HÜMEZE SÛRESİRahmân ve Rahîm Allah'ın İsmi ile Mekke'de indiği hususunda görüş birliği vardır. Dokuz âyettir. 1İnsanları arkadan çekiştiren, yüzlerine karşı onlarla alay eden her kişinin vay haline ki! "Veyl; Vay haline!" lâfzının anlamına dair açıklamalar daha önce bir kaç yerde (el-Bakara, 2/79, ayet ikinci başlık)'de geçmiş bulunmaktadır ki; horluk, azâb ve helâk olmak anlamındadır. Cehennemdeki bir vadi olduğu da söylenmiştir. "İnsanları arkadan çekiştiren, yüzlerine karşı onlarla alay eden her kişinin vay haline ki;" İbn Abbâs dedi ki: Bunlar başkalarının sözlerini alıp taşıyanlar, birbirlerini sevenlerin arasını bozanlar, suçsuz, günahsız kimselerin kusurlarını araştıranlardır, buna göre buradaki her iki tabir (humeze ve lumeze) aynı anlama gelmektedir. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: "Yüce Allah'ın kullarının en kötüleri başkalarının laflarını taşıyanlar, birbirlerini sevenlerin arasını bozanlar, suçsuz, günahsız kimselerin kusurlarını ortaya koymaya çalışanlardır." Müsned, IV, 22.1, VT, 459; Buhari, el-Edebu'l-Müfred, s. 119; Münzirî, Terğih, III, 325, Beyhakî. Şuabu'l-Îman 494. İbrı Abbas'tan nakledildiğine göre "humeze" arkadan çekiştiren, "lumeze" ise insanları çokça ayıplayan kimse demektir. Ebû'l-Aliye, el-Hasen, Mücahid ve Atâ b. Ebi Rebah: Humeze insanların gıybetini yapan ve yüzlerine karşı onları tenkid eden, lumeze ise hazır olmadıkları vakit arkalarından gıybetlerini yapan kimsedir, demişlerdir. Hassan'ın şu beyiti de bu kabildendir: "Kızgın kor ateş gibi alev saçan bir kafiye (şiir) ile, Yüzüne karşı tenkid ettim seni, zelil bir nefsle boyun eğdin sen de" en-Nehhâs, bu görüşü tercih etmiş olup şöyle demiştir: Yüce Allah'ın: "Bazıları da sadakalar hususunda sana dil uzatırlar," ("Lumeze" ile aynı kökten gelen "yelmizuke" fiili kullanılmıştır.)" (et-Tevbe, 9/58) âyeti da bu kabildendir. Mukâtil bu açıklamanın aksini yaparak şöyle demiştir: Humeze; gıybet yaparak insanları arkalarından çekiştiren, lumeze ise yüzüne karşı insanın gıybetini yapan kimse demektir. Katade ve Mücahid şöyle demişlerdir: Humeze insanları çokça tenkid edip dil uzatan, lumeze ise onların neseblerine çokça dil uzatan kimsedir. İbn Zeyd dedi ki: Humeze'ci insanları eliyle dürtüp vuran kimse demektir. Lumeze ise diliyle onların kusurlarını söyleyen ve ayıplayan demektir. Süfyan es-Sevri dedi ki: Humezelik dil ile lumezetik ise göz ile yapılır. İbn Keysan dedi ki: Humeze oturup kalktığı kimselere kötü sözleriyle eziyet veren, kımeze ise oturup kalktığı kimseye göz kırparak gözüyle, başıyla, kaşıyla işaretler yapan kimsedir. Burada her ikisi de aynı şeydir. Bu da kişinin gıyabında onu tenkid eden, onun gıybetini yapan kimsedir. Ziyad el-Acem dedi ki: "Benimle karşılaştığın vakit yalan yere beni sevdiğini söylersin Ve eğer hazır değilsem sen, humezeci, lumezesin." Bir başka şair de şöyle demiştir: "Seninle karşılaşacak olursam, öfkeyle sen bana dişlerini göstererek sırıtırsın Ve eğer yanında bulunmayacak olursam, sen humezeci bir lumezesin." " Uzak olmak, uzaklık" demektir. Humeze ise bu anlamı mübalağalı bir şekilde ifade etmek için kullanılan bir isimdir. Nitekim