KADR SÛRESİRahmân ve Rahîm Allah'ın İsmi ile Müfessirlerin çoğunun görüşüne göre Medine'de inmiştir. Bunu es-Sa'lebi zikretmiştir. el-Maverdi ise bunun aksini nakletmektedir. Derim ki: ed-Dahhak'ın görüşü ile İbn Abbâs'ın iki görüşünden birisine göre bu sûre Medine'de inmiştir. el-Vâkıdi'nin naklettiğine göre Medine'de inmiş ilk sûre budur. Beş âyettir. 1Doğrusu, Biz, onu Kadr gecesinde indirdik. "Doğrusu, Biz, onu" yani Kur'ân'ı "...indirdik." Her ne kadar bu sûrede henüz Kur'ân-ı Kerîm'den sözedilmemiş ise de mananın böyle olduğu bilinen bir husustur. Kur'ân’ın tamamı da zaten tek bir sûre gibidir. Yüce Allah, şöyle buyurmaktadır: "O Ramazan ayı ki Kur'ân onda indirilmiştir." (el-Bakara, 2/185) Bir başka yerde de şöyle buyurmaktadır; "Hâ, Mim. Apaçık kitaba yemin olsun, ki şüphesiz Biz onu mübarek bir gecede indirdik." (ed-Duhan, 44/1-3) Bu âyette "mübarek gece"den kasıt, Kadir gecesidir. en-Nehaî dedi ki: Biz, Kur'ân'ı Kadir gecesinde indirmeye başladık, demektir. Bir görüşe göre Cebrâîl (aleyhisselâm) Kur'ân'ı bir defada, toptan, Kadir gecesinde Levh-i Mahfuzdan dünya semasınadaki Beytu’l-Izze'ye: indirmiştir. Cebrâîl, Kur'ân'ı yazıcı meleklere yazdırmış, daha sonra da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'a kısım kısım indirmeye devam etmiştir. Kur'ân'ın ilk nazil olmaya haşlaması ile son nazil olun buyrukları arasında yirmiüç yıllık bir zaman geçmiştir. Bu açıklamayı İbn Abbâs yapmıştır. Daha önceden el-Bakara Sûresi'nde (2/185. âyet, 8. başlıkta) geçmiş bulunmaktadır. el-Maverdi'nin naklettiğine göre, İbn Abbâs şöyle demiştir: Kur'ân Ramazan ayında. Kadir gecesinde, mübarek bir gecede, Allah tarafından bir defada, Levh-i Mahfuzdan dünya semasındaki yazıcı, şerefli meleklere indirilmiş, daha sonra yazıcı, şerefli melekler yirmi senelik bir zaman süresinde bunu peyderpey Cebrâîl'e bildirmiş, Cebrâîl de bunu Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'a yirmi yıl süre içerisinde kısım kısım bildirmiştir, İbnu’l Arabî dedi ki: "Ancak bu açıklama batıldır. Çünkü Cebrâîl ile Allah arasında ayrıca bir vasıta olmadığı gibi, Cebrâîl ile Muhammed -ikisine de selâm olsun- arasında bir vasıta yoktur." "Kadir gecesinde", Mücahid, hüküm gecesinde diye açıklamıştır. "Kadir gecesini sana ne bildirdi?" Yine Mücahid, hüküm gecesini, diye açıklamıştır. Takdir gecesi demektir. Ona bu ismin veriliş sebebi yüce Allah'ın bu gecede gelecek sene aynı geceye kadar kendi emrinden olan ölüm, ecel, rızık ve daha başka hususları dilediği şekilde takdir buyurmayıdır. Sonra bunu isleri çekip çeviren meleklere teslim eder. Bunlar dört melektir: İsrafil, Mikail, Azrail ve Cebrâîl (hepsine selâm olsun). İbn Abbâs'tan şöyle dediği nakledilmiştir: Ummu'l-Kitab (Ana kitab)'da sene içinde meydana gelecek rızık, yağmur, hayat, ölüm ve hacca gidecekler dahil herşey yazılır. İkrime dedi ki: Kadir gecesinden, Allah evini haccedeceklerin kendi isimleri ve babalarının isimleri yazılır. Onlardan hiçbirisi dışarıda bırakılmaz ve onlara hiç kimse de ilave edilmez. Said b. Cübeyr de böyle demiştir. Bu anlamdaki açıklamalar, daha Önceden ed-Duhan Sûresi'nin baştaraflarında (44/1-4. âyetlerin tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır. Yine İbn Abbâs'tan şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Yüce Allah, Şabanın yarısına rastlayan gecede meydana gelecek olaylara dair kaza ve hükümlerini takdir buyurur ve bunları Kadir gecesinde ilgililerine teslim eder. Bu geceye Kadir gecesi deniliş sebebi; azameti, kadri ve şerefi dolayısıyla olduğu söylenmiştir. Filan kişinin şerefi ve üstün bir mevkii vardır, anlamında "filanın kadri vardır" şeklindeki (Arapların) tabirlerinden alınmıştır. Bu açıklamayı ez-Zühri ve başkaları yapmıştır. Bu geceye bu ismin veriliş sebebinin, bu gecede yapılan itaatlerin pek büyük bir kadri ve pek çok sevab ve mükâfatı olduğu da söylenmiştir. Ebû Bekr el-Verrak dedi ki: Bu geceye bu ismin veriliş sebebi şudur: Herhangi bir değeri ve önemi olmayan bir kimse bu geceyi ihya edecek olursa üstün bir değer ve öneme sahib olur. Bir diğer açıklamaya göre bu ismin veriliş sebebi, bu gecede üstün kadri (değeri) bulunan bir Kitabın yine üstün bir kadri bulunan bir rasûle, üstün bir kadri olan bir millete indirilmesidir. Bir diğer görüşe göre; sebeb, bu gecede oldukça kadri yüksek ve önemli meleklerin inmesidir. Bir başka açıklamaya göre; yüce Allah'ın bu gecede hayırı, bereketi ve mağfireti indirmesidir. Sehl dedi ki: Bu geceye bu ismin veriliş sebebi, yüce Allah'ın bu gecede mü’minlere rahmetini takdir buyurmuş olmasıdır. el-Halil dedi ki: Çünkü bu gecede yeryüzü meleklere dar gelir. Yüce Allah'ın: "Riski kendisine daraltılan kimse de..." (et-Talâk, 65/7) âyetinde ("daraltılan" anlamı verilen kelime ile aynı kökten) gelmesi gibi. 2Kadir gecesini sana ne bildirdi? Âyetin tefsiri için bak:3 3Kadir gecesi, bin aydan daha hayırlıdır. el-Ferrâ' dedi ki: Kur'ân-ı Kerîm'de nerede: "Sana ne bildirdi" âyeti geçmişse yüce Allah bunu Peygamberine bildirmiştir. Nerede "sen nereden bileceksin" diye buyurulmuş ise, bu husus ona bildirilmemiştir. Süfyan da böyle demiştir. Bu husus daha önceden de (el-İnfitâr, 82/17; et-Târık, 86/2; el-Beled, 90/13. âyetlerin tefsirinde de) geçmiş bulunmaktadır. "Kadir gecesi, bin aydan daha hayırlıdır" âyeti ile bu gecenin fazilet ve büyüklüğünü açıklamaktadır. Zamanın fazileti, o zaman içerisinde pekçok faziletli olayların meydana gelmesi sebebi iledir. Bu gecede, benzeri bin ayda bulunmayan pekçok hayır paylaştırılır. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır. Müfessirlerin bir çoğu da şöyle demiştir: Yani bu gecede yapılan amel, içinde Kadir gecesi bulunmayan bin ayda yapılacak amelden daha hayırlıdır. Ebu’l-Âliyye dedi ki: Kadir gecesi, kendisinde Kadir gecesi bulunmayan bin aydan daha hayırlıdır. "Bin ay" ile yüce Allah'ın zamanın tümünü kastettiği de söylenmiştir. Çünkü Araplar bin sayısını eşya ile ilgili en ileri nokta hakkında kullanırlar. Nitekim yüce Allah: "Onlardan herbiri kendisine bin yıl Ömür verilsin ister." (el-Bakara, 2/96) diye buyurmaktadır ki, bundan kasıt zaman boyunca...dır. Denildiğine göre, geçmiş dönemde âbid kişiye, Allah'a bin ay yani seksenüç yıl,dört ay süreyle ibadet etmediği sürece âbid denilmezdi. Yüce Allah, Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) ümmetine