2O kâfirler içindir; onu önleyebilecek yoktur. "O kâfirler içindir." Kâfirler üzerine (inecektir), demektir. Bu kişi en-Nadr b. el-Hâris'dir. O şöyle demişti: "Ey Allah! Eğer bu Senin katından gelen hakkın kendisi ise durma, bizim üzerimize gökten taş yağdır. Yahut bize acıklı bir azâb gönder." (el-Enfal, 8/32) Onun bu istediği gelmişti. Bedir günü o ile Ukbe b. Ebi Muayl esir alındıktan sonra öldürülmüşlerdi, Bunu İbn Abbâs ve Mücahid söylemiştir. Burada azâbın gelmesini isteyenin el-Hâris b. Kuman el-Fihrî olduğu da söylenmiştir. Şöyle ki; o Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın Ali (radıyallahü anh) hakkında: "Ben her kimin mcvlâsı isem (dostu ve yakını isem) Ali de onun mevlâsı (dostu ve yakını)dır" dediğini haber alınca, devesine binerek geldi ve el-Ebtah denilen yerde devesini çöktürdükten sonra; ey Muhammed dedi, sen bize Allah'tan başka hiçbir ilâh olmadığına, senin Allah'ın Rasûlü olduğuna şahitlik etmemizi emrettin, senin bu emrini kabul ettik. Beş vakil namaz kılmamızı emrettin, senin bu emrini de kabul ettik. Mallarımızın zekâtını vermemizi emrettin, bu emrini de kabul ettik. Her sene ramazan ayında oruç tutmamızı emrettin, bunu da kabul ettik. Hac etmemizi emrettin, bunu da kabul ellik. Sonra bununla da yetinmeyerek bu sefer amcanın oğlunu bizden üstün kıldın. Bu senin bizzat kendinin yaptığı bir iş mi, yoksa Allah'tan gelen bir şey mi? Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Kendisinden başka ilâh olmayan Allah'a yemin olsun ki; bu ancak Allah'tan gelen bir iştir." el-Hârîs: Allah'ım, eğer Muhammed'in dediği gerçek ise Sen üzerimize ya semadan bir taş yağdır yahut bize çok acıklı bir azâbı getir, diyerek geri dönüp gitti. Allah'a, yemin ederim, henüz daha devesine varmadan Allah onun üzerine bir taş attı, bu taş beyninin üzerine düştü, dubüründen çıktı ve onu öldürdü. Bunun üzerine de: "İsteyen biri inecek azâbı istedi" âyeti nazil oldu. İsteyen kişinin Ebû Cehil olduğu ve bu sözleri onun söylediği de söylenmiştir. Bu da er-Rabi'in görüşüdür. Bu sözlerin Kureyş kâfirlerinden bir topluluk tarafından söylendiği de söylenmiştir. Bir görüşe göre; kâfirlerin üzerine azâbın inmesini dileyen kişi Nûh (aleyhisselâm)'dır. Bir başka görüşe göre bu kişi Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'dır. O, ilahi azâbın indirilmesi için dua etti ve Allah'ın bunu kâfirlerin başına getirmesini istedi. Halbuki bu azâb kaçınılmaz olarak onları gelip bulacak bir şeydi. Bu sözler yüce Allah'ın: "O halde sen güzel bir sabır ile sabret!" (el-Meâric, 70/5) âyetini kadar devam etmektedir. Yani sen acele etme, çünkü o pek yakındı: Şayet be harfi; ..den, dan, hakkında" anlamında ise -ki bu Ka-".jJc'nın görüşüdür- sanki bir kimse azâbın kimin başına ineceğine ya da ne zaman olacağına dair soru sormuş gibi bir anlam ifade eder. Yüce Allah; "Sen bunu bir bilene sor?" (el-Furkan, 25/59) âyetindeki: Bunu" âyeti: Onun hakkında, ona dair... sor" anlamındadır, Alkame de söyle demiştir: "Eğer sizler bana kadınlara dair soracak olursam, şüphesiz ki ben Kadınların hastalıklarını çok iyi bilen bir doktorum." Görüldüğü gibi ("be" edatı ile) burada: Kadınlar hakkında, kadınlara dair" anlamındadır. Nitekim; "biz filana dair soru sormak için çıktık" denilirken, denilebileceği gibi; (son kelimenin yerine); da denilebilir. Buna göre âyetin anlamı şöyle olur: Onlar azâb kimin başına gelecektir ve kime olacaktır? diye sordular. Yüce