekrin mevlâsı Sumey'den anlattı: Sumey, Ebû Salih es-Semman'dan, o Ebû Hüreyre'den şöyle dediğini rivâyet etmektedir: Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı şöyle buyururken dinledim: "Allah'ın ilk yarattığı kalemdir. Sonra Nûn'u halketti. O ise mürekkep hokkasıdır. Yüce Allah'ın: "Nûn, kaleme... yemin olsun ki" âyeti da bunu anlatmaktadır. Sonra ona: Yaz, diye buyurdu. Kalem: Ne yazayım!? dedi. Olmuşu ve kıyâmet gününe kadar olacak olan amel, ecel, rızık ya da iz türünden herşeyi yaz, diye buyurdu. Kalem de kıyâmet gününe kadar olacak herşeyi yazdı. Sonra kalemin ağzı mühürlendi, daha da konuşmadı, kıyâmet gününe kadar da konuşmayacak. Sonra aklı yarattı. Cebbar olan şöyle buyurdu: Senden daha çok beğendiğim bir yaratık yaratmadım. İzzetim ve celâlime yemin ederim ki, sevdiğim kimselerde seni kemale erdireceğim, buğzettiğim kimselerde seni eksik kılacağım." (Ebû Hüreyre devamla) dedi ki; Sonra Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "İnsanlar arasında aklı en mükemmel olan Allah'a en itaatkâr olanları ve O'na itaat olan işleri en çok yapanlarıdır" Abdullah b. ….. kaydettikten sonra şu değerlendirmeyi yapmaktadır Bu hadis bu senedle …. münkerdir." Mücahid'den de şöyle dediği rivâyet edilmektedir: "Nûn" yedinci arzın altındaki balıktır. (Devamla) dedi ki; "Kaleme... yemin olsun ki" âyeti ise Zikr'in kendisi ile yazıldığı kalemdir. Mukâtil , Murre el-Hemdânî, Atâ el-Horasanî, es-Süddî ve el-Kelbî de böyle demişlerdir: Nûn, yerlerin üzerinde bulunduğu balıktır. Ebû Zabyan, İbn Abbâs'tan şöyle dediğini rivâyet eder: Allah'ın ilk yarattığı kalemdir. Olacak olan herşeyi yazdı. Sonra suyun buharını yüksekti, ondan semayı yarattı. Sonra Nûn'u yarattı ve yeri onun üzerine yayıp döşedi. Yer çalkalandı, dağlarla tesbit edildi. Dağlar yere karşı şüphesiz ki övünürler. Sonra İbn Abbâs; "Nün, Kaleme... yemin olsun ki" âyetini okudu. el-Kelbî ve Mukâtil dedi ki: Onun (o balığın) ismi el-Behmût'tur. Recez vezninde şair şöyle demiştir: "Bana ne oluyor ki, hepinizi susuyor görüyorum, el-Behmût'u yaratmış olan Rabbim Allah'a yemin olsun." Ebû'l-Yakzan ve el-Vâkidî adînin Leyûsâ, Ka'b, Lûsusa olduğunu söylemiştir. Yine (Ka'b); Belhemûsâ olduğunu da söylemiştir. Ka'b (devamla) dedi ki: İblis yerlerin üzerinde bulunduğu balığın içine girip, onun kalbine vesvese vererek dedi ki: Ey Lûsûsâ! Senin üzerinde hareket eden hayvanlardan, ağaçlardan, yerlerden ve başkalarından neler olduğunu biliyor musun? Sen hareket edecek olursan, hepsini sırtının üzerinden atıverirsin. Leyûsâ bunu yapmak istedi, Allah ona bir hayvan gönderdi. Burun deliğinden girip beynine kadar ulaştı. Balık bundan ötürü yüce Allah'a yalvarıp yakardı, Allah da o hayvana izin verdi ve çıktı. Ka'b dedi ki: Allah'a yemin ederim ki, balık o hayvana bakmakta, o hayvan da ona bakmaktadır. Eğer benzeri bir şey yapmak isteyecek olursa, tekrar önceki haline döner. ed-Dahhak, İbn Abbâs'tan şöyle dediğini rivâyet etmektedir: "Nûn" er-Rahmân isminin harflerinin sonuncusudur ve şöyle telaffuz etti: er-Rahmânun, er-Rahmân lâfzının harflerini ayrı ayrı telaffuz etti. İbn Zeyd dedi ki: Bu yüce Allah'ın yemin ettiği bir kasemdir, İbn Keysan: Bu sûrenin başlangıcıdır, demiştir. Sûrenin ismi olduğu da söylenmiştir. Atâ ve Ebû'l-Âl-iye dedi ki: Nûn yüce Allah'ın Nasîr, Nûr ve Nasır isimlerinin baş harfleridir. Muhammed b. Kâh dedi ki: Yüce Allah mü’minlere nasrına (onlara verdiği yardım ve zaferine) yemin etmektedir ve bu yemin hakkın kendisidir. Bunun açıklayıcısı