bir gece ibadet etmeyi, geçmiş kavimlerin ibadetlerle geçirdikleri bin aydan daha hayırlı kılmıştır. Ebû Bekr el-Verrak dedi ki: Süleyman'ın hükümdarlık süresi beşyüz ay, Zülkarneyn'in de hükümdarlık süresi beşyüz ay idi. Her ikisinin hükümdarlık süresi bin ay eder. Yüce Allah, bu geceye erişebilen kimse için işleyeceği ameli bu iki büyük hükümdarın hükümdarlıklarından daha hayırlı kılmıştır. İbn Mes’ûd dedi ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) İsrailoğulları arasından Allah yolunda silahlı olarak bin ay cihad eden bir adamdan sözetti. Müslümanlar bu işe hayret ettiler, özendiler. Bunun üzerine: "Doğrusu Biz onu kadir gecesinde indirdik... Kadir gecesi" bu şahsın Allah yolunda silah kuşandığı "bin aydan daha hayırlıdır. " Beyhaki, es-Sunenü'l-Kübrâ, IV, 306; İbn Kesîr, Tefsir, IV, 531 -her ikisi de Miirahid'den mürsel olarak.- Buna yakın bir açıklama İbn Abbâs'dan da nakledilmiştir. Vehb b. Münebbih dedi ki: Bu kişi müslüman idi. Annesi onu Allah'a adamıştı. Kendisi putlara tapınan bir topluluk kasabasından idi. O kasabaya yakın bir yerde yerleşmişti. Tek başına onlara karşı cihad etmeye koyuldu. Onların kimilerini öldürüyor, kimilerini esir alıyor ve cihadını devam ettiriyordu. Onlarla bir devenin iki çene kemiği ile karşılaşırdı. Onlarla çarpışıp susayacak oldu mu bu iki çene kemiğinden tatlı tuplu bir su fışkırırdı, o sudan içerdi. Bu şahsa pek büyük bir güç verilmişti. Demir (silah) ya da başka bir şey ona acı ve ıştırab vermezdi. Bu şahsın ismi Şemsun idi. Ka'b el-Ahbar dedi ki: Bu İsrailoğulları arasında bir kraldı. O tek bir iş yaptı. Yüce Allah, onların dönemindeki Peygambere: Filana dilekte bulunmasını söyle! diye vahyetti. O da şöyle dedi: Rabbim malımla, evladımla ve canımla cihad etmek istiyorum. Yüce Allah ona bin çocuk verdi. Bu çocuklardan herhangi birisini gidecek bir askeri birlik arasında kendi malından silahlandırır, donatırdı ve Allah yolunda cihad eden bir mücahid olarak çıkartırdı. Bu çocuğu bir ay cihadda kalır ve öldürülürdü. Daha sonra bir başka askeri birlik arasında bir başka çotuğunu donatırdı. Herbir çocuğu bir ay zarfında öldürülürdü. Bununla birlikte hükümdar geceleri namaz kılmaya, gündüzleri oruç tutmaya devam ediyordu. Bin aylık bir zaman içerisinde bin çocuğu öldürüldü. Sonra kendisi öne geçti, o da savaştı ve öldürüldü. İnsanlar: Hiç kimse bu hükümdarın ulaştığı mertebeye erişemez, dediler. Bunun üzerine yüce Allah: "Kadir gecesi" bu hükümdarın geceleri namazla, gündüzleri oruçla geçirdiği, malıyla, canıyla, çocuklarıyla, Allah yolunda cihad ettiği "bin aydan daha hayırlıdır" âyetini indirdi. Ali ve Urve dedi ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) İsrailoğullarından dört kişiyi sözkonusu etti. "Bunlar Allah'a seksen yıl ibadet ettiler. Göz açıp kapayacak bir süre dahi O'na isyan etmediler." dedi. Eyyub, Zekeriya, yaşlı kadının oğlu Hazkiyel ve Yuşa b. Nün'un isimlerini verdi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın ashabı buna hayran kaldılar. Ona Cebrâîl gelerek şöyle dedi: Ey Muhammed! Senin ümmetin bu kimselerin seksen yıl süre ile Allah'a ibadet edip, bir göz açıp kırpacak bir vakit kadar dahi Allah'a isyan etmemiş olmalarına hayret ettiler. Allah, senin üzerine bundan daha hayırlısını indirdi, deyip; "Doğrusu Biz onu Kadir gecesinde indirdik" (1. âyet) âyetini okudu. Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) buna çok sevindi. Mâlik, Muvatta’da İbnu'l-Kasım ve başkalarından gelen rivâyet yoluyla şöyle demektedir: Kendisine güvendiğim kişi(ler)i şöyle derken dinledim: Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a kendisinden önceki ümmetlerin ömürleri gösterildi. Uzun Ömürleri boyunca başkalarının eriştiklerinin benzerine amel itibariyle ulaşamayacaktan mülahazasıyla ümmetinin (fertlerinin) ömürlerini kısa bulur gibi oldu. Yüce Allah ona Kadir gecesini verdi ve onu bin aydan daha hayırlı kıldı. Muvatta’, I, 321 Tirmizi'de, el-Hasen b. Ali (radıyallahü anhüma)'dan gelen rivâyete göre; Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a minberinin üzerinde Umeyyeoğulları(nın hali) kendisine gösterildi. Bundan hoşlanmadı. Bunun üzerine: "Şüphe yok ki Biz sana Kevseri verdik." (el-Kevser, 108/1) âyeti nazil oldu ki; bununla cennetteki bir nehri kastetmektedir. Yine; "Doğrusu Biz onu kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesini sana ne bildirdi? Kadir gecesi bin aydan hayırlıdır." (sûresi) nazil oldu. Senden sonra bu sûrede Umeyyeoğulları hükümdarlık yapacaklardır. el-Kasım b. el-Fadl el-Huddani dedi ki: Biz onların hükümdarlıklarını saydık, bin ay olduğunu gördük. Bir gün fazla, bir gün eksik değil. (Tirmizi) dedi ki: (Bu) garib bir hadistir Tirmizi, V, 444. 4Onda, melekler ve ruh Rabblerinin izniyle herbir iş için iner de iner. "Onda, melekler... inerde iner." Semalarının hepsinden ve Sidretu’l-Müntehâ'dan melekler aşağıya iner. Cibril'in kaldığı yer de uranın ortasıdır. Melekler yere inerler, tan yeri ağarmasına kadar insanların yaptıkları dualara amin derler. İşte yüce Allah'ın: "Onda, melekler... iner de iner" âyeti bunu anlatmaktadır. "Ve ruh Rabblerinin İzni ile..." Kasıt, Cebrâîl (aleyhisselâm)'dır. el-Kuşeyri'nin naklettiğine göre "ruh" meleklerden bir sınıftır. Bunlar diğarlerinin koruyucuları olarak yaratılmışlardır. Bizim melekleri görmediğimiz gibi, melekler de bunları görmezler. Mukâtil dedi ki: Bunlar meleklerin en şereflileri ve yüce Allah'a en yakınlarıdır. Bunların meleklerin dışında Allah'ın ordularından bir ordu olduğu da, söylenmiştir. Bu açıklamayı Mücahid, İbn Abbâs'tan (Peygamber efendimize) merfû' bir rivâyet olarak naklelmiştir. Bunu el-Maverdi, zikretmiştir. el-Kuşeyri'nin naklettiğine göre, bunların Allah'ın yarattıklarından bir çeşit olduğu söylenmiştir. Bunlar yemek yerler, elleri ve ayakları vardır, melek değillerdir, "Rûh”un tek başına bir saf olarak duracak büyük bir yaratık olduğu ve diğer bütün meleklerin tek bir saf teşkil edecekleri de söylenmiştir. "Rûh'un, Cebrâîl (aleyhisselâm)ın bu gecede, bu gecenin ahalisi üzerine sair meleklerle birlikte indirdiği rahmet olduğu da söylenmiştir. Bunun delili: "O, kendi emri ile kullarından dilediği kimseler üzerine ruhu indirir." (en-Nahl, 16/2) âyeti olup rahmeti indirir, demektir. "Onda" Kadir gecesinde "Rabblerinin izni" yani emri "ile herbir iş için