3

Yarısı kadar yahut ondan biraz eksik;

Daha sonra yüce Allah, şöyle buyurmaktadır:

"Yarısı kadar yahut ondan biraz eksik." bu âyet, emri bir hafifletmedir. Çünkü bundan önce namaz kılma zamanı sınırlandırılmamıştır. İnsanlar da ayakları şişinceye kadar namaz kıldılar. Bu, daha sonra yüce Allah'ın:

"O, sizin bunu sayamayacağınızı bildiği için" (el-Müzzemmil, 73/20) âyeti ile nesholmuştur.

el-Ahfeş dedi ki:

"Yarısı kadar” âyeti "yahut onun yarısını" demektir. Nitekim: Ona bir dirhem, iki dirhem, üç dirhem ver" denilince maksat, "... yahut iki ya da üç dirhem ver" demektir.

ez-Zeccâc dedi ki:

"Yarısı kadar" âyeti

"geceden" bedeldir.

"Birazı müstesna" ise "yarı'dan istisnadır. "Ondan" ile "ona" lâfzındaki zamirler ise "yarı"ya aittir. Anlamı da şöyle olur: Gecenin yarısı kadar namaz kıl, yahut üçte bire varıncaya kadar, o yarıdan biraz eksik ya da üçte ikiye kadar una az bir miktar ilave et. Sen ya gecenin üçte ikisini yahut yarısını ,ya da üçle birini namazla geçir, demiş gibidir.

Bir diğer açıklamaya göre, "yarısı" âyeti, "biraz" âyetinden bedeldir. O üç şık arasında muhayyerdi: Gecenin yarısmı bütünüyle namazla geçirmek yahut ondan biraz eksiltmek ya da ona biraz ilave ederek namazla geçirmek. İfadenin takdirî şöyle gibidir: Sen yarısı müstesna, yahut yarısından az ya da yarısından fazla müstesna olmak üzere geceleyin namaz kıl!

Müslim'in Sahih'inde Ebû Hüreyre'den rivâyete göre, Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Yüce Allah, her gece, gecenin ilk üçte biri geçti mi dünya semasına iner ve şöyle der: Ben melikim (mutlak mâlik ve egemenim). Bana dua eder de Ben de onun duasını kabul edeyim? Kim Senden dilekte bulunur da ben de onun dileğini vereyim? Kim Benden mağfiret diler de Ben de ona mağfiret edeyim? Fecr (ortalığı) aydınlatıncaya kadar bu böylece devam eder, gider. " Müslim, I, 522, 523; Tirmizi, II, J07; Dârimi, I, 414; Müsned, II, 282.

Buna benzer bir rivâyet, Ebû Hüreyre'den ve Ebû Said'den de gelmiştir. Merhum müfessir biraz sonra Nesâî'yi kaynak göstererek bu hadisi kaydedeceğinden, kaynakları ilgili notta belirtilecektir. Bu da gecenin üçte ikisini namazla geçirmenin teşvik edildiğine delildir.

Yine Müslim'in Sahih'inde Ebû Hüreyre'den şöyle dediği rivâyet edilmektedir: Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: "Gecenin yarısı -ya da üçte ikisi- geçti mi Allah... iner..." Müslim, 1, 522 Bu hadisi Ebû Hüreyre'den iki ayrı rivâyet yoluyla ve bu şekilde şüphe (yahut) ifadesi ile rivâyet etmiştir.

Nesâî'nin kitabında Ebû Hüreyre ve Ebû Said'den (Allah ikisinden de razı olsun) şöyle dedikleri rivâyet edilmektedir: Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: "Aziz ve celil olan Allah, gecenin ilk yarısı geçinceye kadar mühlet verir. Sonra bir münâdîye emir vererek şöyle der: Dua eden yok mu duası kabul olunacak, mağfiret isteyen yok mu ona mağfiret edilecek, dilekte bulunan yok mu ona istediği verilecek?" Nesâî, es-Sunenu'l-Kübrâ, VI, 124; Nesâî, Amelu'l-Yevmi ve'l-Leyte, s. 340

Bu hadisin sahih olduğunu Ebû Muhammed Abdu'l-Hak söylemiştir. Bu hadis sahih olmakla birlikte, nüzulün ne anlama geldiğini de açıklamakta ve bunun gecenin yarısı sırasında olduğunu göstermektedir.

