19Mutlaka sizler, biri diğerine mutabık halden hale geçeceksiniz. "Mutlaka sizler, biri diğerine mutabık halden hale geçeceksiniz." Ebû Amr, İbn Mes’ûd, İbn Abbâs, Ebû'l-Âl-iye, Mesrûk, Ebû Vâil, Mücahid, en-Nehaî, eş-Şa'bi, İbn Kesîr ve Hamza el-Kisai "mutlaka sizler... geçeceksiniz" anlamındaki âyeti Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'a hitab olmak üzere; "Leterkebenne" "Mutlaka sen ... geçeceksin" diye okumuşlardır ki; mutlaka ey Muhammed sen, bir halden sonra bir diğer hale geçeceksin, demektir. Bu açıklamayı İbn Abbâs yapmıştır. en-Nehaî dedi ki: Ey Muhammed, sen mutlaka bir semadan sonra bir diğer semaya, bir dereceden sonra bir diğerine yüce Allah'a yakınlık bakımından bir mertebeden diğerine mutlaka geçeceksin. İbn Mes’ûd dedi ki: Şüphesiz ki sema bir halden sonra bir diğer hale geçecektir. Bununla yüce Allah'ın semaları nitelendirdiği, yarılıp çatlamak, katlayıp dürmek, kimi zaman erimiş bakır gibi, kimi zaman kırmızı bir sahtiyan gibi oluşu, şeklindeki hallerin birinden diğerine geçeceği kast edilmektedir. İbrahim'den onun da Abdu'l-Ala'dan rivâyetine göre; "halden hale" âyeti hakkında şöyle demiştir: Sema bir halden sonra bir diğer hale değiştirilir. Abdu'l-Ala dedi ki: Kırmızı sahtiyanı andıran bir gül gibi ve erimiş bir bakır gibi olur. Bir diğer açıklamaya göre; ey insan şüphesiz ki sen bir halden bir diğer hale geçeceksin. Nutfeden sonra alakaya, sonra bir çiğnem ete, sonra canlı bir varlık, sonra ölü zengin ve fakir olacaksın. O halde hitab; "Ey insan, gerçekten sen Rabbine doğru durmadan çalışıp çabalayacaksın" âyetinde sözü edilen insanadır. Bu da bir cins isimdir, manası insanların tümüdür. Diğerleri ise bütün insanlara hitab olmak üzere "be" harfini ötreli olarak: "Leterkebunne" "Mutlaka sizler ... geçeceksiniz" diye okumuşlardır. Ebû Ubeyd ve Ebû Hatim bu kıraati tercih etmişlerdir. Ebû Hatim dedi ki: Çünkü buradaki anlamın insanlar ile ilgili olması Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile ilgili olmasından daha uygundur. Zira bu âyet-i kerimeden önce kitabı sağ elinden verilecekler ile kitabı sol tarafından verilecek kimseler sözkonusu edilmiştir. Yani sizler kıyâmetin şiddetli hallerinden sonra bir başka hale mutlaka geçeceksiniz. Yahutta sizler peygamberlere muhalefet etmek ve onları yalanlamak hususunda, sizden öncekilerin izledikleri yoldan aynen geçeceksiniz, o yolu izleyeceksiniz, demektir. Derim ki: Bunların hepsi de kastedilmiştir. Bu hususta bir takım hadisler de gelmiş bulunmaktadır, (Bk, Kaf, 50/21. âyetin tefsiri) Hafız Ebû Nuaym, Cafer b. Muhammed b. Ali'den, o Cabir (radıyallahü anh)'dan şöyle dediğini rivâyet etmektedir: Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı şöyle buyururken dinledim: "Şüphesiz ki Âdem oğlu yüce Allah'ın kendisini nasıl yarattığından yana gaflet içerisindedir. Kendisinden başka hiçbir ilâh olmayan Allah onu yaratmak istediği vakit meleğe: Onun rızkını, eserini (ayak izlerini) ve ecelini yaz. Mutlu mu yoksa bedbaht mı