4

Din (cezâ ve hesap) gününün de sâhibidir.

Kırâat imâmlarından İmâm Âsım ile İmâm Ali Kisâî (.......) kelimesini aynen olduğu gibi yani “mâlik” olarak, (.......) harfine, (.......) ekleyerek okumuşlardır.

Ancak bu iki imâm dışındaki kırâat imâmları ise, bu kelimedeki (.......) harfine (.......) eklemeksizin, (.......) (melik) şeklinde kırâat etmişlerdir. Nitekim, bazılarına göre tercih olunan okuyuş bu kırâattir. Çünkü burada herhangi bir izafete ihtiyaç yoktur. Allah bundan müstağnidir. Kaldı ki, aşağıdaki âyet de buna delil olarak gösterilmiştir:

“Bugün mülk kimindir?” Ğafir-Mü’min 16.

İşte bu âyette görüldüğü gibi herhangi bir izafet yani tamlama yoktur. Halbuki tefsirini yaptığımız âyette ise, “din gününün sâhibi” diye bir tamlama yapılmıştır. Cenâb-ı Hak bundan münezzehtir. Zaten örnek gösterilen âyette de bu gerçek ortadadır.

Bilindiği gibi her melik (kral) aynı zamanda mâliktir, emri altındakilerin sâhibi, mâliki ve efendisidir. Halbuki her mâlik, yani bir şeylere sahip olan her kimse melik (yani kral) ya da varlığın sâhibi ve efendisi değildir. Bu bakımdan melik yani hükümdar olan kimsenin mâlik yani bir şeylere sahip olan üzerinde hak sâhibi ve etkili olduğu hâlde, mâlik olan kimsenin ise melik üzerinde herhangi bir etkisi yoktur, böyle bir güce de sahip değildir. Kısaca birinin emri diğeri üzerinde geçerli ve etkin iken, ötekisinin hükmü beriki yani melik üzerinde geçerli ve etkin değildir.

Bir tefsire göre (.......) olarak okumak, (.......) okumaktan daha çok sevaplıdır. Çünkü “mâlik” kelimesinin Arapçada harf sayısı, “melik” kelimesinden çoktur. Birinde “elif harfi var, birinde yoktur. Bu bakımdan harf sayısı fazla olanın sevabı da fazladır.

İmâm-ı A'zam Ebû Hanîfe ile Hasen-ı Basrî bu kelimeyi, fiil olarak, (.......) şeklinde kırâat etmişlerdir.

Eza, mükâfat ve hesap günü” Nitekim hadiste şöyle buyruluyor:

“Ne işlersen (yaparsan) karşılığında onu bulursun.” Beyhâkî, “el-Esma ve'l-Sıfat” adlı eseri.

Bu ise, genişletme yoluyla ism-i fâil (etken sıfat/fiil) yani “mâlik” kelimesinin genişletme yoluyla bir zarf olan, “yevmi'd-din” ifadesine izafetidir, tamlama yapılmasıdır. Bu, âdeta şu izafete yani tamlamaya benzer:

“Ey ev halkının gecesini çaları” demek olup asıl mana böyle değildir. Çünkü gece çalınmaz. Geceleyin hırsızlık yapılır, çalma işi gecenin içerisinde cereyan eder. Bu tabirin burada bizim konumuzla ilgisi, “din günün mâlik ya da sâhibi” derken tıpkı burada olduğu gibi bunun da manası şöyle olmaktadır:

“Ey din (cezâ ve hesap) gününde her şeyi elinde bulundurup hükümran olan mâliki!”

Bu âyette özellikle “cezâ gününe” vurgu yapılmasının sebebi, o günde her şeyin ve hükmün bizzat yüce Allah'ın elinde olmasındandır. Her şey bizzat O'nun tarafından görülecektir..

Bir de ism-i fâilin (etken sıfat fiilin) izafeti (tamlaması), hakiki olmayan bir izafet (tamlama) olmasının yanında, bunun ma'rife (belirli) olana sıfat olması da mümkündür. Çünkü burada bununla murad olunan şey devamlılıktır. Bu durumda izafetin hakiki izafet olacağı gibi aynı zamanda ma'rife (belirli) olan kelimeye sıfat olması da mümkündür.

İşte; rab olması, âlemlerin mâlik ve sâhibi bulunması, her çeşit nimeti vermesi, ödüllendirme ve cezâlarıdırma gününü her şeyinin mâliki olması gibi sıfatları kendisinde toplayan ve her şeyden yüce ve münezzeh olan ulu Allah hakkında tüm bu sıfatlar gerçekleşmiş olan zata, “Hamd Allah'a mahsustur.” ifadesinden sonra zikredilmiş olması, gerçekten ve ancak nitelik ve özellikleri bu olan bir varlığa hamd, övgü ve şükür tahsis olunabilir, bir başkasına ise asla! Çünkü, bu sıfatlar ya da nitelikler hamdolunmaya, övgüye ve senaya en değer olan zatın Allah olduğunun da delilidir.

4 ﴿