17Geceye ve onun kaplayıp topladığı şeylere, "Geceye ve onun kaplayıp, topladığı şeylere!" Topladığı, içinde barındırıp, sardığı şeylere demektir. Asıl anlamı sultanın gazab etmesi, kızıp köpürmesi ile alakalıdır. Eğer yüce Allah rahmet ve lütfü ile kullarına bunu ihsan etmeseydi, kullar geceyi getiremezlerdi. Fakat o kullarına rahmeti ile tecelli ederek, o rahmeti ile onlara yumuşaklıkla davrandı, yaratıklar da bundan dolayı sükunet buldular, sonra da etrafa kaçışıp dağıldılar, sarılıp sarmalandılar ve içeri doğru çekildiler. Herkes kendi barınağına geri dönüp yalnızlık hissi ile onun dehşetinden sükunete erişti. İşte yüce Allah'ın şu âyeti -önceden de geçtiği üzere- bunu anlatmaktadır: "Geceyi ve gündüzü sizin için kendisinde" yani geceleyin "sükun bulasınız ve" gündüzün de "lütfundan arayasınız diye yaratmış olması onun rahmetindendir." (el-Kasas, 28/73) O halde gece, gündüzün işleri dolayısıyla etrafa yayılmış olanları bir araya getirir ve birbirine katar, barındırır. İşte İbn Abbâs, Mücahid, Mukâtil ve başkalarının açıklamalarının ifade ettiği anlam budur. Dabi b. el-Haris el-Burcumi de şöyle demiştir: "Ben ve sizler ve size duyulan özlem Parmak uçlarının yakalayamadığı bir suyu avuçlayıp, elini kapatan kimseye benzeriz." Şair şunu söylemek istiyor: Nasıl ki eline su alıp, avucunu kapatan kimsenin elinde su diye bir şey kalmıyorsa, bu hususta da benim elime bir şey geçmiyor. Gece; dağları, ağaçları, denizleri ve yeri örtüp bürüdüğü zaman, bütün bunlar onun için toplanıp bir araya gelmiş olacağından, onları kaplayıp, toplamış olur. "El-vesak" "Kaplayıp, toplamak bir şeyi bir şeye katmak" anlamındadır. "Vesaktuhu, usikuhu, veskan" "Onu topladım, toplarım" denilir. Bir araya getirilmiş çok miktardaki buğdaya "vesk" denilmesi de buradan gelmektedir ki; altmış sa'dır. "Taamu musekun" "Bir araya getirilmiş, toplanmış yiyecek (buğday)" demektir. "İbilu mustevsikatun: Bir araya gelip, toplanmış develer" anlamındadır. Recez vezninde şair şöyle demiştir: "Bizim; genç, güzel görünümlü, beş ve dört yaşında develerimiz vardır. Ve bunlar bir aradadırlar. Keşke onları güdecek birisi bulunsa!" İkrime dedi ki: "Onun kaplayıp, topladığı şeyler" barınacağı yere doğru önüne katıp, götürdüğü herbir şey demektir. O halde "vesk" önüne katıp, kovalamak demektir. O bakımdan kovulup, uzaklaştırılmış deve. koyun ve merkeblere "vesika" denilmesi buradan gelmektedir. Şair şöyle demiştir: "İz sürücünün davarların izlerini sürmesi gibi." İbn Abbâs'tan rivâyete göre; "kaplayıp, topladığı şeyler" örtüp, kapattığı şeyler; ondan gelen başka bir rivâyete göre; taşıdığı şeyler demektir. Taşınan herbir şey hakkında; "Vesaktuhu" "Onu taşıdım" denilir. Araplar: "Lâef’aluhu mâvesekat ıni’l-mâe” Gözüm su taşıdığı (gördüğü) sürece bu işi yapmam" derler. “Vesekati’n-nâkatu tusika veskan" "Dişi deve gebe kaldı ve rahmini suya karşı kapattı" denilir. Bu durumda olan deveye; "Nâkatun vâsikun" denilir. Çoğulu "Nuku visâk" ...diye gelir. "Nâim" "Uyuyan" lâfzının çoğulunun; "Niyâm" şeklinde; "Sâhib" "Arkadaş" lâfzının çoğulunun; "Sihâb" diye gelmesi gibi. Bişr b. Ebi Hazım dedi ki: "Onlara türkü çağırıp ayrılmadı yanlarından Gebe develer gebe olmayanlardan ayırdedilinceye kadar." Çoğulu aynı şekilde “Mevâsik” diye de gelir. "Evsaktu’l-baira" "Deveye yükünü yükledim" demektir. "Evsaktu’n-Nahle" "Hurma ağacının taşıdığı meyve yükü çok oldu" demektir. Yeman, ed-Dahhak ve Mukâtil b. Süleyman: Taşıdığı karanlık, diye açıklamışlardır, Mukâtil dedi ki: Ya da taşıdığı yıldızlar, anlamındadır. el-Kuşeyri dedi ki: "Taşımak"ın anlamı toplayıp, bir araya getirdiği şeyler demektir. Gece, karanlığı ile her şeyi örter. Bunları örtmesi halinde onları "vesk" etmiş olur. Böylece bu âyet, gece hepsini ihtiva etmiş olduğundan ötürü, bütün yaratılmışlara bir yemin olur. Yüce Allah'ın: "Hayır! Yemin ederim ki gördüğünüz şeylere, görmediğiniz şeylere de." (el-Hakka, 69/38-39) âyeti gibidir. İbn Cübeyr dedi ki: "Kaplayıp, topladığı şeyler," onda işlenen ameller demektir. Yani (mü’minlerin) teheccüd ve seher vakitlerinde mağfiret dilemelerdir. Şair dedi ki: "Bir gün bizi salih kimseler görürsün, kimi zaman da Sen bizi oldukça kararlı, amel eden bir kimse gibi de görürsün." |
﴾ 17 ﴿