2Kendisine o âmâ geldi diye, "Kendisine... geldi diye" âyetindeki “Diye" lâfzı mef'ûlün leh olduğundan ötürü nasb mahallindedir. Kendisine âmâ geldiği için demektir. Âmâ da gözleriyle görmeyen kimseye denilir. Bütün tefsir bilginlerinin rivâyet ettiklerine göre, Kureyş'in eşrafından bir topluluk, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın yanında bulunuyordu. Peygamber onların müslüman olacaklarını ümit etmişti. Bu sırada Abdullah b. Um Mektûın geldi. Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), Abdullah'ın sözünü keseceğinden çekindiği için, ondan yüz çevirdi. İşte bu âyet-i kerîme onun hakkında inmiştir. Mâlik dedi ki: Hişam b. Urve, kendisine Urve'den rivâyetle Tirmizi, V, 432; Muvatta’, I, 203. şöyle dediğini zikretti: "Yüzünü ekşitip, çevirdi" âyeti İbn Um Mektûm hakkında inmiştir. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'a gelerek: Ey Muhammed! Beni yanına yaklaştır, demeye koyuldu. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın yanında da müşriklerin büyüklerinden birisi bulunuyordu. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) yüzünü Abdullah'tan çevirip, öbürüne dönmeye koyuldu ve: "Ey filan! Sen benim bu söylediklerimde bir sakınca görüyor musun?" diyordu. O da: Hayır, putlara andederim ki senin söylediklerinde bir sakınca görmüyorum diyordu. Bunun üzerine yüce Allah: "Yüzünü ekşitip, çevirdi" âyetini indirdi. Tirmizîde senedini belirtilerek şöyle demektedir: Bize Said b. Yahya b. Said el-Ümevî anlattı. Bana babam anlattı, dedi ki: Bu Hişam b. Urve’ye babasından, babası Âişe'den diye arzettiğimiz (rivâyetler)dir. Âişe dedi ki: "Yüzünü ekşitip, çevirdi" âyeti âmâ İbn Um Mektûm hakkında inmiştir. O Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a gelip, şöyle demeye koyuldu: Ey Allah'ın Rasûlü, beni irşad et. O sırada Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın yanında müşriklerin büyüklerinden birisi bulunuyordu. Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ondan yüzünü çeviriyor, diğerine yöneliyor ve şöyle diyordu: "Söylediklerimde bir sakınca görüyor musun?" O kişi de: Hayır diyordu. İşte âyet bunun hakkında inmiştir. (Tirmizi) dedi ki: Bu garib bir hadistir. 2- Bu Âyetlerin Mahiyeti ve Nüzul Sebebinde Sözü Geçen Şahıslar: Ayet, yüce Allah tarafından Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'a, Abdullah b. Um Mektûm dan yüz çevirmesi dolayısıyla bir serzeniştir. Abdullah b. Um Mektûm'un adının Amr b. Um Mektûm olduğu da söylenir. Um Mektûm'un ismi Âl-ike olup, Amir b. Mahzum'un kızıdır. Burada sözü geçen Amr, Kays'ın oğludur. Kays. Zaidenin o el-Asam'ın oğludur. O da Hatice (radıyallahü anha)'ın dayısının oğludur. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), müşriklerin büyüklerinden birisi ile uğraşırken onunla ilgilenmemişti. Denildiğine göre, bu kişi, el-Velid b. el-Muğire idi. İbnu’l-Arabî dedi ki: Bunu bizim ilim adamlarımızdan maliki mezhebine mensub kimseler söylemiştir. Künyesi de Ebû Abd Şans idi. Katade dedi ki: O Umeyye b. Halas idi. Yine ondan Ubey b. Halef olduğu da nakledilmiştir. Mücahid dedi ki: Bunlar üç kişi idiler. Rabia'nın oğlu Utbe ve Şeybe ile Ubey b. Haleftiler. Atâ ise: Rabia'nın oğlu Utbe demiştir, Süfyan es-Sevrî dedi ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) amcası Abbas ile birlikte idi. ez-Zemahşerî dedi ki: Peygamberin yanında Kureyş'in ileri gelenlerinden Rabia'nın iki oğlu Utbe ve Şeybe, Ebû Cehil b. Hişam, Abbas b. Abdu’l-Mutlalib, Umeyye b. Halef ve el-Velid b. el-Muğire vardı. Onların müslüman olmaları dolayısıyla başkaları da İslama girer ümidi ile İslama davet ediyordu. İbnu'l-Arabî dedi ki: Bizim mezhebimize mensub ilim adamlarımız, bu kişi el-Velid b. el-Muğire idi, demiş olmalarına rağmen, başkaları bu kimselerin Umeyye b. Halef ile Abbas olduğunu söylemişlerdir. Ancak bütün bunlar bâtıldır ve dini hususları iyice tahkik etmeyen müfessirlerin bir bilgisizliğidir. Şöyle ki; Umeyye b. Halef ile el-Velid, Mekke'de, İbn Um Mektûın ise Medine'de idi. Ne o onlarla birlikte, ne onlar onunla birlikle bir arada bulunmadı. Umeyye de, Velid de kâfir olarak öldüler. Birisi hicretten önce, diğeri Bedir'de öldü. Umeyye hiçbir zaman da Medine'ye gitmedi ve Peygamberin huzurunda tek başına da, başkası ile birlikte de bulunmadı. 