İHLÂS SÛRESİRahmân ve Rahîm Allah'ın İsmi ile İbn Mes'ûd, el-Hasen, Atâ, İkrime ve Câbir'in görüşüne göre Mekke'de inmiştir. İbn Abbâs’ın iki görüşünden birisine göre, Katâde, ed-Dahhâk ve es-Süddî'ye göre de Medine'de inmiştir. Dört âyettir. 1De ki: "O, Allah'tır. Bir tektir. "De ki: O Allah'tır. Bir tektir." Eşi, benzeri bulunmayan, zevcesi çocuğu ve ortağı olmayan bir ve tektir. "Birtek"in aslı: ....... olup, "vav" hemzeye kalbedilmişrir. Sair en-Nabiğa'nın şu mısraı da bu kabildendir: "Kısa boylu çimenlerin bittiği yerde bir tek ünsiyet verecek kişi üzerine..." "Bir" İle; "Bir tek" arasındaki farka dair açıklamalar daha önceden el-Bakara Süresi'nde ve "el-Esnâ fi Şerhi Esmaillahi'l-Hüsnâ" adlı eserimizde yeteri kadarıyla geçmiş bulunmaktadır. Yüce Allah'a hamdolsun. "Bir tektir" âyeti "O bir tektir" anlamında merfûdur. Anlamın şöyle olduğu da söylenmiştir: De ki: Durum ve hal şu ki: Allah bir tektir. "Bir tek" anlamındaki lâfzın, "Allah" lâfzından bedel olduğu da söylenmiştir. (Meal buna göre yapılmıştır,) Bir topluluk; "Bir tektir, Allah'tır" lâfzını (birinci kelimeyi) daha hafif olduğu ve iki sakinin arka arkaya gelmesinden kaçmak maksadıyla tenvinsiz okumuşlardır. Şairin şu sözü de bu türdendir: "Ve pek az müstesna, Allah'ı zikreden kimse de yok," 2"Allah'dır, Samed'dir. "Allah'dır, Sameddir." Yani ihtiyaçların kendisine sunulduğu zâttır. ed-Dahhak, İbn Abbâs'tan böylece rivâyet etmiştir. O dedi ki: İhtiyaçların kendisine sunulduğu zâttır. Nitekim yüce Allah şöyle buyurmuştur: "Sonra size herhangi bir sıkıntı gelip çattığında O'na yalvarıp yakarırsınız." (en-Nahl, 16/53) Dilciler şöyle demiştir: Samed; musibet ve türlü zorluklar halinde kendisine (ihtiyaçların karşılanması için) başvurulan yüce efendi demektir. Şair şöyle demiştir; "Dikkat edin, o musibet haberini erken vakit getiren kişi Esedoğullarından o hayırlı iki kişinin musibetini haber verdi: Amr b. Mesud ile o seyyid ve samed olanın (haberlerini)." Bazıları da "Samed", ezelden beri var olan ve ebediyyen var olacak olan, daim ve baki demektir, demişlerdir. Bunun sonraki âyetlerle tefsir edildiği de söylenmiştir: 3"Doğurmamıştır, doğurulmamıştır. "Doğurmamıştır, doğurulmamıştır." Ubeyy b. Ka'b dedi ki; Samed, doğurmayan ve doğurulmayan demektir, Çünkü ölmeyecek hiçbir şey yoktur. Ölen herbir şeye de mirasçı olunur. Ali ve yine İbn Abbâs, Ebû Vail, Şakik b. Seleme ve Süfyan şöyle demişlerdir: Samed her türlü şeref ve efendilik alanlarında, efendiliği üstünlüğü en ileri derecede bulunan seyyid demektir. Şairin şu beyitinde de bu anlamdadır: "Bir kılıçla tepesine dikildim, sonra ona dedim ki: Ey Huzeyf! Al bu darbeyi sen (güya) seyyidsin, samedsin." Ebû Hüreyre dedi ki: Hu; kimseye muhtaç olmayıp, herkesin kendisine muhtaç olduğu kimseye denir. es-Süddi dedi ki; Arzu edilen hususlarda kendisine yönelinilen, bütün musibetlerde kendisinden yardım istenilendir. el-Huseyn b. el-Fadl dedi ki: Dilediğini yapan ve dilediğine hüküm verendir. Mukâtil dedi ki: Hiçbir kusuru bulunmayan kâmil demektir. ez-Zibrikan'ın şu beyitinde de bu anlamdadır: "Hep birlikte gece yarısında yola koyulun ve tevekkül edin Bir Seyyid ve Samed'in dışında daim olan yoktur." el-Hasen, İkrime, ed-Dahhak ve İbn Cübeyr de şöyle demiştir: Samed, karın boşluğu olmayan, içi boş olmayan