4"Ve şüphe yok ki sen çok büyük bir ahlâka sahipsin Bu âyete dair açıklamalarımızı iki başlık halinde sunacağız: 1- Hz. Peygamberin Yüce Ahlâkı: "Ve şüphe yok ki sen çok büyük bir ahlâka sahipsin" âyeti ile ilgili olarak İbn Abbâs ve Mücahid şöyle demişlerdir: Ahlâka sahipsin, dinler arasında büyülî bir dine sahibsin, demektir. Allah'ın bu dinden daha çok sevdiği ve ondan daha çok hoşnud olduğu bir başka din yoktur. Müslim'in Sahih'inde Âişe (radıyallahü anha)'dan: "Onun ahlâkı Kur'ân-ı Kerîm'den ibaretti" dediği rivâyet edilmektedir Müslim, I, 513; Tirmizî, IV, 369, Dârinî, I, 410; Ebû Dâvûd, II, 40; Nesâî, III, 199; İbn Mâce, II, 7fi2; Müsned, VI, 53, 94, 111, 1Ö3, 1«K, 216, 2J6, 246 Ali (radıyallahü anh) ve Atiyye: Bu Kur'ân'ın edebidir, demişlerdir. Onun ümmetine şefkati, onlara ikramı olduğu da söylenmiştir- Katade: Onun ahlâkı Allah'ın emirlerine riayet etmesi, Allah'ın yasakladığı şeylerden uzak kalması demektir. Sen çok üstün ve şerefli bir karaktere sahipsin diye de açıklanmıştır, el-Maverdi: Zahir olan budur, demektedir. Sözlükte ahlâkın gerçek mahiyeti, insanın kendisini bağlı kıldığı, riayet ettiği edeb demektir. İşte buna ahlâk denilir. Bu (yaratmak ile aynı kökten gelen bir kelime olarak) onda âdeta bir yaratılış haline geldiğinden dolayı böyle denilmiştir. İnsanın tabii olarak yapısında bulunan edebe gelince, işte buna "el-hîm" denilir ki; karakter ve tabiat demek olup, bunun kendi lâfzından bir tekili yoktur. "Hım" aynı zamanda bir dağın adıdır. Buna göre ahlâk, insanın kendisini uymak için zorladığı tabiat demek olur, Hîm ise yaratılışında var olan tabiattır. el-A'şâ bu hususu şiirinde açıklayarak şöyle demiştir: "Değersiz şeylerin sahibi şayet mevlâsına (köle ya da azadlısına) karşı cimrilik eder de, Ve ahlâk, hîmine geri dönerse..." Ahlâk aslî tabiatına geri dönerse... demektir. Derim ki: Müslim'in Sahih'inde Âişe (radıyallahü anha)'dan zikrettiğimiz rivâyet bu husustaki görüşlerin en sahihidir. Aynı şekilde ona Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın ahlâkına dair soru sorulduğunda o da: "Mü’minler gerçekten felâh bulmuşlardır." (el-Mu'minûn, 23/1) âyetinden itibaren on âyet okumuş ve şöyle demiştir: Kimse Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'dan daha güzel ahlâklı değildir. Ashabından yahut ehli beytinden birisi onu çağırdı mı mutlaka: Efendim buyur, derdi. Bundan dolayı yüce Allah: "Ve şüphe yok ki sen çok büyük bir ahlâka sahipsin" diye buyurmuştur. Ne kadar güzel bir huydan sözetlilirse, mutlaka Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ondan en büyük paya sahipti. el-Cüneyd dedi ki: "Büyük ahlâk" denilmesinin sebebi, onun yüce Allah'tan başkasına yönelmek gibi bir gayretinin olmayışından dolayıdır. "Büyük ahlâk" denilmesinin sebebinin, ahlâkın üstün değerlerinin onda toplanması olduğu da söylenmiştir. Buna da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın: "Şüphesiz Allah beni ahlâkın üstün değerlerini tamamlamak üzere göndermiştir" el-Kmlâî, Müsnedü'ş-Şihâb, \ieyn\X l-iO7/iy.S6, 11, 19? âyeti delil teşkil etmektedir. Bir diğer görüşe göre bunun sebebi: "Sen af yolunu tut, maruf olanı emret, cahillerden de yüz çevir" (el-Araf, 7/199) âyetinde yüce Allah'ın kendisinden takınmasını istediği edebin gereklerini yerine getirmiş olmasından dolayıdır. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'dan şöyle dediği rivâyet olunmuştur: "Rabbim beni en güzel bir şekilde tedib etmiştir. Çünkü: "Afyolunu tut, maruf olanı emret ve cahillerden yüz çevir" (el-A'raf, 7/199) diye buyurmuştur. Ben onun bu emrini kabul edip yerine getirince: "Ve şüphe yok ki sen çok büyük bir ahlâka sahipsin" diye buyurdu. el-Aclunî, Keşfu'l-Hafâ, I, 72’de hadisin sıhhat durumu ile ilgili yaptığı nakillerden anlaşıldığı kadarıyla anlamı doğru olmakla birlikte, d<>i>ıı-cliirtı,sı s:ığl:ıın tıir sı-ııetli yoktur. 2- Güzel Ahlâkın Önemi ve Mükâfatı: Tirmizî'nin rivâyetine göre Ebû Zer. dedi ki: Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Her nerede olursan ol, Allah'tan kork! Kötülüğün arkasından iyiliği yetiştir ki, onu silsin. İnsanlarla da güzel bir ahlâkla geçin." (Tirmizî) dedi ki: Bu hasen, sahih bir hadistir Tirmizî, IV, 355; Dârimi, II, 115; Müsned, V, 153, I SU. I". JJH Ebû'd-Derdâ'dan rivâyete göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Kıyâmet gününde mü’minin terazisinde güzel bir ahlâktan daha ağır bir şey olmayacaktır. Şüphesiz ki yüce Allah çirkin ve bayağı (konuşup davranan) kimseye buğzeder." (Tirmizî) dedi ki: Bu hasen, sahih bir hadistir Tirmizî, IV. 362; Buhârî, el-Edebu'l Müfred, s. 16 Yine ondan (Ebud-Derdâ'dan) dedi ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı şöyle buyururken dinledim: "Mîzâna güzel ahlâktan daha ağır konulacak hiçbir şey yoktur. Şüphesiz ki güzel ahlâk sahibi, onun vasıtası ile çok namaz kılan, çok oruç tutan kimsenin mertebesine ulaşır." (Tirmizî) dedi ki: Bu, bu cihetten garib bir hadistir Tirmizî, IV, 161 Ebû Hüreyre'den dedi ki: Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)’a insanları en çok cennete neyin soktuğuna dair soru soruldu. O da: "Allah'tan korkmak ve güzel ahlâk" diye buyurdu. Sonra insanları en çok ateşe neyin soktuğuna dair soru soruldu, bu sefer: "Ağız ve ferc" diye buyurdu. (Tirmizî) dedi ki: Bu sahih, garib bir hadistir Tirmizî, IV, 3<>3; İbn Mâce, II, I41H; Müsned, M. J91, jy2 Abdullah İbnu'l-Mübarek'ten rivâyete göre o güzel ahlâkı, niteliklerini anlatarak şöyle demiştir: Güzel ahlâk güler yüzlülük, iyiliği karşılıksız olarak yapmak ve başkalarına eziyetten kaçınmaktır. Câbir'den rivâyete göre Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: "Şüphesiz ki kıyâmet gününde aranızdan en çok sevdiğim ve bana en çok yakın olanlar arasında (başta gelenler), ahlâk itibariyle en güzel olanlarınızdır ve yine kıyâmet gününde kendisine en çok buğzedip meclis itibariyle benden en uzakta olacak olanlar, boşboğazlık edenler, diliyle insanlara eziyet ederek çirkin, sözler söyleyenler ve mütefeyhiklerdir." Ashab: Ey Allah'ın Rasûlü, dediler. Boşboğazlık edenleri, konuşmalarıyla başkalarına eziyet edenleri biliyoruz. Mütefeyhikler ne oluyor? Peygamber: "Mütekebbiilerdir" diye buyurdu. (Tirmizî) dedi ki: Bu hususta Ebû Hüreyre'den gelmiş rivâyet de vardır. Bu, bu cihetiyle hasen, garib bir hadistir. Tirmizî, IV, 370 |
﴾ 4 ﴿