da yüce Allah'ın: "Mü’minlere yardım etmek ise zaten üzerimize bir haktır" (er-Rum, 30/47) âyetidir. Cafer es-Sadık dedi ki: O (Nûn) cennet nehirlerinden "Nûn" diye adlandırılan bir ırmaktır. Bunun sözlük harflerinden bilinen harf olduğu da söylenmiştir. Çünkü başka türlü olsaydı, i'rab edilir olması gerekirdi. el-Kuşeyrî Ebû Nasr Abdurrahim’in Tefsir'inde tercih ettiği görüş de budur. O dedi ki: Çünkü "Nun" i'rabı yapılmayan bir harftir. Eğer tam bir kelime olsaydı "el-Kalem" kelimesi i'rab edildiği gibi, onun da i'rab edilmesi gerekirdi. O halde bu da diğer sûrelerin başlangıcında olduğu gibi bir hece harfidir. Buna binaen de; o sûrenin adıdır, denilmiştir. Yani bu "Nûn" süresidir. Sonra; "Kaleme... yemin olsun ki" diye buyurarak; dil gibi, açıklama özelliklerini taşıdığından ötürü kaleme yemin etmektedir. Bu da göklerde olanların da, yerde olanların da kendisi ile yazı yazdıkları her kalem için sözkonusu olan bir yemindir. Ebû’l-Feth el-Bustî'nîn şu beyitleri de bu kabildendir: "Bir gün kahramanlar yemin ederse kılıçlarıyla, Ve saysalar onu şanı ve şerefi kazandıran bir unsur. Yazıcıların kalemine izzet ve yücelik yeterlidir: Allah kalemle yemin ediyor diye çağlar boyunca." Kalemin kılıca üstünlüğünü dile getiren, şairlerce söylenmiş pekçok beyit vardır. Sözünü ettiğimiz bu beyitler bunların en üstünleridir. İbn Abbâs dedi ki: Bu Allah'ın yarattığı Kaleme bir yemindir. Bu Kaleme emir verdi, o da kıyâmet gününe kadar olacak olan herşeyi yazdı. (İbn Abbâs) dedi ki: Bu nurdan bir kaleni olup, uzunluğu sema ile arz arası gibidir. Denildiğine göre: Yüce Allah Kalemi yarattı, sonra ona baktı, ikiye yarıldı. Ona hareket et (yaz), diye buyurdu. Rabbim, ne yazayım? dedi. Kıyâmet gününe kadar olacak olan herşeyi, diye buyurdu. O da Levh-i Mahfuz üzerinde cereyan etti (olacakları yazdı). el-Velid b. Ubade b. es-Samit dedi ki: Babam vefatı sırasında bana vasiyette bulunarak dedi ki; Yavrucuğum, Allah'tan kork ve bil ki sen bir olarak Allah'a, hayrı ile şerri ile kadere îman etmedikçe asla ilmi elde etmiş ve takva sahibi olmuş olmazsın. (Çünkü) ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı şöyle buyururken dinledim: "Allah'ın ilk yarattığı şey Kalemdir. Ona; Yaz, dedi. Rabbim ne yazayım? diye sordu. Kaderi yaz, diye buyurdu. Kalem o anda olanı ve ebediyete kadar olacak olanı yazdı." Tirmizî, IV, 457, "Bu hadis bu rivâyet yoluyla garibdir" kaydıyla. İbn Abbâs dedi ki: Allah'ın ilk yarattığı Kalemdir. Ona olacak olan herşeyi yazmasını emretti. Yazdıkları arasında: "Ebû Leheb'in iki eli kurusun." (Tebbet, 111/1) davardır. Katade dedi ki: Kalem yüce Allah'ın kulları üzerindeki bir nimetidir. Başkası da şöyle demiştir: Allah ilk Kalemi yarattı. O da olacakları Zikirde yazdı ve onu Ansının üstünde, nezdinde alıkoydu. Sonra yeryüzünde kendisi ile yazı yazılsın diye ikinci kalemi yarattı. İleride: "Yaratan Rabbinin adıyla oku" (el-Alak, 96/1) Sûresi'nde açıklaması gelecektir. "Ve yazmakta oldukları şeylere" âyeti ile Âdemoğullarının amellerini yazan melekleri kastetmektedir. Bu açıklamayı İbn Abbâs yapmıştır. "Yazmakta oldukları" âyeti ile insanların yazdıkları ve kendisi ile anlaştıkları şeylerin kastedildiği de söylenmiştir. Yine İbn Abbâs dedi ki: "Ve yazmakta oldukları şeyler”den kasıt, bildikleri şeylerdir. Buradaki: “Şeyler" mevsûl ya da mastar içindir, Onların yazdıkları şeylere yahut yazmalarına yemin olsun, demek olur. Görüş ayrılığına binaen bununla yazan herkes ya da Hafaza melekleri kastedilir. |
﴾ 1 ﴿