demektir. Şair şöyle demiştir: "O savaşların alevidir her zaman onun asil atları Asık suratlı olup içi boş gemlerini çiğneyip durur." Derim ki: Biz bütün bu görüşleri "Kitabu'l-Esna..." adlı eserimizde "es-Samed'i açıklarken geniş açıklamalarıyla zikretmiş bulunuyoruz. Bunlardan sahih olanın da, iştikakın doğruluğuna tanıklık ettiği açıklama olduğunu orada belirtmiştik. Doğrusu birinci görüştür. Bunu da el-Hattabi zikretmiştir, Allah'ın rahmetinden uzak tuttuğu, rezil ettiği, cehennem ateşini de kalacak yeri ve barınağı kıldığı kimseler, bu sûreden kimi lâfızları iskatetmiş, namazda insanlar kendisini dinlerken "(.......): Allah bir tektir, Sameddir" diye okumuş Ve "De ki o..." lâfızlarını düşürerek, bunların Kur'ân'dan olmadığım iddia etmiş "(......): Bir tektir" lâfzını değiştirerek doğrunun kendi okuduğu şekil olduğunu iddia etmiş, insanların okudukları şeklin batıl ve imkansız olduğunu söylemiştir. Böylece âyetin manasını iptal etmiş olmaktadır. Çünkü tefsir âlimleri şöyle demiştir: Bu âyet müşriklerin gelip Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a şöyle demeleri üzerine İnmiştir: Bize Rabbini anlat, O altından mıdır? Yoksa bakırdan mıdır? Yoksa tunçtan mıdır? Bunun üzerine yüce Allah, onlara cevab olmak üzere: "De ki; O Allah'tır, bir tektir" diye buyurmuştur. Burada "O" lâfzı onlara verilen cevabın delaleti ve onlara cevabın neresi olduğuna dikkat çekilmektedir. Eğer bu kaldırılacak olursa âyetin manası batıl olur. Yüce Allah'a iftira edilmiş, Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) da yalanlanmış olur. Tirmizî, Ubey b. Ka'b'dan şöyle dediğini rivâyet etmiştir: Müşrikler Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a dedi ki: Bize Rabbini tanıt. Bunun üzerine yüce Allah: "De ki: O Allah'tır, bir tektir. Allah'tır, Sameddir" âyetlerini indirdi. Samed de doğmamış ve doğurulmamış olandır. Çünkü doğup da ölmeyecek hiçbir kimse olmadığı gibi, ölüp de kendisine mirasçı olunmayacak hiçbir kimse yoktur. Şüphesiz yüce Allah ölmez ve kimse O'na mirasçı olmaz. Tirmizî, V, 451, 452; Müsned, V, 133. 4"Kimse de O'nun dengi değildir." "Kimse de O'nun dengi değildir" (âyeti hakkında) dedi ki: O'nun benzeri ve dengi yoktur. O'na benzer hiçbir şey yoktur. Ebû'l-Aliye'den de şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onların tanrılarını ağzına dolayinca onlar: Haydi sen bize Rabbini tanst, dediler. Bunun üzerine Cebrâîl ona bu sûreyi getirdi: "De ki: O Allah'tır. Bir tektir." deyip, onun benzerini zikretti. Fakat bu rivâyette Ubeyy b. Ka'b'dan diye rivâyet etmedi, Bu rivâyet daha sahihtir. Bu açıklamayı Tirmizi yapmıştır. Tirmizî, V, 452 Derim ki: Bu hadiste "De ki: O Allah'tır. Bir tektir" lâfzı sabit olduğu gibi "Samed" lâfzı da açıklanmaktadır ki, daha önce de geçmiş bulunmaktadır. İkrime'den de bunun benzeri bir açıklama nakledilmiştir. İbn Abbâs dedi ki: Meryem'in doğurduğu gibi "O doğurmamıştır" Îsa'nın ve Uzeyr'in doğurulduğu gibi "O doğurulmamıştır." Bu hem hristiyanların inançlarını reddetmektedir, hem de, Uzeyr Allah'ın oğludur, diyenlerin kanaatlerini- reddetmektedir. "Kimse de O'nun dengi değildir." Hiç kimse O'na benzer değildir. İfadede takdim ve tehir olup takdiri şöyledir; "Kimse de O'nun dengi değildir." Ayette haberi (olan: küfüven lâfzını) ismi (olan ehad)den