iner de iner." Yüce Allah'ın takdir edip, bu seneden gelecek seneye kadar hükme bağladığı verilen herbir emir ile iner demektir. Bu açıklamayı İbn Abbâs yapmıştır. Yüce Allah'ın: "Allah'ın emri ile onu gözetleyecek izleyicileri vardır" (er-Ra'd, 13/11) âyetinde olduğu gibi ki, burada Allah'ın emri ile... demektir "İner de iner" anlamındaki âyet genel olarak "te" harfi üstün olarak; diye okumuşlardır. Ancak el-Bezzî te'yi de şeddeli okumuştur. Talha b. Mûsarrif ile İbn es-Semeyka meçhul bir fiil olarak “te”harfini öterli okumuştur(“indirlir de indirilir”anlamına gelir.) 5Bunun, meleklerin bu gecede biribirlerine selâm vermeleri anlamında olduğu da söylenmiştir. Katade dedi ki: "O... bir selâmdır." O bir hayırdır. "Tanyeri ağarıncaya" tan yerinin doğuşuna "kadar" demektir. el-Kisâi ve İbn Muhaysın "ağarınca" anlamındaki lâfzı "lanı" harfi kesreli alarak; diye; diğerleri ise üstün olarak okumuşlardır. Üstün ve esreli okuyuş mastarın iki ayrı söyleyişidir, "Fe'ale, yef’ulu" kalıbında gelen fiillerde (bu harfin) üstün okunuşu esastır. "Maktel ve mahreç" kelimelerinde olduğu gibi. Kesreli okunuşu ise kıyastan istisna kabul edilen kelimeler için sözkonusudur. "Meşrik, mağrib, menbit, meşkin, mensik, mahşir, maskit ve meczir" kelimelerinde olduğu gibi. Bütün bunların hepsinde hem üstün, hem de kesreli okuyuş nakledilmiştir ki; bu halde bundan kasıt isim değil, mastar olur. Burada üç husustan sözetmek gerekmektedir: Kadir gecesinin muayyen olarak hangisi olduğu hususunda ilim adamlarının farklı görüşleri vardır. Büyük çoğunluğunun kabul ettiği görüşe göre, Kadir gecesi yirmîyedinci gecedir. Çünkü Zirr b. Hubeyş'in rivâyet etüği hadise göre, o şöyle demiştir: Ben Ubeyy b. Ka'b'a dedim ki: Kardeşin Abdullah b. Mesud şöyle der: Kim bir sene boyunca (geceleri) namaz kılarsa, Kadir gecesine rastlar. Ubeyy b. Ka'b dedi ki: Allah Ebû Abdurrahman'a mağfiret buyursun. O bu gecenin ramazanın son on gününde olduğunu ve bunun yirmiyedinci gece olduğunu biliyor. Fakat o, insanların buna bel bağlamamasını istemiştir. Daha sonra da kat'i bir şekilde yemin ederek: O gecenin yirmiyedinci gece olduğunu ifade etmiştir. Ben ona: Ey Ebû’l-Münzir (Ubeyy b. Ka'b’ın künyesidir) neye dayanarak bunu söylüyorsun? dedim. Şöyle dedi: Bunu Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın bize haber verdiği delile dayanarak -yahutta bildirdiği alamete göre- haber veriyorum ki; o gün güneş (gözleri kamaştıracak kadar) bir parıltısı olmaksızın doğar. Tirmizî dedi ki: Bu, hasen, sahih bir hadistir. Bu hadisi Müslim de rivâyet etmiştir. Tirmizî, 111, 160, V, 445; Müslim, II, 828; Ebû Davud, 11, 51; Müsned, V, 130. Bu gecenin senenin diğer ayları bir tarafa yalnızca Ramazan ayında olduğu da söylenmiştir. Bu Ebû Hüreyre ve başkalarının görüşüdür. Bir diğer görüşe göre, Kadir gecesi, bütün senededir. Buna göre bir kimse hanımını boşamayı ya da kölesini azad etmeyi Kadir gecesine bağlı olarak, verecek olursa yemin ettiği günden itibaren tam bir sene geçmedikçe hanımı ondan boş olmaz, kölesi de hürriyetine kavuşmuş olmaz. Çünkü şüphe ile boşamanın gerçekleştirilmesi câiz olmaz. Kadir gecesinin belli bir vakte tahsisi