87

Yemin olsun biz Mûsa'ya Kitabı (Tevrât'ı) vermiştik. Peşinden de art arda peygamberler gönderdik. Meryem oğlu Îsa'ya da apaçık mu'cizeler verdik ve onu Rûhu'l-Kudüs (Cebrâîl) ile destekledik. Ne var ki, ne zaman size gönlünüzün istemediği şeyleri getiren bir peygamber geldiyse, büyüklenip böylece kimini yalanlayacak ve kimini de öldüreceksiniz değil mi?

“Yemin olsun biz Mûsa’ya Kitab'ı (Teyrat'ı) vermiştik. Peşinden de art arda peygamberler gönderdik.” Allah Tevrât'ı Hazret-i Mûsâ (aleyhi’s-selâml) ya toptan, bir bütün hâlinde verdi.

Âyetteki, (........) kelimesi türevleriyle birlikte bir şeyi izi sıra sürmek, izlemek, art arda, peş peşe gitmek gibi manalara gelir. Bizzat birinin ardı sıra gitmek, demektir.

Yani, Hazret-i Mûsa'nın peşi sıra bir çok peygamberler gönderdik. Meselâ; Hazret-i Yuşa, Hazret-i Eşmuyil, Hazret-i Şem'un, Hazret-i Dâvud, Hazret-i Süleyman, Hazret-i Şa'ya, Hazret-i Ermiya, Hazret-i Uzeyir, Hazret-i Hazkil, Hazret-i İlyas, Hazret-i Elyesa, Hazret-i Yûnus, Hazret-i Zekeriya, Hazret-i Yahya ve daha başkalan (aleyhimü's-selâtü ve's- selâm) gibi.

“Meryem oğlu Îsa'ya da apaçık mu'cizeler verdik.”

Meryem: Hizmet eden, hizmetçi manasınadır. Nahivcilere (dilbilimcilerine) göre, bu kelime, (........) kalıbında bir kelimedir. Çünkü kelime kalıpları içerisinde, (........) diye bir kalıp yoktur.

Beyyinat: Ölüleri diriltmek, doğuştan körleri iyileştirmek, baras (alaca) hastaliğinı tedavi etmek ve gaypten bilgi ve haber vermek gibi apaçık mu'cize ve belgeler demektir.

“Ve onu Ruhu'l-Kudüs (Cebrâîl) ile destekledik. “Bu, temiz olan ruh demektir. Kırat imâmlarından İbn Kesîr, bu kelimeyi, (........) harfinin sükunu ile Kur'ân'ın geçen her yerinde (........) olarak okumuştur.

Yani mukaddes olan Ruh ile, demektir. Nitekim bu âdeta (........) diye kısaca işaret edilen “Hâtem-i Tâî'nin cömertliği” tamlaması gibidir.

Yani “Ruhu'l-Kudüs” de bunun gibi bir terkiptir (tamlamadır). Ruhun “Kudüs” kelimesiyle nitelenmesi, tahsis ve takrib maksadıyladır ki bu, Hazret-i Îsa (aleyhi’s-selâm) nın ruhunun şeytan tarafından dokunulmadığı ve bu manasıyla da Allah'a olan yakınlığı demek istenmiştir. Ya da Hazret-i Cebrâîl (aleyhi’s-selâm) ile desteklenmesi sebebiyle ona böyle denmiştir. Çünkü Hazret-i Cebrâîl (aleyhi’s-selâm), Îsa (aleyhi’s-selâm) ya kalplere hayat veren şeyleri getirip onu destekliyordu. Nitekim Yahûdîler Hazret-i Îsa (aleyhi’s-selâm) yı öldürmek için tuzaklara başvurup harekete geçmekle Cebrâîl (aleyhi’s-selâm) onu göğe yükseltmişti. Yahut da Kur'ân'da da belirtildiği gibi İncîl ile desteklemiştir. Çünkü şöyle buyurulmuştur:

“Emrimizden bir ruh ile..” Şura, 52.

Yahut da, okunmasıyla ölülerin diriltildiği İsm-i A'zam duasıyla teyid ettik.

“Ne var ki, ne zaman size, gönlünüzün istemediği -sevip hoşlanmadığı- şeyleri getiren bir peygamber geldiyse büyüklenip -hakkı kabulden kibirlilik gösterip-” “-Hazret-i Îsa (aleyhi’s-selâm) ile Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) gibi- kimini yalanlayarak ve -Hazret-i Zekeriya (aleyhi’s-selâm) ve Hazret-i Yahya (aleyhi’s-selâm) gibi- kimini de öldüreceksiniz değil mi?”

Âyette, “öldürdünüz” ifadesi kullanılmadı, böylece âyet sonları arasında bir Uyum olsun istendi. Ya da bundan gaye şu demek olabilir:

“Siz geçmişte peygamberler öldürmüştünüz, şimdi de öldürmeyi sürdüreceksiniz değil mi? Ben onu sizden korumamış olsaydım Muhammed'i öldürecektiniz. Çünkü siz Muhammed'i öldürmenin planlarını yapıyor ve bunun yollarını arıyorsunuz. Nitekim sırf bu amaçla ona büyü yaptınız ve yine bu gaye ile ona zehirli koyun etini yedirdiniz.”

Mana şöyledir:

“Ey İsrâ'il oğulları! Biz sizin peygamberlerinize verdiklerimizi size vermiştik. Ne zaman ki onlardan bir peygamber hak olarak size gerçeği getirmişse, siz ona îmandan büyüklendihiz, kibirlilik gösterdiniz.”

(........) harfiyle ve buna taallûk eden şey (kelime) arasına bir tevbih (yani uyan ve ikaz) hemzesi girmiştir ve onları hâlinden hayret ve şaşkınlık göstermektedir.

87 ﴿