2Sonunda kabirleri ziyaret ettiniz. 2- Ölene Kadar Lüzumsuz Şeylerle Oyalananlar: "Sonunda kabirleri ziyaret ettiniz." Sonunda ölüm size geldi ve; siz kabirlerin ziyaretçileri oldunuz. O kabirlerden artık ziyaretçinin kendi konağı olan cennet yahut cehennem ateşindeki yerine dönüsü gibi dönüyorsunuz. Ölen kimse hakkında: "Kabrini ziyaret etti" denilir. Şöyle de açıklanmıştır: -Önceden de geçtiği üzere- sizler ölüleri dahi sayıncaya kadar çoklukla övünüp durdunuz. Bunun bir tehdit olduğu da söylenmiştir. Yani sizler (ölüp) kabirleri ziyaret ederek size gelecek olan Allah'ın azabım görünceye kadar, dünyadaki övünç kaynaklarıyla uğraşıp durdunuz, "Kabirler (anlamındaki: mekabir)" lâfzı: ile 'nin çoğuludur. "Kabirler" şekli ise; "Kabr"in çoğuludur. Şair şöyle demiştir: "Ben saray sahiplerinin öldükleri vakit Kabirler üzerinde kayalar inşa ettiklerini görüyorum. Onlar öğünmekten ve gösterişten başkasına kabul etmediler Fakirlere karşı; hatta kabirlerde bile." Şiirde "makber: kabir" kelimesi de kullanılmıştır. Şair şöyle demiştir: "Bütün insanların avlularında bir makberleri vardır, Onlar eksilirken kabirler artmaktadır." "el-Makburî" ile "el-Makberî" Ebû Said'in nisbetidir. O makberlerde kalırdı. " Ölüyü kabre koydum koyarım, onu defnettim, ederim" demektir. " Kabre konulmasını emrettim" demektir. Buna dair açıklamalar daha önce Abese Sûresi'nde (80/21. âyetin tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır. Allah'a hamdolsısn. 4- Kabir Ziyareti ve Faydaları: Yüce Rabbimizden indirilen Kitapta kabirlerden sadece bu sûrede sözedilmektedir. Kabirleri ziyaret, katı kalbin en büyük ilaçlarındandır. Çünkü kabirler olümü ve âhireti hatırlatır. Bu ise insanın emelini kısa tutmasına, dünyaya karşı zahid olmasına (dünyaya rağbetinin azalmasına), dünyaya rağbeti terketmesine sebeptir. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Ben size daha önceden kabirleri ziyareti yasaklamıştım. Artık onları ziyaret edebilirsiniz. Çünkü onlar dünyaya karşı zahid olmayı sağlar, âhireti hatırlatır." İbn Mâce, I, 501 Bu hadisi İbn Mes’ûd rivâyet etmiş olup, İbn Mace, Sünen'inde zikretmiş bulunmaktadır. Müslim'in Sahih'inde Ebû Hüreyre'den: "Çünkü o kabirler(i ziyaret) ölümü hatırlatır" şeklindedir. Müslim, II, 671; Müsned, II, 441 Tirmizi'de, Bureyde'den gelen rivâyet: "Çünkü o kabirler(i ziyaret) âhireti hatırlatır" şeklindedir. Tirmizi dedi ki: Bu hasen, sahih bir hadistir. Tirmizi, III, 370; Nesâî, Vli, 234, VIII, 310; Müsned, V, 355. Yine Tirmizi'de Ebû Hüreyre'den gelen rivâyete göre, Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), kabirleri çokça ziyaret eden kadınlara lanet okumuştur. (Tirmizi) dedi ki: Bu hususta İbn Abbâs ve Hassan b. Sabit'ten de gelmiş, rivâyetler vardır. Ebû Îsa (et-Tirmizi) dedi ki: Bu hasen, sahih bir hadistir. Tirmizi, 111, 371; İbn Mace, I, 502; Müsned, II, 337. 