de sabit olmamıştır. O halde tam bir sene geçmedikçe boşamanın gerçekleşmemesi gerekir. Kölenin azad edilmesi de öyledir. Buna benzer yemin ve başka hususlar da aynı hükümdedir. Zaten İbn Mes’ûd da: Kim bütün sene (gecelerin)i ihya ederse, kadir gecesini isabet ettirir, demiştir. Bu husus İbn Ömer'e ulaşınca şöyle demiştir: Allah Abdu'r-Rahmân'ın babasına (Abdullah b. Mesud'un künyesi) rahmet buyursun. O kadir gecesinin ramazan ayının son on gününde olduğunu bilmeyen birisi değildir. Fakat o insanların buna bel bağlamalarım istememiştir. Ebû Hanife de Kadir gecesinin senenin tümünde gizli olduğu görüşünü benimsemiştir. Ondan şöyle dediği de nakledilmiştir: Bu gece kaldırılmış bulunmaktadır. Bu gece sadece bir defa olmuş ve bitmiştir. Ancak doğrusu bu gecenin kalmaya devam ettiğidir. Yine İbn Mes’ûd’dan rivâyet edildiğine göre, Kadir gecesi eğer bu sene herhangi bir günde ise, gelecek sene bir başka gündedir. Ancak Cumhûrun kanaatine göre Kadir gecesi her senenin Ramazan ayındadır. Diğer taraftan Kadir gecesinin Ramazan ayının ilk gecesi olduğu da söylenmiştir. Bu, Ebû Rezîn el-Ukaylî'nin görüşüdür. el-Hasen, İbn İshak ve Abdullah b. ez-Zübeyr: O Ramazanın onyedinci gecesidir. Sabahında Bedir gazvesinin gerçekleştiği gece de odur, demişlerdir. Onlar bu kanaate yüce Allah'ın: "Eğer Allah'a, Furkan günü olan o iki ordunun birbirleriyle karşılaştıkları günde kulumuza indirdiğimize inanmışsanız..." (el-Enfal, 8/41) âyetinden hareketle varmış gibi görünüyorlar. Bu da onyedinci gece(nin gündüzü) olmuştu. Kadir gecesinin ondokuzuncu gece olduğu da söylenmiştir. Ancak sahih ve meşhur olan Kadir gecesinin Ramazanın son on gecesinde olduğudur. Malik, Şâfiî, Evzaî, Ebû Sevr ve Ahmed'in görüşü budur. Bir başka kesimin kanaatine göre Kadir gecesi yirmi birinci gecedir. Şâfiî (radıyallahü anh) da bu görüşe meyletmiş bulunmaktadır. Buna sebeb ise Ebû Said el-Hudrî'nin rivâyet ettiği Malik ve başkalarının da kitablarında kaydettiği su ve çamurdan sözeden Hadîs-i şerifidir. Kadir gecesinin yirmiüçüncü gece olduğu da söylenmiştir. Çünkü İbn Ömer'in rivâyet ettiğine göre, bir adam şöyle demiş: Ey Allah'ın Rasûlü! Ben Kadir gecesini Ramazanın bitimine yedi gece kalmış olan gecede gördüm. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Bu (Kadir gecesinin) yirmiüçüncü geceye rastlayan bir rüya görmüş (Kadir gecesini görmüş, idrak etmiş) bulunmakladır. Her kim bu ayda belli bir geceyi namazla geçirmek isterse, yirmiüçüncü geceyi ihya etsin." Az lâfız farkıyla: Buhâri, II, 709; Müslim, II, 822; Mutvatta, I, 321; Müsned, 11. 5. 8. Ma'mer dedi ki; Eyyub yirmiüçüncü gece gusleder ve hoş kokular sürünürdü. ' Müslim'in Sahih’inde Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'dan söyle dediği rivâyet edilmektedir: "Ben rüyada kendimi Kadir gecesinin sabahında su ve çamur içinde secde ederken gördüm." Abdullah b. Uneys dedi ki: Ben onu yirmiüçüncü gecenin sabahında su ve çamur arasında Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı haber verdiği şekilde gördüm, demiştir. Müslim, II, K27; Müsned, İli, İ9İ. Kadir gecesinin Ramazanın yirmibeşinci gecesi olduğu da söylenmiştir. Çünkü Ebû Said