MÜZZEMMİL SÛRESİRahmân ve Rahîm Allah'ın İsmi ile Yirmiyedi âyettir. el-Hasen, İkrime, Atâ ve Câbir'in görüşüne göre hepsi Mekke'de inmiştir. İbn Abbâs ve Katade: Bundan iki âyet müstesnadır, demişlerdir. Bunlar: "Onların söylediklerine katlan..." (10. âyet) ile ondan sonraki âyet-i kerîmedir. Bunu el-Maverdî zikretmektedir. es-Sa'lebî dedi ki: Yüce Allah'ın: "Şüphe yok ki Rabbin senin... ayakta durduğunuzu bilir" (20. âyet)den itibaren sûrenin sonuna kadar Medine'de inmiştir. 1Ey sarınıp bürünen! Bu âyete dair açıklamalarımızı sekiz başlık halinde sunacağız: 1- el-Müzzemmil (Sarınıp, Bürünen): Yüce Allah'ın: "Ey sarınıp, bürünen" âyeti ile ilgili olarak el-Ahfeş Saîd söyle demiştir: "Sarınıp, bürünen" lâfzının asıl halt: şeklinde olup, "te" harfi "ze" harfine idgam edilmiştir, " Örtünüp, bürünen" lâfzı da bu şekildedir. Ubey b. Ka'b (bu iki lâfzı) asıl(ları)na uygun olarak; diye ve; diye okumuştur. Saîd; diye okumuştur. "el-Müzzemmil (sarınıp, bürünen)"İn aslı ile ilgili iki görüş vardır. Birincisine göre "yük yüklenmiş" anlamındadır. Bir şeyi yüklenip, taşıdığı zurnan; denilir. Evin sıradan eşyasını taşıyan bineğe; denilmesi de buradan gelmektedir. İkinci görüşe göre bu; "sarınıp bürünen, sarınıp sarmalanan" demektir. Nitekim bir kimse elbisesi ile örtündüğü vakit; denilir. Başkasını örten kimsenin bu durumunu anlatmak için: denilir. Sarınıp, sarmalanan herbir şey hakkında; fiilleri kullanılır. Şair İmruu’l-Kays da şöyle demektedir; "Pek çok kimse ki, çizgili elbiselere sarınıp, bürünmüş." 2- Peygambere Yönelik Bu Hitabın Anlamı: "Ey sarınıp, bürünen" âyeti Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'a bir hitab olup, anlamı ile ilgili üç görüş vardır. Birinci görüş: İkrime'nin görüşüdür. Ey peygamberlik ile "sarınıp, bürünen" ve risaletin gereklerine bağlı kalan demektir. Yine ondan gelen bir açıklamaya göre: ey bu iş ile sarınıp, sarmalanmış, yani önce kendisine bu işin yükletildiği, sonra da ara verilmiş olan, demektir. Nitekim İklime; şeklinde "ze" harfini şeddesiz, "mim" harfini üstün ve şeddeli olarak mef'ûlu hazfedilmiş (yani meçhul bir fiil) olarak okuyor idi. Ey (başkası uırafından) sarılıp sarmalanan kişi demek olur. Diğer taraftan "el-Müddessir" lâfzını da şeklinde okurdu. Ey kendi kendisini sarıp sarmalayan, ey kendisini örtüye büründüren yahutta başkasının kendisini sarıp sarmaladığı kişi, demek olur. İkinci görüşe göre; "ey sarınıp bürünen" ey Kur'ân'a sarınıp bürünen, demektir. Bu açıklamayı İbn Abbâs yapmıştır. Üçüncü görüşe göre; ey elbisesine sarınıp bürünen demektir. Bunu da Katade ve başkaları söylemiştir. en-Nehaî dedi ki: Peygamber bir kadifeye sarınıp, bürünmüş idi. Âişe: Uzunluğu ondört zira olan bir örtüye bürünmüştü. Onun yarısı benim üzerimde idi ve ben uyuyordum. Diğer yarısı da Peygamberin üzerinde idi, o da o vakit namaz kılıyordu. Allah'a yemin ederim, o örtü ipek değildi, ipekti de değildi. Keçi tüyünden de değildi, ibrişim de değildi, yün de değildi. Çözgüsü kıl, atkısı ise deve tüyü idi, demiştir. Bu rivâyeti es-Sa'lebî zikretmektedir. Derim ki: Âişe'nin bu sözleri sûrenin Medine'de indiğini göstermektedir. Çünkü Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Âişe ile Medine'de gerdeğe girmiştir. Bu durumda sûrenin Mekke'de İndiğine dair zikredilen rivâyetlerin sahih olmaması gerekir. