KUREYŞ SÛRESİ

Rahmân ve Rahîm Allah'ın İsmi ile

Cumhûrun görüşüne göre Mekke'de inmiştir. ed-Dahhak ve el-Kelbinin görüşüne göre ise Medine'de inmiştir. Dört âyettir.

1

Kureyş'în güvenlik ve esenliği İçin

Bu sûrenin mana itibariyle kendisinden önceki sûre ile bağlantılı olduğu söylenmiştir. Şöyle buyurmaktadır: Kureyş'in güvenlik ve esenliği için yani birbirleriyle ülfet etmeleri yahut Kureyş'in ittifak etmesi için ya da Kureyş'in güvenlik duyarak her iki seyahatine alışması için Fil ashabını helâk ettim.

Bu iki sûreyi, tek bir sûre olarak sayanlar arasında Ubeyy b. Ka'b da vardır. Mushaf'ında bu iki sûreyi birbirinden ayırmamıştır.

Süfyan b. Uyeyne dedi ki: Bizim iki sûreyi birbirinden ayırmayan ve her ikisini birlikte okuyan bir İmâmımız vardı.

Amr b. Meymun el-Evdi dedi ki: Ömer b. el-Hattâb (radıyallahü anh)'ın arkasında akşam namazını kıldık. Birinci rekatte

"Yemin olsun incire ve zeytine" (et-Tin, 95/1) Sûresini, ikincisinde ise

"Rabbinin Fil sahiblerine ne ettiğini görmedin mi?" (el-Fil, 105/1) ile

"Kureyş'in güvenlik ve esenliği için" (Kureyş, 106/1) sûrelerini okudu.

el-Ferrâ'' dedi ki: Bu sûre bundan önceki sûre ile bitişiktir. Çünkü yüce Allah, Mekkelilere, Habeşlilere yaptıkları ile üzerlerindeki büyük nimetini hatırlattıktan sonra;

"Kureyş'in güvenlik ve esenliği İçin" buyurmaktadır.

Yani Biz, bunu Fil ashabına Bizden Kureyş'e bir nimet olsun diye yaptık. Çünkü Kureyşliler cahilıye döneminde ticaret maksadıyla Mekke'nin dışına çıkıp gidiyor, onlara baskın yapılmıyor ve kötü maksadla yaklaşılmıyordu. Araplar Onlar yüce Allah'ın Beytinin-ahalisidir, diyorlardı. Nihayet Fil sahibi Ka'be'yi yıkmak, taşlarını alıp onlarla Yemen'de insanların haccedip ziyaret edecekleri bir ev yapmak istemişti. Yüce Allah onları helâk etti (bununla) onlara (üzerlerindeki) nimetini hatırlatmaktadır. Yani yüce Allah, bunu Kureyş'in esenlik ve güvenliği için yaptı. Yani (ticaret maksadıyla) dışarı çıkmaya alışsınlar ve kimse onlara (baskın yapmak) cesaretini bulamasın.

Bu, Mücahid'in ve Said b. Cübeyr'in yaptığı rivâyete göre: İbn Abbâs'ın görüşünün ifade ettiği mana ile aynı şeydir. en-Nehhâs bunu şöylece zikretmektedir: Bize Ahmed b. Şuayb anlattı, dedi ki; Bana Amr b. Ali haber verdi, dedi ki: Bana Amir b. İbrahim anlattı -ki bu kişi insanların hayırlılarından güvenilir bir zat idi- dedi ki; Bana Habbab b. Cafer b. Ebi'l-Muğire anlattı, dedi ki: Bana Said b. Cübeyr, İbn Abbâs'tan yüce Allah'ın:

"Kureyş'in güvenlik ve esenliği için" şöyle dediğini nakletti: Benim Kureyş'in üzerindeki nimetim yaz ve kış yolculuklarında onların güvenlik ve esenlikleridir. (İbn Abbâs) dedi ki: Onlar kışın Mekke'de kalıyorlar, yazın Taif'te getiriyorlardı.

Bu açıklamaya göre ifade tamam olmamakla birlikte, ileride sûreyi açıklarken belirteceğimiz gibi âyet sonlarında vakıf yapmak caizdir.