el-Hudri'nın rivâyet ettiği hadise göre Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Siz o geceyi son on gecede, dokuz gecede, yedi gecede, beşinci gecede arayınız." Bu hadisi Müslim rivâyet etmiştir Buhâri, II, 711; Ebû Davud, 11, 52; Müsned, 1, 231. Malik dedi ki: Dokuzuncu gece ile kastettiği (ayın) yirmibırinci gecesi, yedincisi ile kastettiği (ayın) yirmiüçüncü gecesi, beşinci gece ile kastettiği (ayın) yirmibeşinci gecesidir. Yirmiyedinci gece olduğu da söylenmiştir ki, bunun delili daha önceden geçmiş bulunmaktadır. Bu Ali (radıyallahü anh), Âişe, Muaviye ve Ubeyy b. Ka'b'ın görüşüdür. İbn Ömer'in rivâyetine göre Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Her kim Kadir gecesini araştıracak olursa, onu yirmiyedinci gecede araştırsın." Müsned, II, 27; Tayalisi, 1, 257; Heysemî, Mecma', 111, 176 -ravilerinin sahih ricali oldukları kaydıyla.- Ubeyy b. Ka'b dedi ki: Ben Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı şöyle buyururken dinledim: "Kadir gecesi yirmiyedinci gecedir." Müsned, V, 132 -Üheyy'in sözü olarak Ebû Bekr el-Vernik dedi ki: Yüce Allah bu ayın -yani Ramazan ayının- gecelerini bu sûrenin kelimelerine taksim etmiştir. Yirmiyedinci kelimeye ulaşınca ona işaret ederek "o" diye buyurmuştur. Aynı şekilde Kadir gecesi üç defa zikredilmiştir ve dokuz harftir. Bunların toplamı da yirmiyedi etmektedir. Kadir gecesinin yirmidokuzuncu gece olduğu da söylenmiştir. Çünkü Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: "Kadir gecesi yirmidokuzuncu -yahut yirmiyedinci- gecedir. Meleklerin bu gece sayısı çakıl taneleri kadardır,” Müsned, 11- 519; Tayalisi, 1, 332. Kadir gecesinin çift sayılı gecelerde olduğu da söylenmiştir. el-Hasen dedi ki: Ben "yirmidördüncü gece(nin sabahı) güneşi yirmi yıl süreyle gözetledim. Gördüm ki güneş (kamaştırıcı) ışığı bulunmayan beyaz bir şekilde doğuyordu. Bununla o gecedeki nurların çokluğundan dolayı güneşin böyle olduğunu kastetmektedir Kadir gecesinin bütün sene itinde gizli olduğu da söylenmiştir. Böylelikle kişi bütün geceleri ihya etmek için gayret göstersin. Allah'ın, bu geceyi Ramazan ayının tümünde gizlediği de söylenmiştir. Böylelikle Ramazan ayı boyunca onu idrak etmek ümidiyle bütün geceler çukça amel ve ibadete yönelsinler. Tıpkı diğer namazlar arasında orta namazı, Esma-i Hüsna'sı arasında İsm-i Azam'ını, duanın kabul edildiği anı, cuma anları ile gecenin anlarında, gazabını masiyetlerde. rızasını itaatlerde, belli bir anı sair zamanlar arasında, salih kulunu diğer kullar arasında -Ü'nun rahmetinin bir gereği ve bir hikmeti olarak- saklaması gibi. Gecenin sabahında güneşin, göz kamaştırıcı bir parltisı olmaksızın beyaz olarak doğmasıdır. el-Hasen dedi ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Kadir gecesi hakkında şöyle buyurmuştur: "Kadir gecesinin alâmetleri arasında şunlar da vardır: O gece aydınlık ve hoş bir gecedir. O gece ne sıcak, ne de soğuktur. O gecenin sabahında güneş (gözleri kamaştıran) ışıkları bulunmaksızın doğar." Taberani, Kebir, XXII, 59, Münavî, Feyzu'l-Kadir, V, 396; Süyûtî, ed-Durru'l-Mensur, VIII, 5H1. Ubeyd b. Umeyr dedi ki: (radıyallahü anh) yirmiyedinci gecesinde denizde bulunuyordum. Deniz suyundan bir miktar aldım, onu tatlı ve rahat içilir buldum. 