6

Sana (Kur'ân’ı) okutacağız ve unutmayacaksın.

Ey Muhammed!

"sana" Kur'ân'ı

"okutacağız", onu sana öğreteceğiz

"ve unutmayacaksın." Onu iyiden iyiye ezberleyecek ve belleyeceksin. Bu açıklamayı İbn Vehb, Malik'ten rivâyet etmiştir.

Bu, yüce Allah'tan bir müjdedir. Ona apaçık bir âyet (bir mucize) verdiğini müjdelemektedir. Bu müjdede Cebrâîl'in, Peygambere okuduğu vahyi -kendisi okuması, yazması olmayan bir ümmî olmakla birlikte- ezberleyeceğine ve onu asla unutmayacağına dairdir.

İbn Ebi Necih'in rivâyetine göre Mücahid şöyle demiştir: Unuturum korkusuyla Peygamber zaman zaman gelen vahiyleri hatırlamaya çalışırdı. Ona: “Senin böyle bir külfete katlanmana gerek yok”, denildi.

Mücahid ve el-Kelbî dedi ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'a vahiy nâzil oldu mu Cebrâîl âyeti bitirir bitirmez Peygamber, unuturum korkusuyla hemen âyetin başını tekrarlamaya koyulurdu. Bunun üzerine:

"Sana okutacağız" ve bundan sonra da hiçbir şeyi

"unutmayacaksın"; bu hususta senin kendini külfete sokmana gerek yok, buyrukları nazil oldu.

Bu açıklamaya göre, bu âyetten sonra gelen istisnanın mahiyeti el-Ferrâ''nın dediği şekilde şöyledir: Allah'ın dilediği müstesna ve esasen O, senin herhangi bir şeyi unutmanı dilememiştir. Bu yönüyle yüce Allah'ın:

"Gökler ve yer ayakta durduğu müddetçe orada ebediyyen kalıcıdırlar. Rabbinin dilediği kadarı müstesna" (Hud, 11/108) âyetini andırmaktadır ki, O, böyle bir şeyi dilemeyecektir, demektir. Nitekim konuşma esnasında şöyle denilir: İstediğin herşeyi -benim istediğim müstesna ve sana vermeyi istemediklerim dışında- mutlaka herşeyi vereceğim, demekle birlikte; insanın içinde ona herhangi bir şeyi vermemek gibi bir niyet taşımaması haline benzer. İşte yeminler de buna göre değerlendirilir. Yeminlerde, yemin edenin niyeti, bütün hakkında olmakla birlikte istisna yapılır (inşaallah denilir).

6 ﴿