TÎN SÛRESİ

Rahmân ve Rahîm Allah'ın İsmi ile

Çoğunluğun görüşüne göre Mekke'de inmiştir. İbn Abbâs ve Katade Medine'de indiğini söylemişlerdir. Sekiz âyet-i kerimedir.

1

Yemin olsun incire ve zeytine

Bu âyete dair açıklamalarımızı üç başlık halinde sunacağız:

1- Buradaki "İncir ve Zeytin"den Kasıt:

"Yemin olsun incire ve zeytine" âyeti hakkında İbn Abbâs, el-Hasen, Mücahid, İkrime, İbrahim en-Nehâî, Ala b. Ebi Rebâh, Câbir b. Zeyd, Mukâtil ve el-Kelbi şöyle demişlerdir: Bu sizin yemekte olduğunuz, incir ve yağım sıkıp çıkardığınız, bildiğiniz zeytindir. Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

"Ve Turu Sina'dan çıkan yağ veren ve yiyenlere katık olan bir ağaç da (yarattık)." (el-Mu'minun, 23/20)

Ebû Zerr dedi ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'a bir sepet incir hediye edildi, o: "Yeyiniz" diye buyurdu ve kendisi de ondan yedi. Sonra da şöyle buyurdu: "Eğer bir meyvenin cennetten inmiş olduğunu söyleyecek olsaydım, o budur diyecektim. Çünkü cennetin meyvelerinin çekirdeği yoktur. Siz bunu yiyiniz. Çünkü bu meyve basurları keser ve nükris (diye bilinen eklemdeki ağrılar demek olan gut) hastalığına karşı fayda sağlar." Deylemî, Firdevs, ııı, 243; ayrıca bk. Münavî, Feyzu'l-Radir, V, 43.

Muaz'dan rivâyet edildiğine göre o bir zeytin çubuğu ile dişlerini misvaklamış ve şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i şöyle buyururken dinledim: "Zeytin (ağacının çubuğu) ne güzel misvaktır! O mübarek bir ağaçtandır, ağıza hoş bir koku verir ve dişlerin sarılığını giderir. O benim de, benden önceki peygamberlerin de misvakıdır." Taberânî, Evsat, i, 210: Deylemî, Firdevs, IV, 260.

Yine İbn Abbâs'tan rivâyet edildiğine göre incir, Nûh (aleyhisselâm)'ın Cudi üzerinde inşa ettiği mescid, zeytin Beytu'l-Makdis mescididir, demiştir. ed-Dahhak da, incir Mescid-i Haram, zeytin Mescid-i Aksa'dır demiştir, İbn Zeyd'e göre incir Dimaşk mescidi, zeytin de Beytu'l-Makdis'in mescididir.

Katade: încir Şam'ın üzerinde inşa edildiği dağdır, zeytin Beytu'l-Makdis'in üzerinde bulunduğu dağdır, demiştir.

Muhammed b. Ka'b dedi ki: İncir Ashab-ı Kehfin mescidi, zeytin İlya mescidi demektir.

Ka'b el-Ahbar ve yine Katade ile İklime ve İbn Zeyd şöyle demişlerdir: İncir Dımaşk, zeytin Beytu'l-Makdis'tir. et-Taberi'nin tercih ettiği de budur.

el-Ferrâ' dedi ki: Ben Şam ahalisinden bir kişiyi şöyle derken dinledim: İncir llulvan'dan, Hemezan'a kadar olan bölge arasındaki dağlardır. Zeytin ise Şam dağlandır.

Bunların Şam'da iki dağ oldukları da söylenmiştir. Süryanice de bunlara Turu Zeytâ (zeytin dağı) ve Turu Tinâ (incir dayı) denilir. Bu dağlara bu isimlerin veriliş sebebi bu dağlarda bu meyvelerin yetişmesidir. Ebû Mekîn de İkrime'den böylece rivâyet etmiştir. Buna göre Ikrime, incir ile zeytin Şam diyarında iki dağsn adıdır, demiştir. en-Nabiğa da şöyle demiştir:

"O bulutlar yan taraftan Teyn denilen yere geldiler."

Burada (Teyn) bir yerin adıdır.

Muzafın hazfedilmiş olma ihtimali de vardır. Yani incir ve zeytinin bittiği yere yemin olsun, demek olabilir. Fakat Kur'ân'ın zahiri ifadelerinden buna dair bir delil olmadığı gibi; ona muhalefet etmenin câiz olmadığı zatın âyetinden da böyle bir delil bulunmamaktadır. Bu açıklamayı en-Nehhâs yapmıştır.