3- Kadir Gecesinin Faziletleri: Yüce Allah'ın: "Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır" (3 âyet) buyurması ile "onda melekler ve ruh... iner de iner" (4- âyet) buyurması (faziletini anlatmak için) yeterlidir. Buhârî ile Müslim'de de şöyle buyurulmuştur: "Her kim Kadir gecesini (mükâfatına) inanarak, (ecrini) umarak namaz kılmakla (vesair ibadetlerle) ihya ederse, onun geçmiş (küçük) günahları affolunur." Bu hadisi Ebû Hüreyre rivâyet etmiştir Buhâri, II, 709; Müslim, I, 523; Tırmizi, III, 67; Ebû Davud, II, 49; Nesâî, IV, 155. 156, 157, VIII, 118; Müsned, II, 241, 347, 409, 473, 503. İbn Abbâs dedi ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Kadir gecesi oldu mu aralarında Cebrâîl'in de bulunduğu Sidretu'l-Münteha'da sakin olan melekler ardı arkasına inerler. Beraberlerinde birtakım sancaklar bulunur. Bu sancaklardan biri benim kabrimin üzerine, biri Beytu'l-Makdis'in üzerine, biri Mescid-i Haram'ın üzerine, biri Turu Sina'nın üzerine dikilir. Kendisine selâm vermedik mü’min erkek ve mü’min bir kadın bırakmazlar. İçki içen, domuz eti yiyen ve zaferana bulanan kimseler müstesna." Hadîs-i şerîfte de şöyle buyurulmuştur: "Bu gecenin tan vakti ortalığı aydınlatıncaya kadar, şeytan bu gecede dışarıya çıkmaz. Bu gece herhangi bir kimsenin aklına zarar veremediği gibi, herhangi bir fesad da işleyemez, bu gecede hiçbir büyücünün büyüsü etki gösteremez," Kaynağını tespil edemedik eş-Şa'bi dedi ki: Bu gecenin gecesi gündüzü, gündüzü de gecesi gibidir. el-Ferrâ' dedi ki: Yüce Allah, Kadir gecesinde ancak mutluluk ve nimetler takdir buyurur. Diğer gecelerde ise belalar ve türlü musibetleri takdir eder. Bu açıklama daha önce ed-Dahhak'dan da nakledilmiş idi. Böyle bir kanaat, şahsi görüşe dayanılarak ileri sürülemez. O halde bu (peygambere kadar ulaşan) merfu bir rivâyettir. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır. el-Muvatta’'da, Said b. el-Müseyyeb'in şöyle dediği nakledilmektedir: Kadir gecesinde yatsı namazında (cemaatle birlikte) hazır bulunan kimse o geceden kendi payına düşeni almış olur." Muvatta, I, 321. Ayrıca bk.: Heysemî. Mecma'. II, 40. Böyle bir görüş mücerred (kişisel) görüşle anlaşılamaz. Ubeydullah b. Amir b. Rabia'nın rivâyet ettiğine göre Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Her kim Kadir gecesi akşam ve yatsı namazlarını cemaat ile birlikte kılarsa, artık o kimse Kadir gecesinden payına düşeni almış olur." Beyhaki, Şuabu'l-Îman, 111, 340: "Ramazan bilinceye kadar akşam ve yatsı namazlarını cemaatle kılan, Kadir Gecesinden büyük bir pay alır" anlamında. Bu hadisi es-Sa'lebi Tefsirinde zikretmiş bulunmaktadır. Âişe (radıyallahü anha) dedi ki: Ey Allah'ın Rasûlü! Eğer Kadir gecesine denk gelirsem ne diyeyim? diye sordum. Şöyle buyurdu: " Allah'ım, şüphesiz ki Sen çok affedicisin, affetmeyi seversin, beni de affet, de" diye buyurdu. Tirmizi, V, 534 ("çok affedicisin" lâfzından sonra: "kerimsin: Çok lütufkârsın" lâfzı ile) İbn Mace, II, 1265; VI, 171, 1K2, 183, 208. (Kadr Sûresi burada sona ermektedir. Allah'a hamd olsun). |
﴾ 0 ﴿