İbn Mâce'nin, İbn Şihâb'dan, onun Ebû Seleme ile Ebû Abdullah el-Ağar'dan, ikisinin Ebû Hüreyre'den rivâyet elliklerine göre, Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Şanı yüce ve mübarek Rabbimiz her gece, gecenin son üçte biri kaldığında iner ve şöyle buyurur: Kim Benden istekte bulunuyor, ona istediğini vereyim? Kim Bana dua ediyor, duasını kabul edeyim? Kim Benden mağfiret diliyor, ona mağfiret edeyim? Ta ki tan yeri ağarıncaya kadar." İbn Mâce, I, 435; Müsned, 11, 264

O bakımdan ashab-ı kiram, gecenin son zamanlarını namazla geçirmeyi, ilk vakitlerinde namaz kılmaya nisbetle daha çok severlerdi.

İlim adamlarımız der ki: Hadis de, Kur'ân da bu sıralamayı göstermiştir. Esasen her ikisi de aynı pencereden bakmaktadırlar. Muvatta’'da ve başka kaynaklarda, İbn Abbâs'ın rivâyet ettiği şu hadis yer almaktadır: Ben teyzem Meymûne'nin yanında geceyi geçirdim. Gece yarısı olunca ya da ondan az bir süre yahut ondan kısa bir süre sonra, Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) uyandı, asılı bir kırbaya doğru gitti, ordan çabucak bir abdest aldı... diyerek, hadisin geri kalan bölümünü de zikretti. Buhârî, I, 64, 293; Muvatta’, 1, 121; Müslim, 1, 52H.

7- Gece Namaz Kılma Emrini Nesheden Emir Hangisidir;

Gece namazı kılma emrini nesheden âyetin, hangisi olduğu hususunda ilim adamları farklı görüşlere sahiptir. İbn Abbâs ile Âişe (radıyallahü anhüma)'dan gelen rivâyete göre, geceleyin namaz kılma emrini nesheden âyet, yüce Allah'ın:

"Şüphe yok ki Rabbin senin... gecenin üçte ikisinden az... ayakta durduğunu(zu) bilir" (20. âyet) diye başlayan ve surenin sonuna kadar devam eden âyettir, Nesheden âyetin;

"O sizin bunu sayamayacağınızı bildiği için" (20. âyet) âyeti olduğu da söylenmiştir. Yine İbn Abbâs'tan gelen rivâyete göre bu, yüce Allah'ın:

"Allah sizden hastalananlar olacağını... bilir" (20. âyet) âyetidir. Yine Âişe'den, Şafii, Mukâtil ve İbn Keysân'dan gelen rivâyete göre bu, beş vakit namaz ile nesholmuştur. Bunu neshedenin yüce Allah'ın:

"O halde ondan kolayınıza geleni okuyun" âyeti olduğu da söylenmiştir.

Ebû Abdurrahman es-Sülemî dedi ki:

"Ey sarınıp, bürünen!" âyeti nazil olunca, ayakları ve bacakları şişinceye kadar namaz kılıp durdular. Daha sonra yüce Allah'ın:

"O halde ondan (Kur'ân'dan) kalayınıza geleni okuyun!" âyeti nazil oldu. Bazı âlimler de şöyle demişlerdir: O (gece namazı kılmak) bir farz olup, onunla bir başka farz nesholmuştur. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın üzerine -fazileti sebebiyle- farz idi. Nitekim yüce Allah'ın;

"Gecenin bir kısmında da sana has nafile olmak üzere onunla (Kur'ân ile) gece namazı kıl" (el-îsra, 17/79) âyetinde olduğu gibi.

Derim ki: Birinci görüş bütün bu görüşleri kapsayan bir görüştür. Yüce Allah:

"Namazı kılın" diye buyurmuştur. Bunun kapsamına, nesneden beş vakit namazdır, diyenlerin görüşü de girer.

el-Hasen ve İbn Sîrîn'in kanaatine göre, gece namazı kılmak, bir koyun sağımlığı kadar dahi olsa, her müslümana farzdır.

Yine el-Hasen'den gelen rivâyete göre, o bu âyet-i kerîme hakkında şöyle demiştir: Farzdan sonra nafileden sözeden Allah'a hamdolsun.