356. Bazı İlim ehlinin görüsüne göre bu (kadınlara kabir ziyaretinin yasağı) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kabir ziyaretine müsaade etmeden önce idi. Kabir ziyaretine müsaade edince, onun bu müsaadesine erkekler de, kadınlar da girdi. Kimileri de şöyle demiştir: Kadınların kabir ziyaretinin mekruh görülmesi, sabırlarının azlığı ve tahammülsüzlüklerinden ötürüdür. Tirmizi,III,371. Derim ki: Erkeklerin kabir ziyareti (yapabileceği) ilim adamları tarafından ittifakla kabul edilmiş, fakat kadınlar hakkında görüş ayrılığı vardır. Genç kadınların (bu maksatla) dışarı çıkmaları haramdır. Ancak yaşlanmış hanımların kabir ziyaretine gitmeleri mubahtır, bununla birlikte hep birlikte ziyaret etmeleri caizdir. Bu hüküm kabir ziyaretine çıkışları esnasında erkeklerin onlarla birlikte gitmemeleri halindedir. Bu hususta yüce Allah'ın izniyle görüş ayrılığı yoktur. Bu duruma göre Peygamber efendimizin "kabirleri ziyaret ediniz" âyeti umumi olur. Ancak erkek ve kadınların biraraya gelmelerinden ötürü fitneden korkulacak bir zaman ya da bir mekan sözkonusu olursa, o vakit bu ziyaret helal da olmaz, câiz de olmaz. Çünkü böyle bir durumda erkek ibret almak için kabir ziyaretine çıkmışken gözü bir kadına isabet eder, fitneye düşer. Aksi de sözkonusu olabilir. Bu sefer erkek ve kadının herbiri ecir kazanmaksızın vebal almış olarak geri döner. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır. 5- Ölümü, Ölüm Hallerini Hatırlamak ve Kabir Ziyareti: İlim adamları dedi ki; Kalbini tedavi etmek ve Rabbine itaate zorlayan zincirlere bağlı kalmak isteyen kimsenin, lezzetleri ortadan bölen, cemaatleri dağıtan, erkek ve kızları yetim bırakan, olumu çokça hatırlaması, ölüm döşeğinde olanları görmeye, müslüman ölülerin kabirlerini ziyaret etmeye çokça dikkat etmesi ve yapması gerekir. Kalbi kalıtaşıp, günahlardan yakasını kurtaramayan kimsenin hastalığını bunlarla tedavi etmeye çalışması, şeytanın fitnelerine ve onun yardımcılarına karşı bunları imdada çağırması gerekir. Eğer ölümü çokça hatırlamanın faydasını görür ve bununla kalbinin kanlığı giderse mesele yok. Şayet kalbinin kararması aleyhine olarak genişlemiş, günaha iten hususlar kalbinde sağlam yer etmiş ise, o takdirde ölüm döşeğinde olanları görmek ve müslümanların kabirlerini ziyarel etmek, birincisinin yapamadığı derecede bu halleri kendisinden uzaklaştırmaya yardımcı olur. Çünkü ölümü hatırlamak kalbe sonunda nereye varılacağını haber verir ve onu korkutup, sakındırma konumunda olur. Ölüm döşeğinde bulunanları görüp, müslümanların kabillerini ziyaret etmek ise, doğrudan doğruyu gözle görmek ve müşahede etmektir. Bundan dokıyı bunlar birincisinden daha etkileyicidir. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de: "Haber vermek gözle görmek gibi değildir" Müstedrek, II. 351: Müsned, 1. 215. diye buyurmuştur. Bunu İbn Abbâs rivâyet etmiştir. Ölüm döşeğinde bulunanların hallerinden ibret almak, her zaman mümkün olmayabilir. Herhangi bir vakit kalbini tedavi etmek isteyen böyle bir olaya denk gelmeyebilir, ama kabirleri ziyaret etmek daha kolay gerçekleştirilebilir. Bu ziyaretle yararlanmak daha layık ve daha uygundur. O halde kabir ziyaret etmeyi kararlaştıran bir kimsenin bu husustaki edeblere riayet etmesi, bunun için kalbini onlara gitmeye