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır. ed-Dahhâk dedi ki; Uyumak için elbisesine sarınıp, bürünmüştü. Bir açıklamaya göre; müşriklerin onun hakkında söyledikleri kötü sözler kendisine ulaşmış, bu ona ağır gelmiş, bundan dolayı elbisesine sarınıp bürününce; "ey sarınıp, bürünen" İle "ey örtünüp, bürünen" (el-Müddessir, 74/1) buyrukları nazil oldu. Yine denildiğine göre; bu husus Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'a vahyin gelmeye başladığı ilk sıralarda idi. O, meleğin sözlerini işitip, ona bakınca kendisini bir titreme aldı. Hanımının yanına gelerek: "Beni önün, beni sarın" dedi. Bu anlamdaki bir rivâyet İbn Abbâs'tan da nakledilmiştir. Hakimler şöyle demiştir: İşin başında ona el-Müzzemmil, el-Müddessir diye hitab etmesinin sebebi, henüz risaletin tebliği namına herhangi bir şeye bürünmemiş olmasıydı. İbnu'l-Arabî dedi ki: Yüce Allah'ın: "Ey sarınıp, bürünen" âyetinin tevili hususunda farklı açıklamalar yapılmıştır. Kimisi bunu hakikat anlamına göre yorumlamıştır. Buna göre ona şöyle hitap edilmişti: Ey elbisesine yahutta kadifeden örtüsüne sarınıp, bürünen kişi, kalk, denilmiş oluyordu. Bu açıklamayı, İbrahim ve Katade yapmıştır. Kimileri de bunu mecazî anlamıyla almıştır. Sanki ona: Ey peygamberliğe sarınıp, bürünen kişi, diye hitab edilmiş gibidir. Bu açıklamayı da İkrime yapmıştır. Eğer "mim" harfi üstün ve şeddeli olup, faili belli olmayan mef'ûl (meçhul fiil) kipi ile olsaydı, bu açıklama doğru olurdu. Ancak fail lâfzı ile (yani "mim" harfi kesreli olarak) okunduğuna göre bu açıklama bâtıldır. Derim ki: Daha önceden bunun ("mim" harfinin üstün ve şeddeli okunuşunun) mef'ûlün hazfedilmesi esasına göre olduğunu ve bu şekilde de okunmuş olduğunu açıklamış idik. Mana itibariyle, o bakımdan (bu mecazî açıklama) doğru olur. (İbnu'l-Arabî devamla) dedi ki: Onun Kur'ân-ı Kerîm ile örtünüp, sarındığım söyleyenlerin görüşüne gelince; bu da mecazi anlam itibariyle doğrudur. Ancak daha önceden buna ihtiyaç olmadığını açıklamış bulunuyoruz. 3- Müzzemmil ve Müddessir Peygamberin İsimlerinden midir?; es-Suheylî dedi ki: "el-Müzzemmil" Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın isimlerinden değildir. Bazı kimselerin benimsediği ve İsimlen arasında saydığı gibi Peygamber böyle bir isimle tanınmış değildir. Aksine "el-Müzzemmil" Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in vahye muhatab olması halinden türetilmiş bir isimdir. "el-Müddessir" de böyledir. Ona bu isimle hitab etmenin de iki faydası vardır: Birincisi ona latif (yumuşak) bir üslûbla hitab etmektir. Çünkü Araplar muhatablarina yumuşak bir şekilde hitab etmek istedikleri ve ona sitemde bulunmak istemedikleri vakit, onu içinde bulunduğu halinden türetilmiş bir isini ile adlandırırlar. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın Fatıma (radıyallahü anha)'a kızan Ali (radıyallahü anh)'a gidip te onun uyumakta olduğunu ve yan tarafının toprağa yapışmış olduğunu görünce ona: "Kalk, ey ebâ turâb (toprak bulaşmış kişi)!" demesi Buhâri, I, 69, V, 2291; Müslim, IV, 1874; Müsned, IV, 263 buna benzer. Böylelikle Peygamber efendimiz, ona kendisine sitem etmediğini, ona yumuşak bir üslûbla hitab ettiğini hissettirmek istemişti. Yine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın Huzeyfe'ye: 'Kalk ey uykucu" demesi Müslim, III, 14H; İbn Hibbân, Sahih, X, VI, 67 de böyledir. O sırada Huzeyfe uyuyordu ve ona bu şekilde yumuşak bir üslûbla hitab etmek istemiş, kendisine sitem etmeyi ve azarlamayı terkettiğini hissettirmek istemişti. Buna göre yüce Allah'ın Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'a: "Ey sarınıp, bürünen kalk!" diye buyurması ünsiyet verici bir hitaptır ve bunda yumuşak bir üslûbla ona hitab etmek sözkonusudur. Böylelikle yüce Allah, ona sitemkâr olmadığını hissettirmek istemiştir. Bunun ikinci faydası ise; gece boyunca örtünüp bürünen ve uyuyan kimsenin gece namazı kılmak ve o vakitte yüce Allah'ı zikretmek için uyanması gerektiğine dikkatini çekmektir. Çünkü fiilden türetilmiş olan bir isimde, muhatab ile birlikte aynı davranışı yapan ve o niteliğe sahib olan herkes ortaktı. |
﴾ 1 ﴿