olacağını yaz. Sonra bu melek yukarı çıkar, Allah bir başka melek gönderir. Olgunlaşıncaya kadar bu melek onu muhafaza eder. Sonra yüce Allah, onun iyilik ve kötülüklerini yazacak iki melek gönderir. Ölüm vakti geldi mi bu iki melek yükselirler. Sonra ona ölüm meleği (selam ona) gelir, ruhunu alır. Kabrine yerleştirildiği vakit tekrar ruh bedenine geri verilir. Sonra ölüm meleği yükselir. Ona kabir melekleri gelir, onu imtihan ederler. Sonra onlar da çıkarlar. Kıyâmet koptuğu vakit iyilik meleği ile kötülük meleği onun üzerine iner. Boynunda bağlı bulunan bir kitabı çözerler. Sonra da onunla birlikte gelirler, Birisi önden sürücü, diğeri ise şehittir." Sonra yüce Allah, şöyle buyurmaktadır: "Yemin olsun sen bundan gaflet içinde idin. Şimdi senden perdeni kaldırdık, bugün gözün pek keskindir." (Kaf, 50/22) Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Mutlaka sizler biri diğerine mutabık, halden hale geçeceksiniz." âyetini okudu. (Peygamber) buyurdu ki: 'Bir halden sonra bir diğer hale (geçeceksiniz.)" Sonra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Şüphesiz ki sizin önünüzde çok büyük bir iş vardır. O büyük olan Allah'tan yardım dileyiniz" Ebû Nuaym, Hilye, III, 190. Hadis daha önce Kaaf, 50/22. ayetin tefsiri yapılırken kayd edilmiş idi. Bu hadis yaratıldığı günden, ölümden sonra diriltileceği zamana kadar insanın karşı karşıya kalacağı bütün halleri kapsamaktadır. Bu hallerin hepsi de zorluktan sonra bir diğer zorluktur. Önce hayat, sonra ölüm, sonra ölümden sonra diriliş, sonra da amellerin karşılıklarının verilmesi. Bu hallerin her birisinde bir takım zorluklar vardır. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) da şöyle buyurmuştur: "Sizden öncekilerin izinden karış be karış, kulaç be kulak gideceksiniz. Hatta onlar bir keler deliğine girecek olsalar bile siz de şüphesiz ona gireceksiniz." "Ey Allah'ın Rasûlü, bunlar yahudilerle, hristiyanlar mıdır?" diye sordular. Peygamber: "Başka kim olabilir ki?" diye buyurdu. Buhârî, III, 1274, VI, 2669; Müslim, IV, 2054; Müsned, II, 327, 511. III, 84, 89 Bu hadisi Buhârî rivâyet etmiştir. Müfessirlerin görüşlerine gelince; İkrime: Bir halden sonra bir diğer hale geçeceksiniz. Önceleri süt emerken sütten kesilecek, önceleri gençken yaşlı olacaksınız. Şair şöyle demiştir: "İşte insan böyledir, eceli belli vakte kadar geciktirilecek olursa; O bir hale geçer, ondan sonra da bir başka hal gelir." Mekhul'den şöyle dediği nakledilmiştir: Her yirmi senede bir daha önce olmadığınız bir hal ile karşılaşırsınız. el-Hasen dedi ki; Bir durumdan sonra bir başka durum ile karşı karşıya kalırsınız. Sıkıntıdan sonra bolluk, bolluktan sonra sıkıntı, fakirlikten sonra zenginlik, zenginlikten sonra fakirlik, hastalıktan sonra sağlık, sağlıktan sonra hastalık.,, Said b. Cübeyr dedi ki: Bir mevkiden sonra bir diğer mevkiye geçeceksiniz. Bir takım insanlar dünyada iken aşağı mertebelerde idiler, âhirette yükseleceklerdir. Birtakım kimseler dünyada yüksek mertebede idiler, âhirette