3- Abdullah b. Um Mektum'un Konumu: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Kureyş'in ileri gelenlerinden huzurunda bulunanlarla meşgul olup, onları yüce Allah'ın dinine davet ederken müslüman olacaklarına ümidi de yükselmişken, onların müslüman olmaları sayesinde kavimlerinden diğerlerinin de müslüman olacaklarını bekliyor iken, âmâ olan İbn Um Mekıûm gelip: Ey Allah'ın Rasûlü! Allah'ın sana öğrettiklerinden bana da öğret deyip, onunla yüksek sesle konuşmaya ve bu konuşmalarını ileri götürmeye koyuldu. Peygamberin başkası ile uğraşmakta olduğunu da bilmiyordu. Sonunda Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın yüzünden sözünü kestiği için hoşlanmadığı anlaşıldı ve kendi kendisine şöyle dedi: Şimdi bunlar da şöyle düşünüyor: Ona uyanlar; körler, ayak takımları ve kölelerdir. Bundan ötürü de Peygamber yüzünü ekşitti ve ondan yüz çevirdi. Bunun üzerine âyet-i kerîme nazil oldu. es-Sevrî dedi ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bundan sonra İbn Um Mektûm'u gördü mü onun için ridâsını yere yayar ve: "Kendisi dolayısıyla Rabbimin bana sitem ettiği kişi, hoş safa geldin (merhaba)" ve: "Bir ihtiyacın var mı?" diye sorardı. İki ayrı gazvede onu Medine'ye yerine vekil bıraktı. Enes dedi ki: Ben onu Kadisiye günü bineğin sırtında, üzerinde zırh ve elinde siyah bir sancakla gördüm. 4- İbn Um Mektûm'un Yaptığı Davranışın Değerlendirilmesi: İlim adamlarımız dedi ki: Eğer İbn Um Mektûm, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın başkasıyla uğraşmakta olup onların İslâm'a gireceklerini ümit ettiğini bilmekle birlikle bu işi yapmış olsaydı, elbettekı bu edebe aykırı bir davranış olurdu. Fakat şanı yüce Allah, Suffe ehlinin kalblerinin kırılmaması yahutta fakir olan bir mü’minin zenginden hayırlı olduğunun bilinmesi için, ona sitem etmiştir. Mü’mine gereken dikkati göstermek -fakir olsa dahi- öbür işten daha doğru ve daha uygun idi. Öbür iş ise îman ederler ümidi ile zenginlere yönelmekti. Her ne kadar bunda da bir çeşit maslahat var ise de bu öyledir. İşte yüce Allah'ın -önceden de geçtiği üzere-: "Yeryüzünde çokça savaşıp, zaferler kazanıncaya kadar esirler alması hiçbir peygambere yaraşmaz... " (el-Enfal, 8/67) âyetinin da buna göre anlaşılması gerekmektedir. (Bk. Belirtilen âyetin tefsiri, 2. başlık ve devamı) Şöyle de açıklanmıştır; Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), İbn Um Mektûm'un kalbindeki îmana güvendiği için, konuştuğu obur adamın kalbini ısındırma maksadını gütmüştü. Nitekim o şöyle buyurmuştur: Şüphesiz ki ben başkasını daha çok sevdiğim halde, bir diğer adamı –Allah’ın onu yüzü üzerine cehenneme yıkacağından korkarak görür gözetirim. Müslim, 1, 132 5- Peygamber Efendimizin Yüzünü Ekşitip, Çevirmesinin Sebebi: İbn Zeyd dedi ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’ın. İbn Um Mektûm dolayısıyla yüzünü ekşitip, ondan yüz çevirmesinin sebebi, kendisine rehberlik eden kimseye onu susturması için işaret etmesi idi. Ancak İbn Um Mektûm rehberini itmiş ve Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile konuşup. Peygamberden istediği bilgiyi almaktan başkasını kabul etmemişti. Bu onun bir çeşit kabalığı idi. Bununla birlikte yüce Allah, onun hakkında Peygamberine gaib şahıs (üçüncü şahıs) hakkında haber veren lâfız ile "Yüzünü ekşitip, çevirdi" âyetini indirdi. Böylece (hitab kipiyle): "Yüzünü ekşitip, çevirdin" demeyerek onu tazim etmiş oluyordu. |
﴾ 2 ﴿