hazırlaması ve kabir ziyaretinden elde edeceği payın sadece mezarları dolaşıp gelmekten ibaret kalmaması gerekir. Çünkü böyle bir hal, onun ile herhangi bir hayvan -arasında da ortak bir payda olarak görülebilir. Bundan Allah'a sığınırız. Aksine böyle birisi yapacağı bu ziyaret ile yüce Allah'ın rızasını, kalbinin bozukluğunu ıslah etmeyi yahutta ölünün yanında okuyacağı Kur'ân ve yapacağı dualarla ölüyü faydalandı rinayı niyet etmeli, kabirler üzerinde yürümekten, onlar üzerinde oturmaktan uzak durmalıdır. Kabristana girdiği vakit selam vermelidir. Tanıdığı ölünün kabrine ulaşınca yine selam vermeli ve ona yüzünün karşı cephesinden varmalıdır. Çünkü kabirde ölüyü ziyaret, tıpkı hayattayken ona hitab etmek gibidir. Eğer hayattayken onunla konuşsaydı edeb onun yüzünün karcısında olmasını gerektirirdi. İşte burada da böyle olmalıdır. Daha sonra toprağın altına giren, ailesinden ve sevdiklerinden ayrılıp kopan bu kimselerin hallerinden ibret almalıdır. Bun kır daha önce ordulara, askerlere kumandanlık ederler, arkadaşlarıyla, aşiretleriyle yarışırlar, mal mülk toplayıp dururlarken ummadıkları bir zamanda ölüm gelip onları bulmuş, ummadıkları bir dehşetle karsı karşıya kalmışlardır. Kabir ziyaretini yapan kimsenin kendisinden önce geçip gitmiş, kendi dengi olup emellerine ulaşmış, mallar yığıp biriktirmiş fakat geçip gitmiş bu kimselerin bir yerde emellerinin nasıl kesildiğini, mallarının kendilerine nasıl fayda sağlamadığını, toprağın yüzlerinin güzelliklerini alıp götürdüğünü, kabirlerde cesetlerinin darmadağın olduğunu, arkalarından hanımlarının dul kaldığını, yetimliğin zilletinin çocuklarını bürüdüğünü, başkalarının onların geriye bıraktıkları mal ve mülklerini paylaştırdıklarını düşünmelidir. Maksatlarını gerçekleştirmek için nasıl gidip geldiklerini, isteklerini elde etmek için ne derece tutkun olduklarını, sebeplerin istediklerine uygun şekilde gerçekleşmesine nasıl aldanıp, sağlık ve gençliklerine kandıklarını da hatırlamalıdır. Bilsin ki; onun oyun ve eğlencelere meyli tıpkı onlarınki gibidir. Önündeki dehşetli ölümden, çabucak gelecek olan helâk oluştan yana gafleti, onların da (bir zaman karşı karşıya bulundukları) gafletleri gibidir. Kendisi de hiç şüphesiz onların akıbeti ile karşılaşacaktır. Kendisinin gözettiği hedefleri gerçekleştirmek için gidip gelen kimseleri ve sonunda bunların ayaklarının nasıl kendilerini taşıyamaz olduğunu hatırından uzak tutmamalıdır. Önceleri kendisine verilen imkanlara bakmaktan zevk alırken, şimdi gözlerinin akıp gittiğini, beliğ konuşmasıyla etrafını etkilerken kurtçukların, dilini yediklerini, talihinin yaver gitmesinden ötürü gülüyorken şimdi toprağın, dişlerini çürüttüğünü hatırından uzak tutmasın ve kesinlikle bilsin ki, bir zamanlar bu arkadaşının durumu kendisinin şimdiki hali gibi idi. Kendisinin de varacağı akıbet, işte bunun akıbeti gibi olacaktır. İşte bu şekilde öğüt ve ibret alırsa, o vakit bütün dünyevî ağyar ondan uzaklaşır, uhrevi amellere yünelir, dünyasına karşı zuhid olur, mevlâsına itaate yönelir, kalbi yumuşar, azaları huşu' bulur. |
﴾ 2 ﴿