alçalacaklardır. Bir diğer açıklamaya göre, bir mevkiden bir diğer mevkiye, bir halden bir diğer hale geçeceksiniz. Şöyle ki, doğru yol üzere salih olan bir kimsenin bu hali kendisini daha ileri derecede salih olmaya iter. Bozuk yolda olan bir kimsenin bu hali de onu daha ileri derecede fesada götürür. Çünkü herşey kendi şekli üzere cereyan eder, gider. İbn Zeyd dedi ki: Sizler dünya halinden, âhiret haline geçeceksiniz İbn Abbâs dedi ki: Zorlu ve dehşetli haller kastedilmiştir. Ölüm, sonra diriliş, sonra amellerin sunulması (arz.) Araplar oldukça zorlu ve sıkıntılı bir duruma düşen kimse hakkında: "Vekaa’ fi benâti tabaka, veihdâ benâti tabaka." derler. Pek büyük ve zorlu musibet ve sıkıntıya; "Em tabak, veihdâ benâti tabaka." denilir. Bunun aslı ise bir tür yılandır. Çünkü yılana yuvarlanması dolayısıyla; "Em tabak" Tabak gibi" denilir. Sözlükte "tabak" açıkladığımız gibi hal demektir. el-Akra b. Habis et-Temimi dedi ki: "Ben zamanın iyi kötü her türlü halini denemiş bir kimseyim. Onun bir hali beni bir başkasına sürüklemiştir." Bu durum alemin, hadis (sonradan yaratılmış) olduğuna ve yaratıcının varlığının isbatına dair en açık bir delildir. Hükema şöyle demiştir: Bugün bir halde, yarın bir başka halde olan bir varlığın tedbiri (işlerinin çekilip çevrilmesi)nin başkasına ait olduğu, bilinmelidir. Ebû Bekr el-Verrak'a şöyle soruldu: Bu alemin bir yaratıcısının olduğunun delili nedir? O: Hallerin birinden diğerine geçirilmesidir. Kuvvetin azlığı, bünyenin zayıflığı, niyetin gerçekleştirilememesi, kararlılığın ortadan kaldırılmasıdır, diye cevap verdi. "Etenâ tabak mine’n-nâsi ve tabak mine’l-cerâdi" "Bize insanlardan bir topluluk ve çekirgelerden bir topluluk geldi" denilir. el-Abbas'ın, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı överken söylediği: "Sen sulbden rahime intikal edersin Bir alem geçip gitti mi bir tabak (topluluk) ortaya çıkar." Beyitinde insanlardan bir nesli kastetmektedir. Buna göre yeryüzünün "tıbâk"ı onun dolu olması demek olur. "Tabak" aynı zamanda iki omuru birbirinden ayıran ince bir kemiktir. "Medâ tabak mine’lleyli, vetabaka mine’n-nehâri" "Gecenin büyük bir bölümü ve gündüzün büyük bir bölümü geçti" denilir. "Tabak" lâfzı "atbak"ın çoğuludur. O halde bu lâfız müşterektir. "Mutlaka sizler... geçeceksiniz" anlamındaki lâfız, nefse hitab olmak üzere, "be" harfi kesreli olarak: "Leterkebinne" " (Ey nefs) mutlaka sen... geçeceksin" diye okunduğu gibi, diye "ye': harfi ile de okunmuştur. “Leyerkebine” "Mutlaka insan... geçecektir" demek olur. "An tabakin" Bir halden" lâfzı: "Tabakan" "Bir hale" lâfzının sıfatı olarak, nasb mahallindedir. Bu da: "Tabakan mucavezen litabak" Bir hali aşıp, bir diğer hale (geçeceksiniz) demektir. Yahutta: "Leterkebunne" "Mutlaka sizler... geçeceksiniz" lâfzındaki zamirinden hal (olarak nasbedilmiştir.) Yani onlar bir hali aşarak, bir diğer hale geçeceklerdir. Ya da insan yahut nefis -kıraatlere göre- bir hali geçip, bir diğer hale geçecektir, demek olur. |
﴾ 19 ﴿