Bu sûrenin (kendisinden önceki sûreye) bitişik olmadığı da söylenmiştir. Çünkü her iki sûre arasında 'Bismillahirrahmanirrahim" bulunmaktadır. Bu ise önceki sûrenin bitişinin, yeni bir sûrenin başlamasının bir delilidir. (Surenin başındaki) "lam" harfi yüce Allah'ın:

"İbadet etsinler"(3. âyet) âyetine taalluk etmektedir. Yani bunlar bu Beytin Rabbıne ibadet etsinler Çünkü erzaklarını temin etmek maksadıyla yaz ve kış yaptıkları yolculuklarında onların güvenlik ve esenliğini sağlamıştır.

el-Halıl de böyle demiştir: Bu sûre (Önceki ile) muttasıl değildir. Yüce Allah, şöyle buyurmuş gibidir: Allah Kureys'e bir güvenlik ve esenlik vermiştir. O halde onlar da bu Beytin Rabbine ibadet etsinler. "Artık... ibadet etsinler" âyetinde gecen "fe" harfinden sonra gelen fiilin "fe den önceki buyruklarda amel ediş sebebi, bunun atıf edatı olmayıp, zaid oluşundan dolayıdır. Tıpkı; "Zeyd'e gelince vur onu" demeye benzer.

Yüce Allah'ın: " Kureyş'in güvenlik ve esenliği için" âyetinin başındaki "lam" harfinin taaccüb için geldiği de söylenmiştir. Yani Kureyş'in güvenlik ve esenliğine hayret ediniz. Bu açıklamayı el-Kisai ve el-Ahfeş yapmıştır. Bunun; anlamında olduğu da söylenmiştir.

İbn Arnir "ye"siz olarak, belli belirsiz hemzeli bir şekilde: diye okumuş. Ebû Cafer ile el-Arec daha hafiF (kolay) okumak isteğiyle hemzesiz olarak; diye okumuşlardır. Diğerleri ise; " Isındırdım, güvenlik verdim, ısındırırım güvenlik veririm" kökünden gelen bir fiil olarak açık bir hemze ile ve "ye" ile; (........) diye okumuşlardır. Şair de şöyle demişti t:

"Yıldızlar değiştiğinde güzel işler yapıp arttıranlar

Ve esenlik yolculuğu için yola koyulanlar,"

"Onunla ülfet ettim, ülfet etmek" de denilir.

Yine Ebû Cafer: "Kureyş'in ülfeti için" diye de okumuştur. Bu her iki kullanımı şair şu beyitinde birlikte zikretmiş bulunmaktadır:

"Sîzler kardeşlerinizin Kureyş olduğunu ileri sürdünüz

Onların bir ilfi olduğunu sizin de ilafınızın olmadığını."

el-Cevherî dedi ki: "Filan kişi bu yer ile ülfet etti (ona ısındı, alıştı), eder'" denilir. "Bir başkası ona alıştı" diye kullanılır. Yine aynı şekilde "O yere alıştım, alışırım" denilir. Aynı şekilde; şekli de (aynı anlamda) kullanılır. Buna göre mazide "ef'ale ve feâle" şekilleri aynı olmaktadır.

İkrime ise, emir olmak üzere "lam" harfi üstün olarak: "Alışsın, güvenlik ve esenlik bulsun" diye okumuştur. İbn Mes’ûd'un mushafında ân böyledir. Emir "lam"ının fethalı okunuşu ise, İbn Mücahid ve başkalarının naklettiği bir söyleyiştir. İkrime: güvenlik ve esenliği için" şeklinde okuyanları ayıplardı. Mekkelilerden birisi de; diye okumuş ve Ebû Talibin kardeşi Ebû Leheb'e Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)(ona iyi bakmasını, gözetmesini) tavsiye ederken söylediği şu beyitleri şahit göstermiştir.

"Sakın onu büyük bir musibete hayatta kaldığın sürece terketmeyesin!

Sen afif ve imdada koşan bir kişi ol!

Haşimiler topluluğunu saldırılara karşı koru!

Çünkü onların insanlar arasındaki ilafları (emanları) en hayırlı ilaftır."

Kureyşlilere, en-Nadr b. Kinane b. Huzeyme b. Müdrike b. İlyas b. Mudar soyundan gelenlerdir. Buna göre -Kinane ve ondan sonrakilerin soyundan gelenler bir tarafa- sadece en-Nadr soyundan gelenler Kureyşlidir. Kureyş'e nisbet bazan ' Kureyşi" şeklinde de yapılır, kıyasa göre de böyle olması gerekir. Şair de şöyle demiştir:

"Üzerinde heybet bulunan her bir Kureyşli ile..."

Eğer

"Kureyş" ile belli sakinleri kastedecek olursak, bu kelime munzarif gelir. Eğer onunla kabileyi kastedersek gayr-ı munsarıf olur. Şair şöyle demiştir:

"Zor işlerde o Kureyş'e el verdi ve ona önderlik etti."