Allah da: "O, kâfirler içindir" diye buyurdu. Ebû Ali ve başkaları şöyle demiştir: Eğer bu: İstemek” kökünden geliyor ise bunun asıl itibariyle iki mef'ûle geçiş yapması gerekir. Bununla birlikte tek bir mef'ûl ile yetinmesi de mümkün olur. Eğer tek bir mef'ûl ile yetinecek olursa, bu tek mef'ûle de cer harfi ile geç, iş yapması câiz olur. Buna göre ifadenin takdiri şöyle olur: Bir kimse Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'a yahutta müslümanlara bir azâbı yahut bir azaba dair soru sordu. (........) bunu hemzesiz okuyanların okuyuşu da iki türlü açıklanabilir: Birincisine göre bu; Sormak, islemek" kelimesinin bir söyleyişidir ve bu Kureyş şivesîdir. Araplar da: İstedi, ister, sordu, sorar" diye kullanırlar. Tıpkı: Nail oldu, nail olur" ve; Korktu, korkar" gibi kullanırlar. İkinci açıklamaya göre bu "seyelân"den gelen bir şekil olabilir. Bunu da İbn Abbâs'ın: Bir sel aktı' şeklindeki kıraati desteklemektedir, Abdurrahman b. Zeyd dedi ki: İsmi "Sâil" olan cehennem vadilerinden bir vadi (sel dolup) aktı. Bu Zeyd b. Sâbit'in de görüşüdür. es-Sa'lebî dedi ki: Birinci görüş, daha güzeldir. Nitekim el-A'şâ hemzeyi hafifleterek (yani harf-i med gibi okuyarak) şöyle demiştir: "Benden (kendilerini) boşamamı istediler, çünkü gördüler Malımın azaldığını. Hem siz, bu işi tepkiyle karşılayarak bana geldiniz." es-Sıhah'ta şöyle denilmektedir: el-Ahfeş dedi ki: 'Çıkıp filâna dair soru sorduk" anlamında, denildiği gibi; da denilebilir. Bazen bu fiilin hemzesi hafifletilerek okunur Sordu, sorar" denilir. Şair de şöyle demiştir: "Ve öldürülmek için kendisine yetişilmiş ölüm emareleri kendisini bürüyen bir kişi ki İç çamaşırının kendisine lütfedilmesini istedi. (Çünkü) o etek traşı olmamıştı," el-Mehdevî dedi ki: "İstedi" anlamındaki lâfzı; diye "hemze"siz okuyanların kıraatine göre; "hemze"yi "elif'e dönüştürmek suretiyle hafifleterek okumuş olmaları mümkündür. Bu ise kıyasa uygun olmayan bir ibdâldir. Diğer taraftan elifin: Sordum, soranın" fiilini; Korktum, korkarım" gibi kullananların kullanımına göre "vav"dan "elife kalbolmuş olması da mümkündür. en-Nehhâs dedi ki: Sîbeveyh; Sordum, sorarım" fiilinin: Kürklüm, korkarım" gibi ve bunun (hemzeli şekli olan): Sordum" anlamında kullanıldığını nakletmekte ve şu beyiti zikretmektedir: "Huzeyl, Rasûlullah'dan çok çirkin bir istekte bulundu, Bu isteği sebebiyle Huzeyl sapıttı ve isabet etmedi." O ikisinin biri diğerine soruyor" denilir. el-Mehdevl dedi ki: Bunun "ye"den bedel olması yani; Aktı, akar" fiilinden gelmiş olması da mümkündür. O takdirde: (mealde hemzeli okuyuşa göre: isteyen biri) cehennemdeki bir vadi" olur. Bu durumda birinci görüşe göre bu lâfzın hemzesi uslidir, ikinci görüşe göre "vav'dan bedeldir, üçüncü görüşe de "ye"den bedeldir. el-Kuşeyrî dedi ki: isteyen biri" lâfzı henızelidir. Çünkü eğer bu lâfız: İstedi, sordu" hemzeli fiilinden gelmekte ise hemzelidir. Eğer hemzesiz bir fiilden gelmişse yine hemzelidir. Tıpkı: Söyleyen" ve Korkan" şekillerinde olduğu gibi. Çünkü "ayn" (fiilin yalın halinin ikinci harfi) bu fiilde illetli harf olduğu gibi, ism-i failde de illetli harf olmuştur. Başka kelime ile karışma korkusu dolayısıyla bu illetli harfte harf hazfi yoluna gidilmemiştir. Ondan dolayı bu harf, hemzeye kalbedilmiştir. Bu durumda hemze'yı hemze İle "ye" arasında olacak şekilde tahfif ile (şeddesiz) okumak da mümkündür. "İnecek" yani kâfirlerin başına inecek. |
﴾ 2 ﴿