18Biz de Zebanileri çağırıveririz. "Bizde Zebanileri çağırıveririz." İbn Abbâs ve başkalarından nakledilen açıklamaya göre kaba, haşin ve güçlü ve kuvvetli melekler, demektir. Bunun tekili Zihnidir. Bu açıklamayı el-Kisai yapmıştır. el-Ahfeş tekilinin "Zabin", Ebû Ubeyde "Zibni'yye" olduğunu söylemişlerdir. "Zebani" olduğu da söylenmiştir. Bunun, çoğul hakkında kullanılan bir isim olduğu da söylenmiştir. Ebabil ve Abâbid gibi. Katade: Bunlar Arapçada "surat (güvenlik kuvvetleri, kolluk kuvvetleri)" anlamındadır, demiştir. Bu kelime ise defetmek, savunmak anlamında gelen "zebrTden alınmıştır. "Müzabene" alışverişi de buradan gelmektedir. Bu meleklere "Zebaniler" adının veriliş sebebinin, bunların elleriyle iş yaptıkları gibi, ayaklarıyla da iş görmeleri olduğu söylenmiştir. Bu açıklamayı merhum Ebû’l-Leys es-Semerkandi nakletmiş ve şöyle demiştir; Haberde rivâyet edildiğine göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bu sûreyi okuyup yüce Allah'ın: "Şiddetle yakalayıp çekeriz alnından" (16. âyet) âyetine varınca, Ebû Cehil şöyle dedi: Ben de senin Rabbine karşı beni korusunlar diye kavmimi çağıracağım. Bunun üzerine yüce Allah: "O halde çağırıversin meclisini, Biz de Zebanileri çağırıveririz." diye buyurdu. Zebanilerden sözedildiğini duyunca dehşetle geri döndü. Kendisine: Ondan korktun mu? denilince-, hayır dedi. Fakat ben onun yanında Zebanilerle beni tehdit eden bir süvari gördüm. Zebanilerin ne olduğunu da bilemiyorum. Bu atlı benim üzerime doğru geldi, beni yiyeceğinden korktum. Ebul-Leys es-Semerkandî, Bahru'l-Ulâm, III, 49S. Haberde belirtildiğine göre; Zebanilerin başları semada, ayakları yerdedir. Onlar kâfirleri cehenneme bekleyeceklerdir. Yaratılış itibariyle meleklerin en iri yarıları, yakalamaları en çetin olanları oldukları da söylenmiştir. Araplar bu ismi "şiddetle alıp yakalayan kimseler" hakkında kullanırlar. Şair şöyle demiştir: "Sıkıntılı zamanlarda çokça yemek yedirirler, savaşta çokça darbeler indirirler Şiddetle yakalarlar onlar, boyunları kalındır, akılları yoktur başlarında." İkrime'nin, rivâyetine göre: "Biz de Zebanileri çağırıveririz" âyeti hakkında; İbn Abbâs şöyle demiştir: Ebû Cehil dedi ki: Yemin olsun eğer Muhammed'i namaz kılarken görecek olursam, onun boynunu çiğneyeceğim. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Eğer böyle bir şey yapsa, hiç şüphesiz melekler herkesin gözü Önünde onu yakalayacaktır" diye buyurdu. Ebû Îsa (Tirmizi) dedi ki: Bu htısen, sahih, garib bir hadistir. Kaynakları için 9, 10. âyetlerin tefsirine bakınız. İkrime, İbn Abbâs'tan şöyle dediğini rivâyet etmiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Makam(-ı İbrahim)'in yanında namaz kılarken yanından Ebû Cehil geçti. Ey Muhammed! Ben sana bu işi yasaklamamış mıydım? dedi, Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) da ona seri bir şekilde cevab verdi. Bu sefer Ebû Cehil: Sen beni ne ile tehdit ediyorsun, ey Muhammed? dedi. Allah'a yemin ederim ki ben, bu vadide, oturup kalktığı meclisinde adamları en çok olan bir kimseyim. Bunun üzerine yüce Allah: "O halde çağırıversin meclisini, Biz de Zebanileri çağırıveririz" âyetini indirdi. İbn Abbâs dedi ki: Allah'a yemin olsun eğer meclisini çağırmış olsaydı, derhal azâb Zebanileri onu yakalayıvereceklerdi. Bu anlamda hadisi Tirmizi rivâyet etmiş olup hasen, garib, sahih bir hadistir demiştir. Tirmizi, V, AA\\ Müsned, I, 256, 529. Meclis (nâdî) Arapçada: Kavmin biraraya gelip, toplandığı yerdir. Âyette kastedilen ise mecliste oturup kalkan kimselerdir. Cerir'in şu mısraında olduğu gibi: "Sağ ve soldan sarkan bıyıkları kızıla çalan bir meclisleri (meclislerindeki adamları) var." Züheyr de şöyle demiştir: "Ve onların arasında yüzleri güzel kimselerin durdukları yerler (meclisler) vardır." Bir başka şair de şöyle demiştir: "Ve senden sonra meclis ey Küleyb, öylece kaldı" Bir kimse ile oturup kalkma halini anlatmak üzere; "Ben o adamla oturup kalktım, kalkarım" denilir. Züheyr de şöyle demiştir: "Evin komşusu ile kendisiyle (aynı mecliste) oturulup kalkılan kişinin Kabilenin önünde yaptıkları, akit aynı seviyededir." |
﴾ 18 ﴿