önce zikretmesi, âyet sonlarının aynı nazın üzere devam etmesi içindir. "Denk" anlamındaki- lâfzı "fe" harfi ötreli ve sakin olarak okunmuştur. Daha önce el-Bakara Sûresi'nde (el-Bakara, 2/67. âyet, 4. başlıkta) ilk harfi ötreli olup, üç harfli olan herbir ismin aynının (ikinci harfinin) hem ötreli hem sakin okunabileceğine dair açıklamalar geçmiş bulunmaktadır. Yüce Allah'ın: " Ona kullarından bir parça isnad edip yakıştırdılar" (ez-Zuhruf, 43/15) âyeti(ndaki "cüz" lâfzı) müstesnadır. Bunun gerekçesi de (orada) açıklanmış idi, Hafs: "Dengi" lâfzını "fe" harfini ötreli ve hemzesiz olarak okumuştur. Hepsi de fasih söyleyişlerdir. Bu sûrenin faziletine dair varid olmuş hadislere dair açıklamalar ile ilgili olarak vereceğimiz bilgileri üç başlık halinde sunacağız: 1- Bu Sûrenin Kur'ân’ın Üçte Birine Denk Geldiğine Dair Rivâyetler: Sahih-i Buhârî'de Ebû Said el-Hudri'den şöyle dediği sabittir: Bir adam bir diğerinin "De ki: O Allah'tır, bir tektir" Sûresi'ni okuyup ve defalarca tekrar edip durduğunu işitti. Sabah olunca Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'a geldi. Ona bu durumu anlattı. Bu adam bu sûreyi azımsıyordu. Bunun üzerine Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu; "Nefsim elinde olana yemin ederim ki o, Kur'ân'ın üçte birine denktir." Buhâri, IV, 1Ş15, VI, 2449, 2685; Ebû Davud, H, 72; Nesâî, II, 171; Muvatta’, I, 208; Müsned. III. 3. 35. 43. Yine Ebû Said el-Hudri'den şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabına dedi ki: "Sizden herhangi bir kimse bir gece Kur'ân'ın üçte birini okumaktan yana aciz kalır mı?" Bu onlara ağır geldi ve: Buna hangimizin gücü yeter, ey Allah'ın Rasûlü? dediler. Peygamber şöyle buyurdu: "O Allah'tır. Bir tektir. Sameddir (Sûresi) Kur'ân'ın üçte birine denktir." Bu hadisi Müslim, Ebû'd-Derda yoluyla bu manada rivâyet etmiştir. Buhâri, IV, 1916; Müslim, 1, 556; Tirmizi, V, 167; Dârimî, II, 552, 553; Müsned, V, 195, VI, 442, 443, 447. Ebû Hüreyre'den de şöyle dediğini rivâyet etmiştir: Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki; "Toparlanınız, çünkü ben -size Kur'ân'ın üçte birini okuyacağım." Toplananlar bir araya geldi, daha sonra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (yanlarına) çıkıp "De ki: Allah'tır, bir tektir" Sûresini okudu, sonra içeri girdi. Birbirimize: Benim görüşüme göre buna sebeb ona semadan gelen bir haber olmalıdır. Onun içeri girmesine sebep teşkil eden odur. Daha sonra çıkıp şöyle dedi: "Ben size Kur'ân'ın üçte birini okuyacağımı söyledim. Haberiniz olsun ki o (sûre) Kur'ân'ın üçte birine denktir." Müslim, I, 557; Tirmizi, V, 16H; Müsned, II, 429 Kimi ilim adamı şöyle demiştir: Bu sûrenin Kur'ân'ın üçte birine denk düşmesi bu serede yer alan "es-Samed" isminden dolayıdır. Çünkü bu isim ondan başka hiçbir sûrede bulunmamaktadır. "Ahad: Bir tek" ismi de böyledir. Kur'ân-ı Kerîm'in üç, üçte bir halinde indirildiği söylenmiştir. Birisi ahkamdır, bir diğer üçte biri va'd ve vaiddir. Bir diğer üçte biri ise isimler ve sıfatlardır. "De ki: O Allah'tır. Bir tektir" Sûresi bu üç, üçte birden birisini ihtiva etmiştir ki, bu da isimler ve sıfatlardır. Müslim'in Sahih’inde yer alan Ebû'd-Derda'nın rivâyet ettiği hadis de bu tevile delalet etmektedir. Buna göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Aziz ve celil olan Allah Kur'ân'ı üç bölüme ayırmıştır. "De ki: O Allah'tır. Bir tektir"i Kur'ân'ın cüzlerinden bir bölüm kılmıştır, " Müslim. I îîfi: Dârimî. II. 552: Müsned. VI. 443, 447 İşte bu açık bir nas olup bu anlamdan harekette bu sûreye İhlas Sûresi ismi verilmiştir. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır. 2- Bu Sûreyi Okumanın Fazileti: Müslim'in, Âişe'den rivâyetine göre Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir adamı bir askeri birliğin başında kumandan olarak gönderdi. O namaz kıldırdığında arkadaşlarına Kur'ân okuyor ve sonunda da "De ki: O Allah'tır, bir tektir" sûresi ile okumayı sona erdiriyordu. Geri döndüklerinde bu durumu Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e aktardılar. Peygamber: "Ona niçin böyle yaptığını sorunuz" diye buyurdu. Ona sordular, şu cevabı verdi: Çünkü o Rahmân (olan Allah)'ın sıfatıdır. Ben o sûreyi okumayı seviyorum. Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Ona aziz ve celil Allah'ın da onu sevdiğini bildiriniz." Müslim, I, 557; Buhârî, VI, 2ÖK6; Nesâi, 11, 170. Tirmizi, Enes b. Malikten şöyle dediğini rivâyet etmektedir: Ensardan bir adam onlara Küba mescidinde İmâmlık yapıyordu. Namaz esnasında onlara bir sûreyi başından okuduğu her seferinde onu okur ve "De ki: O Allah'tır, bir tektir" diye başlardı. Bu sûreyi bitirinceye kadar devam eder, sonra da onunla birlikte bir başka sûre okurdu. Her rekatte bunu böylece yapıyordu. Arkadaşları (bu hususta) onunla konuştular ve ona: Sen hep bu sûreyi okuyorsun. Arkasından bu sûreyi okumanın yeterli gelmeyeceğini gördüğün için bir başka sûre okuyorsun. Ya bu sûreyi oku yahutta terket, bir başka sûreyi oku. Şöyle dedi: Ben bu sûreyi okumayı bırakmam. Eğer onu okuyarak size İmâmlık yapmayı arzu ediyorsanız yaparım. Hoşunuza gitmiyorsa bırakırım. Onu aralarında en faziletli kişi olarak görüyorlardı. Başkasının kendilerine İmâmlık etmesini hoş görmediler. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onlara gelince durumu ona haber verdiler, Peygamber şöyle buyurdu: "Ey filan! Arkadaşlarının senden istediklerini yerine getirmene engel olan nedir? Niçin her rekatte bu sûreyi okuyorsun?" Adam: Ey Allah'ın Rasûlü, ben onu seviyorum dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "O sûreyi sevmen senin cennete girmene sebeb teşkil etmiştir." (Tirmizi) dedi ki: Bu hasen, garib, sahih bir hadistir. Buhârî, I, 268; Tirmizi, V, 169. Hadisin vürud sebebi zikredilmeksizin: Dârimî, 11, Müsned.Ul, 141, 150. İbnu'l-Arabi dedi ki: "Bu, bir sûreyi her rekatte tekrarlamanın câiz olduğuna bir delildir. Ben el-Esbat kapısı yakınlarında yirmi sekiz İmâm arasından bir imanı gördüm ki, ramazan ayında orada Türklere teravih namazını kıldırıyor ve her rekatte "Elhamdülillah" ile "De ki: O Allah'tır, bir tektir" sûrelerini teravihi bitirinceye kadar -hem hafiflik olsun, hem de sûrenin faziletine rağbetten ötürü- okuyordu. Esasen ramazanda Kur'ân'ı hatmetmek sünnet değildir." Derim ki: Malik'in açıkça ifade edip söylediği de budur. Malik dedi ki: Mescidlerde Kur'ân'ı hatmetmek sünnet değildir. 3- îhlâs Sûresini Okumanın Mükâfatı: Tirmizî, Enes b. Malik'ten rivâyetle dedi ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile bir yere geldik. Bir adamın "De ki: O Allah'tır, bir tektir" sûresini okumakta olduğunu duydu. Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Vacib oldu" dedi. Ben: Vacib olan nedir? dedim. O: "Cennettir" diye buyurdu. (Tirmizi) dedi ki: Bu hasen, sahih bir hadistir. Tirmizi, V, 167; Hâkim, Müstedrek, I, 754; Nesâî, II, 171; Muvatta’, I- 208; Müsned, II-535. Ancak hepsi de: Ebû Hüreyre'den... diye rivâyet etmişlerdir. Tirmizi dedi ki: Bize Muhammed b. Merzuk el-Basrİ anlattı, dedi ki: Bize Hatem b. Meymun Ebû Sehl anlattı. O Sabit el-Bunani'den, o Enes b. Malik'ten, o Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'dan dedi ki: "Her kim her bir günde ikiyüz defa "De ki: O Allah'tır, bir tektir" sûresini okursa ondan -üzerinde borç olması müstesna- elli yılın günahları silinir." Tirmizi, V, İfitt; Dârimî, II, 552 (farklı senedle ve nisbeten muhtasar); Beyhakî, Şuabu'l-Îman, 11, 507. Yine aynı senedle Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'dan şöyle dediği rivâyet edilmiştir: "Her kim yatağında uyumak ister de sağ yanı üzerine yatar, sonra da "de ki: O Allah'tır, bir tektir" sûresini yüz defa okursa kıyâmet günü olunca yüce Rab ona şöyle der: "Ey kulum! Sağın üzere cennete gir." (Tirmizi) dedi ki: Bu, Sabit'in, Enes'ten rivâyeti ile garib bir hadistir. Tirmizi, V, 168; İbn Adiyy, el-Kâmil, II, 439. Ebû Muhammed ed-Dârimî'nin Müsned'inde Enes b. Malik'ten şöyle dediği rivâyet edilmektedir: Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: "Her kim "De ki: O Allah'tır, bir tektir" sûresini elli defa okursa onun da elli yıllık günahları bağışlanır." Dârimî, II, 553 (Dârimî) dedi ki: Ayrıca bize Abdullah b. Yezid anlattı, dedi ki: Bize Hayve anlattı, dedi ki: Bana Ebû Akil haber verdi. O Said b. el-Müseyyeb'i şöyle derken dinlemiş: Şüphesiz Allah'ın peygamberi (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Her kim: "De ki: O Allah'tır, bir tektir" Sûresi'ni on defa okursa onun için cennette bir köşk yapılır. Her kim onu yirmi defa okursa onun karşılığında ona cennetle iki köşk yapılır. Kim bu sûreyi otuz defa okursa onun karşılığında ona cennette üç köşk yapılır." Bunun üzerine Ömer b. el-Hattâb dedi ki: Allah'a yemin olsun ki ya Rasülallah o zaman biz de (cennetteki) köşklerimizi çoğaltırız. Bunun üzerine Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) "Allah(ın lütuf ve ihsanı) bundan daha geniştir" diye buyurdu. Ebû Muhammed dedi ki: Ebû Ukayl, Zühre b. Mabed'in, Ebdal'den olduğu iddia edilmiştir. Dârimî, II, 551. Hafız Ebû Nuaym, Ebû'l Ala Yezid b. Abdullah b. eş-Şıhhir'in babasından yaptığı şu rivâyeti zikretmektedir: Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: "Her kim ölümü ile neticelenen hastalığında: "De ki O Allah'tır, bir tektir" sûresini okursa kabrinde fitneye maruz kalmaz. Kabrin sıkıştırmasından emniyette olur. Kıyâmet gününde melekler onu avuçlarında taşır. Ta ki Sıratın üzerinden onu cennete ulaştırıncaya kadar." Ebû Nuaym, Hilye, II, 213. (Ebû Nuaym) dedi ki: Bu Yezid'in rivâyeti olarak garib bir hadistir. Bunu sadece Nasr b. Hammâd el-Becelî münferid olarak rivâyet etmiştir. Hafız Ebû Bekr Ahmed b. Ali b. Sabit, Îsa b. Ebi Fatıma er-Razi'den şoyle dediğini zikretmektedir: Malik b. Enes'i şöyle derken dinledim: Çan çalındığında Rahmân'ın gazabı artar. Melekler iner, yeryüzünün her tarafını tutarlar. Yüce