29

O, yerde ne varsa tümünü sizin için yarattı. Sonra da zâtına mahsus bir tarzda semâya yöneldi. Böylece onu yedi kat semâ' (gök) hâlinde tanzim edip yarattı. Ve O her şeyi detaylarıyla bilendir.

O, yerde ne varsa tümünü sizin için yarattı.” Hem bu dünyanızda yararlanmak ve hem dininiz (âhiret) açısından faydalanmak üzere sizin için her şeyi yarattı. Birincisi; yani şu anda içinde yaşadığımız dünyamızın bize olan yararları açık ve ortadadır. İkincisine, yani dini hayat ya da âhiret hayatı açısından yararlarına gelince; bunu dikkatle incelemek ve dünyada insanı şaşırtan, hayretler içinde bırakan şeylere bakıp ders çıkarmak gerekir. Çünkü o, hayret uyandıran deliller her şeye gücü yeten kâdir, her şeyi bir hikmet gereği var eden Hakîm ve her şeyi bütün detaylarıyla bilen bir “Âlim” sanatkarın varlığının delilleri olduğu açık olarak görülecektir. Bu delillerden âhiret hayatım hatırlatanlar vb. kanıtlar... Çünkü, dünyanın haz ve lezzet veren şeyleri, âhiret hayatının sevabım, ödüllerini ve oradaki sonsuz güzel hayatı hatırlatır. Bu dünyanın azâbı, işkence ve huzursuzlukları da âhiret hayatının buradakisiyle kıyaslanamayacak derecede ağır ve şiddetli olan azâbım, cezâlarını hatırlatır.

İmâm Kerhi, Ebû Bekir Razi ve Mu'tezile mezhebi mensupları, “Sizin için yarattı.” ifadesinden hareketle, “Kendisinden yararlarıılması sahih olan şeyler esasen mubah olarak yaratılmışlardır.” demektedirler ve delil olarak da bunu gösteriyorlar.

Tümünü, hepsini” kelimesi, (.......) harfinden hâl olarak mensûbtur.

Sonra da zâtına mahsus bir tarzda semâya yöneldi. “

İstiva: İtidal ve istikamet, doğru ve dümdüz olmak manalarındadır. Meselâ; (.......) gibi ki bu, dimdik durdu ve mutedil (normal) durunda oldu, demektir. Daha sonra da şu şekilde de tefsir edilmiştir; “âdeta atıları ok misali ona doğru istiva etti.” denir ki bu, herhangi bir kimseyi hedef alıp başka bir yere yönlendirmeksizin ve hedefini şaşırmadan direkt olarak ok atıları hedefe yöneldi, manasındadır. Nitekim, Rabbimizin, (.......) kavli de bu anlamdadır.

Yani: “Yeryüzündekileri yaratıp var ettikten sonra döndü ve bu arada başka bir şeyi yaratmayı murat etmeksizin doğrudan göklere yöneldi.” manasındadır. (.......) kelimesinden kasıt da, yükseklik cihetleridir (yönüdür). Sanki burada şöyle denir gibi bir anlam var: “Daha sonra yukarıya, yükseğe yöneldi.”

“Böylece onu yedi kat semâ' (gök) hâlinde tanzim edip yarattı.” (.......) kelimesindeki zamîr, kapalı bir ifadedir ve bundan sonra gelen, “Yedi kat semâ' (gök)ifadeleri bu (mübhemliği), kapalılığı kaldırıp açıklıyor. Bu, tıpkı şu cümledeki mübhem (kapalı) ifade gibidir: (.......)

Diğer bir tefsire göre buradaki zamîr, semâ' (göğe) râcidir. Semâ' kelimesi lâfız bakımından müfret (tekil) kelime olup mana bakımından ise çoğuldur. Çünkü bu, cins manasındadır.

(.......) yani (.......) kelimesinin manasına gelince, yarattıklarını düzene koyup tanzim etmek, doğrultmak, eğrilikten, eksik ve fazlalıktan anndırmak veya onların yaratılışlarını tamamlamak gibi manalara gelir. Bu âyette bulunan (.......) kelimesi, göklerdeki varlıkların yeryüzündekilere oranla daha faziletli ve değerli olduklarını açıklamak içindir. Ancak bu, Rabbimizin şu âyetiyle çelişmez. Rabbimiz şöyle buyurmuştur:

“Ondan (göğün yaratılmasından) sonra da yer küreyi döşedi.” Nâziât, 30.

Çünkü dünyanın/yeryüzünün yaratılması semadan, yani gökyüzünün yaratılmasından öncedir. Ancak yerkürenin yayıp döşenmesi olayı gökyüzünün yaratılmasından sonradır. Hasen-ı Basrî’den rivâyete göre der ki: Allah, yerküreyi Beyt-i Makdis'in bulunduğu yerde ceviz kıracak veya avuç içine sığacak büyüklükte yarattı. Üzerinde ona yapışık hâlde bir duman bulunuyordu. Daha sonra dumanı ondan ayırıp yükseltti ve bundan da gökleri yarattı, taşı ise yerinde bıraktı ve bundan da yerküreyi yayıp döşedi.” Nitekim yüce Allah'ın şu kavli bunu belirtiyor:

Göklerle yer bitişik idiler.” Enbiyâ', 30.

Bu âyette bitişik anlamımda olan kelime, (.......) kelimesidir. Bu da bitişik ve yapışık manalarına gelir.

Ve O, her şeyi detaylarıyla bilendir.” işte bunun içindir ki, her şeyi ve varlığı en muntazam ve en muazzam olarak yaratıp var etmiştir. Aralarında hiçbir dengesizlik var olmaksızın en muhkem ve en sağlam bir şekilde yaratmıştır. Yaratılanlar ister göktekiler olsun ve ister yeryüzündekiler olsun, hiç aralarında bir dengesizlik söz konusu olmadan, onların ihtiyaçlarına ve menfaatlerine göre yaratmıştır.

Kırâat imâmlarından Verş dışında Medine Okulu imâmları ile Ebû Amr ve Ali Kisâî, (.......) kelimesi ile benzeri olan kardeşlerini/diğerlerini, (.......) harfinin sükunu ile, (.......) şeklinde kırâat etmişlerdir. Vav harfini sanki kelimenin bünyesinden bir harf gibi değerlendirmişlerdir. Tıpkı, “(.......) kelimesi gibi. Çünkü bu kelimeyi, yerine (.......) harfinin sükunu ile, (.......) olarak söylüyorlar.

29 ﴿