2

Birazı müstesna geceleyin kalk;

4- Gece Namaza Kalkmak:

"... Geceleyin kalk" anlamındaki: âyeti genel olarak "mim" harfi -arka arkaya iki sakinin gelmiş olması dolayısıyla- kesreli olarak okunmuştur. Ancak Ebû's-Semmal "kaf" harfinin ötresine tabi kılmak maksadı ile "mim" harfini de ötreli okumuştur. "Mim" harfinin -hafifliği dolayısıyla üstün ile okunduğu da nakledilmiştir. Ehu’l-Feth Osman b. Cinnî dedi ki: Bu harekeyi vermekten maksat, iki sakinin arka arkaya gelişinden kaçmak maksadı ile söylenmek isteneni söylemektir. Dolayısıyla hangi hareke verilirse, maksat gerçekleşmiş olur.

"Kalk" anlamındaki fiil, mef'ûle geçiş yapmayan kasır (lâzım) fiillerdendir. Bununla, birlikte bundan zaman ve mekân zarfı alabilir. Şu kadar var ki, mekan zarfına geçiş yapması ancak bir vasıta ile mümkündür. Bundan dolayı; "evde kalktım" diyebilmek için; denilemez. Bunun yerine; Evin içinde durdum" ve: Dışında durdum" denilir.

Buradaki:

"Kalk!" lâfzının; namaz kıl! anlamında olduğu da söylenmiştir. Bu fiil bu eylem hakkında ve istiare yoluyla kullanılmıştır. Çokça kullanım sonucunda da artık bu fiilin bu anlamı ifade etmesi, bir Örf (bilinen bir husus) haline gelmiştir.

5- Gece:

"Geceleyin kalk!" âyetindeki;

"gece"nin sınırı güneşin batısından tan yerinin ağırmasına kadar devam eder. Buna dair açıklamalar daha önceden el-Bakara Sûresi'nde (2/164. âyet, 2. başlıkta) geçmiş bulunmaktadır.

Gece namazı kılmak, kesin bir farz mı idi? Yoksa mendub ve kılınması teşvik edilen bir ibadet mi idi? hususunda farklı görüşler vardır. Ancak deliller gece namazı kılmanın kesin bir farz olduğu kanaatini pekiştirmektedir. Çünkü mendubluk ve teşvik hükmünde olması halinde bu emrin gecenin bir kısmını dışarda tutarak, bir diğer kısmı hakkında sözkonusu olması düşünülemez. Zira gecenin belirli bir vaktinin namaz için tahsis edilmesi diye birşey yoktur. Aynı şekilde, ileride geleceği üzere, bu hususta gerek Âişe (radıyallahü anhnhâ)'dan, gerekse başkalarından belirli bir vaktinin olduğuna dair rivâyetler gelmiş bulunmaktadır.

Yine gece namazı kılmak, sadece Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın muhatab olduğu bir farz mı idi? Yoksa hem onun, hem kendisinden önceki peygamberlere ya da hem ona, hem de ümmetine bir farz mı idi? Bu hususta da üç görüş vardır. Birinci görüş Said b. Cübeyr'in görüşüdür. Çünkü bu âyette hitab sadece peygambere yöneliktir. İkincisi İbn Abbâs'ın görüşüdür. O şöyle demiştir: Geceleyin namaz kılmak hem Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'a, hem de ondan önceki peygamberlere bir farzdı. Üçüncü görüş ise Âişe'nin ve yine İbn Abbâs'ın görüşüdür. Sahih olan da budur. Nitekim Müslim'in Sahih'inde Zürare b. Ebi Evfa'dan gelen rivâyete göre Sad b. Hişam b. Amir Allah, yolunda gazaya çıkmak istedi... diye bir hadis vardır. Orada şöyle denilmektedir: Ben Âişe'ye şunu sordum:

Bana Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın gece namazı kılmasına dair haber verir misin? Şöyle dedi: Sen:

"Ey sarınıp, bürünen" âyetini okumuyor musun? Ben okuyorum dedim, şöyle dedi: Aziz ve celil olan Allah, bu sûrenin baş taraflarında gece namazı kılmayı farz kıldı. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ve ashabı bir sene boyunca gece namazı kıldılar. Yüce Allah, bu sûrenin son bölümlerini oniki ay süreyle semada tuttu. Nihayet yüce Allah bu sûrenin sonunda hükmü hafifleten buyrukları indirdi. Böylelikle önceden farz iken daha sonra gece namazı tatavvu (nafile) oldu... diye hadisin tamamını zikretmektedir. Müslim, I, 513; Dârimi, I, 411; Ebû Dâoüd, II, <İO

Veki ve Yâlâ şunu zikretmektedirler: Bize Mişar, Simak el-Hanefi'den naklettiğine göre Simak şöyle demiştir: ben İbn Abbâs'ı şöyle derken dinledim:

"Ey sarınıp, bürünen" (sûresinin) baş tarafları nazil olunca, yaklaşık ramazan ayında kıldıkları kadar gece namazı kılıyorlardı. Nihayet onun son bölümleri nazil oldu. Sûrenin baş tarafları ile son taraflarının inişi arasında bir seneye yakın bir zaman vardı. Ebû Dâvûd, II, 32; HAkim, el-Müstedrek, II, 32; Beyhaki, es-Sunenu'l-Kübrâ, 11, 32

Said b. Cübeyr dedi ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ve ashabı on yıl boyunca gece namazı kıldı. On yıl sonra:

"Şüphe yok ki Rabbim senin ve seninle beraber olanlardan bir kesiminin gecenin üçte ikisinden az., ayakta durduğunu(zu) bilir" (el-Müzzemmil, 73/20) âyeti nazil oldu ve böylelikle Allah, yükümlülüklerini hafifletti.

6- -Az Bir Kısmı Müstesna- Gece Namaz Kılmak:

"Birazı müstesna" âyeti geceden istisnadır. Yani sen birazı müstesna, gecenin tümünü namazla geçir. Çünkü sürekli olarak bütün gece namaz kılmak mümkün değildir. Bedenin dinlenmesi için az bir kısmını istisna etmiştir. Bir şeyin "az bir kısmı" yandan daha aşağı olan miktarıdır. Vehb b. Münebbih'den şöyle dediği nakledilmiştir: "Az" onda birden ve altıda birden daha az olana denilir. el-Kelbî ile Mukâtil : Üçte birdir, demişlerdir.

2 ﴿