Yüce Allah'ın izni ile sahih olan görüş de budur. Çünkü gece namazını teşvike ve faziletine dair âyetler, Kur'ân'da da, sünnette de gelmiş bulunmaktadır.

Âişe (radıyallahü anha)'dan dedi ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'a geceleyin üzerinde namaz kılmak üzere bir hasır bırakırdı. İnsanlar bunu işittiler. Onların toplandıklarını görünce bundan hoşlanmadı. Kendilerine gece namazı kılmanın farz kılınacağından korktu. Kızmış gibi bir halde eve girdi. Onlar da öksürmeye, tükürür gibi yapmaya başladılar. Yanlarına çıktı ve şöyle dedi; "Ey insanlar! Amellerden güç yetirebildiğiniz şeylerin altına giriniz. Şüphesiz ki Allah mükâfat vermekten, siz amel etmekten usanmadığınız sürece usanmaz. Şüphesiz en hayırlı amel, az dahi olsa devamlı olandır." bunun üzerine:

"ey sarınıp, bürünen" âyeti nazil oldu ve gece namazı onlara yazıldı ve farz seviyesine getirildi. Öyle ki onlardan herhangi bir kimse (bir yere) bir halat bağlar ve ona asılırdı. Sekiz ay bu şekilde kaldılar. Yüce Allah onlara merhamet buyurdu ve:

"Şüphe yok ki Rabbin... gecenin üçte ikisinden az... ayakta durduğunu bilir" âyetini indirdi ve Allah, onları farz olana döndürdü. Nafile olarak kılacakları dışında gece namazının farz oluşunu kaldırdı. Taberî, Tefsir, XXIX, 125; rivâyer ile ilgili mülahazalar için bk. İbn Hacer, Fethu'l-Bâri, IH, 22

Derim ki: Âişe'nin bu hadisini es-Sa'lebî zikretmiş olup, bunun anlamındaki bir rivâyet "az olsa dahi" bölümüne kadar Sahih'le sabit olmuştur. Geri kalan bölümü ise yüce Allah'ın:

"Ey sarınıp bürünen" âyetinin Medine'de indiğine, onların sekiz ay süreyle bu şekilde gece namazı kılmaya devam ettiklerine delil teşkil etmektedir. Yine Âişe'den Müslim'in Sahih'ınde "bir sene" dediğini belirten rivâyet de önceden geçmiş bulunmaktadır.

el-Maverdî, ondan üçüncü bir görüş daha nakletmektedir ki, buna göre bu süre onaltt aydır. el-Maverdî, Âişe (radıyallahü anhnhâ)'dan gelen başka bir görüş de zikretmemektedir. İbn Abbâs'tan da el-Müzzemmıl'in baş tarafları ile son tarafları arasında bir senelik bir süre olduğuna dair bir rivâyet zikretmektedir. Dedi ki: Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a gelince, gece namazı kılmak onun için farzdı. Gece namazının Peygamberden nesh olması hakkında da ondan gelmiş iki görüş vardır. Birincisine göre bu, yüce Allah onun canını alana kadar üzerinde farz olarak kaldı. İkinci rivâyete göre, ümmetinden nesh olduğu gibi, bu hüküm ondan da nesh olmuştur.

Bu namazın farz kılınışı ile nesh olması arasındaki süre hususunda iki görüş vardır. Birincisine göre, onun ümmetine gece namazının farz kılındığı süre, daha önceki iki görüşte zikredilmişti. Bununla da İbn Abbâs'ın bir sene süreyle devam ettiği şeklindeki görüşü ile, Âişe'nin onaltı ay devam ettiği şeklindeki görüşünü kastetmektedir. İkinci görüşe göre ise, bu süre on yıl olup, yüce Allah -risalet görevi dolayısıyla ona ayrıcalık olsun diye- mükellefiyetinde bir fazlalık olan bu hükmü neshetmek suretiyle, yükümlülüğünü hafiflettiği vakte kadar devam etmiştir. Bu görüş de İbn Cübeyr'in görüşüdür.

Derim ki; Bu açıklama es-Sa'lebî'nin -daha önce geçtiği gibi- Said b. Cübeyr'den zikrettiği rivâyete uygun değildir. Bunu iyice düşünmek gerekir. Yüce Allah'ın izniyle bu sûrenin sonunda bu hususa dair daha geniş açıklamalar gelecektir.

3 ﴿