Kazanç elde etmek" demektir. " Toplandılar, bir araya geldiler" anlamındadır. Daha önceden Kureyşliler, Haremin dışında dağınık idiler. Kusay b. Kilâb, Harem'de onları toplayıp biraraya getirdi ve orayım kendileri için mesken edindiler. Şair şöyle: demiştir:

"Bizim babamız Kusay'dır, o mücemmi' (biraraya getirip toplayan)

diye çağırılırdı Onunla Allah, Fihirli kabileleri toplayıp biraraya getirdi."

Kureyşlîlerin Fihr b. Malik b. en-Nadr'ın soyundan gelenler, olduğu da söylenmiştir. Buna göre Fihr'in soyundan gelmeyen herkes, Kureyşli değildir. Ancak birinci görüş daha sahih ve daha sağlamdır. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) dan şöyle dediği rivâyet edilmiştir: "Bizler en-Nadr b. Kinane'nin çocuklarıyız. O bakımdan biz ne annemizi itham ederiz, ne de kendimizi babamızdan başkasına nisbet ederiz." Buhârî, et-Tarihu'l'Kebir, VII, 274; Taberî, Câmiu'l-Beyân, XV, H6; Ahmed b. Amr eş-Şeybanî, el-Ahâd ve'l-Mesâni, II, 165, 166; Taberânî, Sağir, I, 144, Kebîr, VII, 274; İbn Abdi’l-Berr, el-îstîâb, I, 277; Heysemî, Mecma', 3, 195, VIII, 218

Vaile b. el-Eska' da şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: "Şüphesiz Allah, İsmailoğullarından Kinane'yi seçti. Kinaneoğullarından Kureyş'i seçti. Kureyş'den Haşimoğullarını seçti. Beni de Haşimoğulları arasından seçti." Bu sahih ve sabit bir hadistir. Bunu Buhârî, Müslim ve başkaları rivâyet etmiştir. İbn Hibban, Sahih, XIV, 242; Tirmizi, V, 5H3; Müsned, IV, 107.

Onlara niçin Kureyş ismi verildiği hususunda ise bir kaç görüş vardır.

1- Bu görüşe göre onlar, daha önceleri dağınık iken bir araya gelip toplandıklarından dolayı bu ismi almışlardır. Tekarruş: Bir araya gelip toplanmak ve kaynaşmak demektir. Ebû Cilde el-Yeşkuri dedi ki:

"Onlar öyle kardeşler ki aleyhimize olarak günahları toplayıp biraraya getirdiler,

Hem eski dönemlerinden beri, hem de yeni zamanlarında."

2- Kureyşliler, kendi kazançlarından yiyen tüccar kimseler oldukları için bu ismi almışlardır. Çünkü "tekarruş" kazanmak, kazanç elde etmek demektir. Kazanıp, mat toplayıp biraraya getiren kimsenin bu durumunu anlatmak üzere: "Kazanıp mal topladı, kazanıp toplar" denilir. el-Ferrâ' dedi ki: İşte "Kureyş"e bu manadan hareketle bu isim verilmiştir.

3- Kureyşliler; hacılar arasında bulunan ihtiyaç sahiplerini araştırırlar, onun ihtiyacını karşılar, giderirlerdi. 'Kars" de araştırmak, teftiş etmek demektir. Şair şöyle demiştir:

"Ey kötü halimize sevinen ve bizim durumumuzu araştırıp teftiş eden!

Amrin ne îdinde; acaba bunun kalıcı kılma özelliği var mıdır?"

4- Rivâyet edildiğine göre, Muaviye, İbn Abbâs'a: Kureyş'e niçin Kureyş. ismi verilmiş, diye sormuş, şu cevabı vermiş: Denizde en güçlü hayvanlardan birisi olup, adına el-Kırş (köpekbalığı) denilen bir hayvandan ötürü bu isim verilmiştir. Bu hayvan başkalarını yer kendisini kimse yiyemez. Başka hayvanların üstüne çıkar, kimse onun üstüne çıkamaz, deyip Tubbaın şu beyitlerini nakletmiştîr:

"Kureyş (köpek balığı demek olan "kırş'ın küçültme ismi) denizde yaşayandır

İşte onun ismi ile Kureyş'e Kureyş denilmiştir

Zayıfı da, semizi de yer o, ve asla terketmez

Orada iki kanatlıya hiçbir tüy bırakmaz.

İşte ülkeler arasında Kureyş kabilesi de böyledir

Onlar, ülkeyi hızlı bir şekilde yer bitirirler

Ahir zamanda onların bir peygamberi olacaktır

Aralarından öldürülenler, yaralananlar çoğalacaktır."

1 ﴿