2- Bu Görüşlerin Sahih Olanları:

Bu görüşlerin en sahih olanı birincisidir. Çünkü hakikat anlamı odur. Bir delil bulunmadıkça da hakikat anlamı bırakılıp, mecazî anlama geçilmez. Şanı yüce Allah'ın incire yemin etmesi, cennette Âdem (aleyhisselâm)'ın kendisi ile örtündüğü ağaç oluşundan dolayıdır, Çünkü yüce Allah:

"Ve üzerlerine cennet yapraklarından üstüste koyarak örtmeye başladılar." (el-A'raf, 7/22) diye buyurmuştur ki; bu koydukları şey de incir ağacının yaprağı idi.

Bir başka açıklamaya göre, incir ile yemin etmesi, bu meyvedeki pek büyük lütfü açıklaması içindir. O görünüşü itibariyle güzel, tadı hoş, kokusu hoş, toplanması kolay ve büyüklüğü de bir lokma kadardır. Bu hususta şu beyitleri söyleyen ne güzel söylemiş:

"Kuşluk vaktinde dallardaki incire bak!

Derisi parçalanmış, boynunu yana yatırarak

Sanki elinden alınmış bir nimetin sahibi idi

De, elbisesi yeni iken. sonra eskidi

Tepelerdeki en küçük, onların en büyükleridir

Fakat yollarda onun için çağırılır."

Bir başka şair de şöyle demiştir:

"İncir bana göre her meyveden üstündür

Parlak dalında eğilip büküldüğü vakit

Yüzü tırmalanmış, balı akmış

Sanki Allah'a haşyetinden rükua eğilmiş."

Yüce Allah'ın zeytine yemin etmesi ise su âyetinde onu ibrahim (aleyhisselâm)'a benzetmesinden dolayıdır.

"Mübarek bir zeytin ağacından tutuşturulan..,". (en-Nûr, 24/35) Şam ve Mağrib ahalisinin çoğunlukla kullandıkları katık odur. Onlar zeytini katık olarak kullandıkları gibi, pişirdikleri yemeklerde de (yağını) kullanıyorlar, onunla kandillerini tutuşturarak aydınlanıyorlar. Karın hastalıkları, çeşitli yaralar ve irinlerin tedavisinde kullanılır. Onda pekçok faydalar vardır. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Siz zeytinyağını yiyiniz, onu vücudunuza sürünüz. Çünkü o hiç şüphesiz mübarek bir ağaçtandır." Hâkim, Müstedrek, II, --İ32, IV, 135; Tirmizi, IV, 2H5; İbn Mace, II, 1103: Müsned, III. 497.

Bu hususa dair açıklamalar daha önceden el-Mu'minun Sûresinde (24/35. âyetin tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır.

3- İncirde Zekât Var mıdır?

İbnu'l-Arabî dedi ki: Şanı yüce yaratıcının inciri yaratmak ile bize lütfunu hatırlattığı ve ondaki lütfün büyüklüğün gıda olarak kullanılıp, saklanabilme özelliği olması dolayısıyla biz incirde zekâtın sözkonusu olduğu görüşündeyiz. İncire zekâtın düştüğünü açıkça ifade etmekten birçok ilim adamının kaçınmasının sebebi ise, yöneticilerin zulmünden kaçınmak işlemdendir. Çünkü onlar zekata tabi olan mallar hususunda haddi aşar, ileri giderler. Çok doğru sözlü yüce Peygamberin (Allah'ın salat ve selâmı ona) haber verip, uyardığı şekilde, zekâtı ödenmesi gereken bir borçmuş gibi (zorbalıkla) tahsil etmeye kalkışırlar. Bundan dolayı ilim adamları yöneticilere haksızca ve zulümle başkalarının malına el uzatmaları için fırsat vermek istemediler. Şu kadar var ki; kişinin Rabbinin üzerindeki nimetin hakkını ödemek suretiyle üzerine düşen görevini yerine getirmesi gerekir. Şâfiî, bu ve benzeri illet (sebeb) dolayısıyla şöyle demiştir: Zeytinde zekat yoktur. Fakat sahih olan, her ikisinde de (incirde ve zeytinde de) zekatın vacib olduğudur,

1 ﴿