3

"Doğurmamıştır, doğurulmamıştır.

"Doğurmamıştır, doğurulmamıştır."

Ubeyy b. Ka'b dedi ki; Samed, doğurmayan ve doğurulmayan demektir, Çünkü ölmeyecek hiçbir şey yoktur. Ölen herbir şeye de mirasçı olunur.

Ali ve yine İbn Abbâs, Ebû Vail, Şakik b. Seleme ve Süfyan şöyle demişlerdir: Samed her türlü şeref ve efendilik alanlarında, efendiliği üstünlüğü en ileri derecede bulunan seyyid demektir. Şairin şu beyitinde de bu anlamdadır:

"Bir kılıçla tepesine dikildim, sonra ona dedim ki:

Ey Huzeyf! Al bu darbeyi sen (güya) seyyidsin, samedsin."

Ebû Hüreyre dedi ki: Hu; kimseye muhtaç olmayıp, herkesin kendisine muhtaç olduğu kimseye denir. es-Süddi dedi ki; Arzu edilen hususlarda kendisine yönelinilen, bütün musibetlerde kendisinden yardım istenilendir.

el-Huseyn b. el-Fadl dedi ki: Dilediğini yapan ve dilediğine hüküm verendir. Mukâtil dedi ki: Hiçbir kusuru bulunmayan kâmil demektir. ez-Zibrikan'ın şu beyitinde de bu anlamdadır:

"Hep birlikte gece yarısında yola koyulun ve tevekkül edin

Bir Seyyid ve Samed'in dışında daim olan yoktur."

el-Hasen, İkrime, ed-Dahhak ve İbn Cübeyr de şöyle demiştir: Samed, karın boşluğu olmayan, içi boş olmayan demektir. Şair şöyle demiştir:

"O savaşların alevidir her zaman onun asil atları

Asık suratlı olup içi boş gemlerini çiğneyip durur."

Derim ki: Biz bütün bu görüşleri "Kitabu'l-Esna..." adlı eserimizde "es-Samed'i açıklarken geniş açıklamalarıyla zikretmiş bulunuyoruz. Bunlardan sahih olanın da, iştikakın doğruluğuna tanıklık ettiği açıklama olduğunu orada belirtmiştik. Doğrusu birinci görüştür. Bunu da el-Hattabi zikretmiştir,

Allah'ın rahmetinden uzak tuttuğu, rezil ettiği, cehennem ateşini de kalacak yeri ve barınağı kıldığı kimseler, bu sûreden kimi lâfızları iskatetmiş, namazda insanlar kendisini dinlerken "(.......): Allah bir tektir, Sameddir" diye okumuş Ve "De ki o..." lâfızlarını düşürerek, bunların Kur'ân'dan olmadığım iddia etmiş "(......): Bir tektir" lâfzını değiştirerek doğrunun kendi okuduğu şekil olduğunu iddia etmiş, insanların okudukları şeklin batıl ve imkansız olduğunu söylemiştir. Böylece âyetin manasını iptal etmiş olmaktadır.

Çünkü tefsir âlimleri şöyle demiştir: Bu âyet müşriklerin gelip Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a şöyle demeleri üzerine İnmiştir: Bize Rabbini anlat, O altından mıdır? Yoksa bakırdan mıdır? Yoksa tunçtan mıdır? Bunun üzerine yüce Allah, onlara cevab olmak üzere:

"De ki; O Allah'tır, bir tektir" diye buyurmuştur. Burada

"O" lâfzı onlara verilen cevabın delaleti ve onlara cevabın neresi olduğuna dikkat çekilmektedir. Eğer bu kaldırılacak olursa âyetin manası batıl olur. Yüce Allah'a iftira edilmiş, Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) da yalanlanmış olur.

Tirmizî, Ubey b. Ka'b'dan şöyle dediğini rivâyet etmiştir: Müşrikler Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a dedi ki: Bize Rabbini tanıt. Bunun üzerine yüce Allah:

"De ki: O Allah'tır, bir tektir. Allah'tır, Sameddir" âyetlerini indirdi. Samed de doğmamış ve doğurulmamış olandır. Çünkü doğup da ölmeyecek hiçbir kimse olmadığı gibi, ölüp de kendisine mirasçı olunmayacak hiçbir kimse yoktur. Şüphesiz yüce Allah ölmez ve kimse O'na mirasçı olmaz. Tirmizî, V, 451, 452; Müsned, V, 133.

3 ﴿