Allah'ın gazabı dininceye kadar: "De ki: O Allah'tır, bir tektir" sûresini okurlar. Süyûtî, ed-Durru'l-Mensûr, VIII, 677 Muhammed b. Halid el-Cenedi'den de şu rivâyeti zikretmektedir: Muhammed, Malik'ten, o Nafi'den, o İbn Ömer'den şöyle dediğini rivâyet etmiştir: Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: "Her kim cuma günü mescide girer, dört rekat namaz kılar, herbir rekatte Fâtihatu'l-Kitab ile birlikte elli defa "Deki: O Allah'tır, bir tektir" sûresini okursa ve böylelikle dört rekatte ikiyüz defa ihlası okursa o kimse, cennetteki yerini görmedikçe yahut ona gösterilmedikçe ölmez." Yakın manada bazı rivâyetler için bk. Süyûtî, ed-Durru'l-Mensûr, VIII, 676. Cerir b. Abdullah el-Beceli'nin azadlısı Ebû Ömer, Cerir'den şöyle dediğini rivâyet etmektedir: Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: "Her kim evine girdiği vakit: "De ki: O Allah'tır, bir tektir" sûresini okursa (bu sûre) o evin halkından ve komşularından fakirliği uzaklaştırır." Taberânî, Kebir, II, 340. Enes'den şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: "Her kim, "De ki: O Allah'tır, bir tektir" sûresini bir defa okursa ona bereket ihsan olunur. İki defa okursa una ve aile halkına bereket ihsan olunur. Kim onu üç defa okursa ona ve bütün komşularına bereket ihsan olunur. Kim oniki defa okursa Allah ona cennette oniki köşk bina eder. Hafaza melekleri: Celin kardeşimizin köşküne gidip bakalım derler. Her kim bu sûreyi yüz defa okursa, Allah onun elli yıllık günahlarını örter. Kan ve mala karşı işlenmiş suçları müstesna. Eğer bu sûreyi dörtyüz defa okursa, Allah onun yüz yıllık günahlarını örter. Eğer bin defa okursa cennetteki mekanını görmeden yahut ona gösterilmeden ölmez." Süyutî, a.g.e., VIII, 677. Sehl b. Sa'd es-Saidi'den dedi ki: Bir adam Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a fakirlikten ve gelini darlığından şikayet etti. Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona şöyle dedi: "Eve girdiğin vakit eğer evde kimseler varsa selam ver. Şayet hiç kimse yoksa bana selam ver ve bir defa "De ki: O Allah'tır, bir tektir" sûresini oku." Adam bunu yaptı, yüce Allah ona -komşularına taşacak kadar- ona bol rızık ihsan etti. Enes dedi ki; Tebuk'ta Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte idik. Güneş ışıltısı ve nuru olduğu halde beyaz olarak doğdu. Daha önceden onun hiç bu şekilde doğduğunu görmemiştim. Cebrâîl geldi, Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona: "Ey Cebrâîl! dedi. Ben ne diye güneşi bundan önce hiç görmediğim bir şekilde şualı ve beyaz olarak doğmuş olduğunu görüyorum." Cebrâîl dedi ki: "Bunun sebebi şudur: Muaviye b. Muaviye el-Leysi bugün Medine'de vefat etti. Allah onun namazını kılmak üzere yetmişbin melek gönderdi." Peygamber: "Bunun sebebi nedir?" diye sordu. Cebrâîl şöyle dedi: "O gece gündüz, yürürken, ayaktayken, otururken "De ki: O Allah'tır, bir tektir" sûresini çokça okurdu. Ne dersin? Ey Allah'ın Rasûlü arzı sana yaklaştırayım, onun namazını kılmak ister misin:Peygamber: "Olur" dedi. Onun namazını kıldı, sonra geri döndü. Ebû Yala, Müsned, VIII, 257; Beyhakî, es-Sünenu’l-Kübrâ, IV, 50. Bunu es-Salebi zikretmiştir. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır. (İhas Sûresi burada sona ermektedir. Allah'a hamd olsun). |
﴾ 0 ﴿