insanlarla çokça alay eden ve onların hallerine çokça gülen kimseye: denilir. Ebû Cafer Muhammed b. Ali ve el-A'rec "mim" harflerini sakin olarak; diye okumuşlardır. Eğer onların böyle okudukları, onlardan sahih olarak nakledilmiş ise, o takdirde bu lâfızlar (ism-i) mef'ûl manasınadır. Bu da insanlar kendisi hakkında kaş göz işaretleri yaparak onun hallerine gülsünler ve kendisinin gıybetini yapmak zorunda bırakacak şekilde insanlara karşı davranışlar sergileyen kimse demek olur. Abdullah b. Mesud, Ebû Vâil, en-Nehaîve el-A'meş ise ("her" anlamındaki li külli" lâfzını zikretmeyerek): Humeze ve lumezenin (yani insanları arkadan çekiştirip, yüzlerine karşı onlarla alay eden kimselerin) vay haline" diye okumuşlardır. (Humeze'nin kökünü teşkil eden): in asıl anlamı, "kırmak ve bir şeyi şiddetle ısırmak" demektir. "Harfi hemzeli okumak" tabiri de buradan gelmektedir. " Onun başını kırdım" denilir. "Cevizi elimle kırdım" demektir. Bedevi bir araba "Siz fare kelimesini (fa're şeklinde) hemzeli mi söylersiniz?" diye sorulmuş da o da: "Fareyi ısırıp yakalayan ancak kedidir" diye cevab vermiştir. es-Sıhah'taki ifade ise şöyledir: Bedevi bir araba: "Fare kelimesi (fa're şeklinde) hemzeli mi söylenir?" diye sorulmuş. O da: " Hayır onu ısırıp yakalayan kedidir" diye cevab vermiştir. Birincisini nakleden es-Sa'lebî'dir. Bu ifade(kr) kediye "humeze" isminin verileceğine delildir. el-Accâc şöyle demiştir: "Biz kimin başını hemzeder (kırar) isek, onun başı elbette yarılır, kırılır." Hemz ve lemz'in asıl anlamının itmek ve vurmak olduğu da söylenmiştir. " Onu vurup İtti, vurup iter, vurup ilmek" denilir. Aynı şekilde: "Onu illi, onu vurdu" demektir. Reeez vezninde şair söyle demiştir: "Biz her kimin şanına (kuvvetine) hemz edecek olursak o hemen kıçüstü yıkılır, Şiddetli bir şekilde; yahut o şiddetlice yıkılır." Bu açıklamayı es-SıftoA'da (el-Cevherî) yapmıştır. Âyet, ed-Dahhâk'ın, İbn Abbâs'tan rivâyet ettiğine göre el-Mınes b. Şerik hakkında inmiştir. Bu kişi ister karşılarında bulundukları vakit, isler yanından geçtiklerinde insanları kaş göz işaretleri yaparak ayıplar, onları çekiştirirdi. İbn Cüreyc dedi ki: (sûre) el-Velid b. el-Muğire hakkında inmiştir. O Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın gıyabında gıybetini yapar, yüzüne karşı da onu tenkid ederdi. Ubeyy b. Halef hakkında indiği söylendiği gibi Cemil b. Âmir es-Sakafî hakkında Taberî, Camiu'l-Beyân, XXX, 293> bu şahsın ismi: Cemil b. Âmir el-Cumahî olarak indiği de söylenmiştir. Âyetin, tahsis sözkonusu olmaksızın genel olarak bu tür davranış sergileyenlerin hepsi hakkında umumi olduğu da söylenmiştir. Çoğunluğun görüşü de budur. Mücahid dedi ki: Bu âyetler kimse hakkında özel değildir. Aksine bu nitelikte olan herkes hakkındadır. el-Ferrâ' dedi ki: Umumi bir âyetin zikredilip, özel kimselerin onunla kastedilmesi mümkün olabilir. Nitekim bir kimse birisine: Ben seni ebediyyen ziyaret etmeyeceğim deyip diğeri ona: Kim beni ziyaret etmezse ben de o kimseleri ziyaret etmem, diyerek tek bir kimseyi kastetmesine benzer ki, bu sözüyle kendisine böyle diyen kimseyi ziyaret etmeyeceğini kastetmiş olur. |
﴾ 1 ﴿